Bölüm 43: Kâbus

6.5K 1K 564
                                    

İyi okumalar!

Medya: Düzen.

🌙

Ruhum, bir nehrin içinde gibiydi.

Nehrin akış yönü sabit değildi. Sular bir sağa, bir sola şiddetle akıyordu. İçerisinde kısılıp kalan ruhum yolunu suların içerisinde bulmaya çalışıyordu. Suların şırıltısı kulağımı dolduran tek sesti. Başka hiçbir ses yoktu. Suyun altındaki karanlık görebildiğim tek şeydi. Karanlık her yerdeydi. İçinde debelendiğim suların içinde, göz kapaklarımın ardında. Bu karanlık huzurluydu. Nehrin karanlığı beni içine çekmeye çalışsa da huzurluydu işte.

Sevdiğim birine aitti.

Ardından ışık geldi. Karanlığa bulanmış gözlerim ışığa bakmaya çalışırken acıyla sızladı. Suyun altındaki ışık gittikçe büyürken ışık damlalar arasından yansıdı. Gözlerimden yaşlar dökülürken dudaklarım aralandı. Derin bir nefes alacağım sırada ışık, nehri dağıttı. Elimi havaya kaldırıp gözlerime siper ederken ışık, sanki güneşin dibinde yatıyormuşum gibi parıldıyordu. Sıcağın tenimi yakıp geçtiğini, ışığın bedenimi yok ettiğini hissettim. Dudaklarım çığlık atmak için aralanırken aniden yatağımın varlığını hissettim.

Sırtım yatağa değiyordu. Kafam, yastığa dayalıydı. Tüm bunlara rağmen bir tuhaflık vardı. Suyun altında yatıyor gibiydim. Saçlarımın dalgalandığını, geceliğimin eteğinin kıpırdandığını hissedebiliyordum.

Yataktan sıçrayarak kalkarken gözlerim irileşti. Sağıma dönüp Ragnor'un orada olup olmadığına bakarken onun yatakta olmayışı bir an şaşırmama neden oldu. Ardından ters giden bir şeylerin olduğunu tekrar hissettim. Altımdaki yatak dalgalanıyordu. Gözlerimi çevirdiğim her yer bulanık bir hareketlilik halindeydi. Sanki kafamın içinde bir şeyler sallanıyordu.

Sanki suyun altındaydım.

"Gölge'n şuan sana yardım edemez." diyen sesi duyduğumda gözlerimi yavaşça soluma çevirdim. Bu, dün gece gördüğüm adamdı. Sergio Rewna. Tüm bulanıklığın içinde onun görüntüsü oldukça netti. Güçlü bir ışık etrafını kuşatmıştı. Saçlarının bir kısmı sapsarı gözüküyordu. Sarı kirpiklerinden ışık yayılıyordu. Gözlerinin kahverengisi o kadar açıktı ki neredeyse rengini kaybedecekti. Bulanık ışık yüzünde suyun altındaymış gibi oynaşıyordu. Dudaklarımı çığlık atmak için açtığımda dudaklarımın arasından çıkan hava baloncuğu havada süzüldü.

Sergio elini kaldırıp baloncuğu patlattı. "Çok güzel, öyle değil mi?" diye sordu gözlerini bana çevirirken. Dudaklarımı tekrar araladım. Bu sefer daha çok baloncuk dudaklarımdan döküldü. Sergio güldü. "Ben istemediğim sürece hiçbir şey yapamazsın," dedi düz bir sesle. "Merak etme, seni öldürmeyeceğim. Şuan odanda bile değilim." Havadaki elini alnıma dayadı. "Rüyan devam ediyor." Duraksadı. "Muhtemelen sen kâbus derdin."

Gözlerim irileşirken elimi havaya kaldırdım. Parmaklarım dalgalı suyun altında gibi büyüyüp küçülüyor, dalgalanıyordu.

Nihayet delirmiş miydim?

Sergio'nun eli, havadaki elimi kavradı. Dokunuşunu hissederken dudaklarımı birbirine bastırdım. Sergio elimi indirip ışık saçan gözlerle bana baktı. "Bunu hiçbir insan yapamaz, Eleta Payre," diye mırıldandı. "Bunu farkındasın değil mi? Benim sizden biri gibi olmadığımı anlıyor musun? Ben Kaos'un elçisiyim. Çoğu zamanda Kaos'un ta kendisiyim." Açık kahverengi gözlerinden bir kızıllık geçti. "Kaos sana bir masal anlatmamı istedi."

GECE DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin