Bölüm 47: Aile

6.5K 1K 1.5K
                                    

Bölüm sonundaki teşekkür kısmını okuyun lütfen ♥

Medya: Kesha

İyi okumalar!

🌙

Zifir'in sokaklarının gece daha sessiz olmasını beklemiştim.

Oysa gerçek gece gökyüzünü kaplarken gündüz olduğu kadar gece de kalabalıktı. Alışkanlıklar kolay yıkılan şeyler değillerdi ve görünüşe göre içinde karanlık taşıyanlar dışarıya çıkmak için hâlâ geceyi tercih ediyorlardı. Gündüz uyuyup gece kalkan epey kişi olmalıydı. Bu durum da zihnimde bir şeyleri rahatsız edip duruyordu. İçten içe hâlâ burada tam bir hoşgörü ortamı olup olmadığını sorguluyordum. Evet, aydınlık geceye karşı tuhaf yaklaşmıyorlardı. Yine de... Yine de dilleri mühürlenmişti. Ya gerçekten burada olmayı istemeyen, ışığın ya da karanlığın varlığında acı çeken insanlar varsa, o zaman ne olacaktı?

Burası elbette ki gördüğüm en güzel şehirdi. Başka bir yerde böylesine huzurlu hissettiğim olmamıştı. En azından Rhan'ın yanı hariç. Sarayda Kral'ın üstümdeki gücünü hissetmek huzuru engelliyordu. Eğitim merkezini ikinci evim olarak görsem de Sarahan'da da böyle bir huzura ulaşamamıştım. Belki de burayı diğerlerinden güzel görmemin nedeni geçmişime en çok burada ulaşabilmiş olmamdı. Ve de yanımdaki insanlar. Sessiz adımlarla, yanımda değilmiş gibi sağa düşen gölgemin altında yürüyen Gölge'm belki de bu huzuru bana götüren kişiydi.

Bu düşünce nedensizce gözlerimi sızlatırken adayı sorgulamayı bıraktım. Bunun yerine gözlerimi etrafta gezdirdim. Açık kitapçılar, kavanozlara koyulmuş baharatların vitrini süslediği dükkânlar, buraya önceki inişimde yediğim çerezi tuhaf parşömenler içine doldurup satan dükkânlar, karanlığa rağmen aydınlık gecede vitrinin camına vuran ışıkla renklerini biraz olsun belli eden elbiseleri satan kıyafet dükkânları vardı. Ay ışığı önümüzdeki yolu belli belirsiz aydınlatırken insanların yüz hatlarını gölgelendiriyordu.

İki krallık arasında yürümek gibiydi. Işığın vurduğu, karanlığa ait insanlar. Göğsüm sızlarken derin bir nefes alıp insanların yüzündeki ifadeyi çözmeye uğraştım. Daha doğrusu etrafına hoşnutsuzluk içinde bakan gözleri aradım. Gözlerim çoğu kişinin yüzünü yalayıp geçtiğinde aradığım yüze hâlâ ulaşamamıştım ve bu da omuzlarımdaki varlığından bile habersiz olduğum yükü hafifletir gibiydi.

Gözlerimi insanların üzerinde gezdirmeyi bıraktım fakat bunu yaptım diye onların bakışları benim üzerimden ayrılmamıştı. Karanlığın içinde gözler üzerime değiyor ve hiçbir çekiciliği olmayan basit kıyafetlerimi inceliyordu. Gündelik giyinmiştim. Genelde tüm gün üzerimde olan dans takımını çıkarmış, pamuklu, siyah bir gömlek ve ayak bileklerime kadar inen, fırfırlı bir etek giymiştim. Ayaklarımda ise uzun, deri botlar vardı. Esinti eteğimin içine dolarken etek dışında bir şeye değmeyen uyluklarım donuyordu. Boynuma astığım siyah şalımın uçları attığım her adımda bacaklarımın üstüne vuruyordu.

Yanımda en çok dikkat çeken şey Ragnor'un varlığıydı. Beni daha önce görmeyenler bile muhtemelen Ragnor'u tanıdığından kim olduğum hakkında fikir yürütebiliyordu. Belki de Ragnor'u bile tanımadan sadece onun gecenin içindeki görüntüsünü izlemek için bize bakıyorlardı. Gecenin karanlığı etrafını kuşatmışken her zamankinden daha nefes kesici gözüküyordu. Bunu bilmem için ona bakmama gerek yoktu. Ragnor onları koruyup kollayan Gölge olmasa da yakışıklılığıyla dikkat çekerdi. Gece için yazılmış bir şiir gibiydi.

Düşüncelerim gözlerimin yanımdaki adamı özlemesine neden olduğunda kısa bir an gözlerimi yumdum. Ardından sessizce derin bir nefes verip gözlerimi Ragnor'a çevirdim. Üstündeki bakışlardan rahatsız olmuyor gibi dümdüz ileriye bakıyordu. Kimseye gözünü çevirip bakmıyordu. Bu adaya ikinci inişimdi. İlki kutlanana kadar haberim olmadığı gerçek doğum günümde, Nora'nın beni adaya tanıttığı geceydi. İkincisi ise şimdi, Mena'nın ailesiyle görüşmeye gitmek içindi. Ragnor daha önce de aynısını yapmıştı. Sadece birkaç kişiye selam vermek dışında soğuk bakışlarını kimsenin yüzüne çevirmemişti.

GECE DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin