Bölüm 38: Büyü

6.1K 1.1K 935
                                    

Medya: Ragnor.

İyi okumalar!

🌙

Genelde uçsuz bucaksız rüyalarımdan nefes nefese, ölecekmişim gibi uyanırdım.

Bu sefer, öyle olmamıştı.

Gözlerimi açmamıştım fakat kuşların tuhaf cıvıltılarını işitebiliyordum. Yatağın soğukluğunu, bacaklarımdan yukarıya sıyrılmış geceliğimin kumaşını hissettim. Boynuma asılı kolyenin soğuk taşı, göğüslerimin arasına sıkışmıştı. Gözlerimin üzerine vuran loş ışık beni rahatsız ederken homurdanarak yatağın diğer ucuna doğru döndüm. Işığı yok etmek için içimdeki karanlığa uzanıp karanlığı etrafa yaymaya başladım. Saniye bile geçmeden gözlerimi rahatsız eden ışık yok olmuştu.

Gördüğüm rüyaya odaklanmaya çalıştım. Nora'nın bana verdiği kolyeyi nihayet takmıştım. Bu da, beş yaşından önceki anılarıma kavuşabileceğim anlamına geliyordu. Çocukluk anılarım olduğundan olsa gerek, her şey bölük pörçük ve anlamsızdı. Ne gördüğümü bile anlamıyordum. Hatta kaç yaşımda olduğumu, neler düşündüğümü kestiremiyordum. Sadece izliyordum. Karanlıkta görmeye çalışıyor, tuhaf bir dilde tek tük kelimeler söyleyerek Nora ile anlaşıyordum.

Nora soğuktu. Elbette, onu gördüğümde de böyle düşünmüştüm fakat zihnimin içinde... Zalimdi. 

Beni hayatta tutmuştu. Benim için her şeyi yapmıştı. Sokaklarda çabalamıştı fakat ne kadar becerikli olursa olsun sevgisini gösterememişti. Belki de beni sevmiyordu. Sonuçta ben, onun hayatını olduğundan daha kötü hâle getiren bir baş belasıydım. Cyneita'nın ona bıraktığı bir yüktüm.

Yine de bunları görmek kalbimi kırmıştı işte. Nora'nın Ragnor'a karşı şefkatini görmüştüm. Lina'ya karşı da. Diğerlerine karşı pek bir duygusal izini göremezsem de olduğunu hissedebiliyordum. Sevecek bir kalbi vardı. Bundan emindim. Neden bir kez olsun küçücük bir çocuğa karşı sevgisini dile getirmemişti ki?

Kaşlarım çatıldı. Anıların tamamını görmemiştim. Zihnimi ele geçiren karamsarlık ve küskünlük, rüyamda gördüğüm çocukluğumun hissettiklerinin bir esiri olmalıydı. Evet, tüm sorun buradaydı. Durduk yere, kendi kafamda bir şeyler kurmayacaktım. Hem kimsenin sevgisine ihtiyacım yoktu.

"Günaydın," diye mırıldanan tanıdık bir sesi işittiğimde neredeyse yataktan içeriye düşecektim. Gözlerim açıldı. Yatağın diğer tarafına dönüp kafamı yastığa yasladım ve Ragnor'u gördüm. Yatağa birkaç adım uzaklıkta, demir, siyah bir sandalyenin üzerine oturmuştu. Altında uzun, kaslı bacaklarını sergileyen dar, deri bir dans pantolonu, üzerinde ise basit, rengini karanlıkta seçemediğim bir tişört vardı. Ellerinde siyah eldiven yerini koruyordu.

Uykudan yeni uyandığım için kısık gözlerle ona baktım. "Günaydın," dedim çatlak bir sesle. Boğazımı temizledim. Gözlerimi Ragnor'un yüzünde gezdirirken yorgun göründüğünü fark ettim. Gözlerinin altı olduğundan daha da çok kararmıştı, dudakları ince bir çizgi halini almıştı. Kaşlarım çatılırken bir dirseğim üzerinde doğruldum. Saçlarım çıplak omzuma döküldü, geceliğin askısı omzum boyunca kaydı. Ragnor'un kararmış bakışları omzuma düşerken onu umursamadım. "Tüm gece burada mıydın?" diye sordum. "Yorgun gözüküyorsun."

Ragnor'un gözleri omuzlarımdan yukarıya, gözlerime doğru tırmandı. "Uyku tutmadı," dedi ifadesiz bir sesle. "Belayı üzerine çekmekte usta olduğun için burada olmak istedim."

GECE DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin