KEO 18

574 52 2
                                    

Israrla çalan telefonumu bir defa daha susturdum.

Hadi ama Selim bu saçma sapan kıskançlığından ben bile bunaldım, Neva'ya acıyorum.

Telefonum bir defa daha çalınca kaçınılmaz sonumu kabullendim ve telefonu açtım.

- Neva ve Buğra çok gizli şeyler yapıyorlar Hakan! Büyük bir sırları var.

-Kardeşin biriyle sevgili olmak istiyorsa bunu engelleyemezsin Selim, kabullen artık.

- Bunun basit bir sevgililik olduğunu sanmıyorum Hakan, öyle olsaydı benden bu kadar saklamazlardı.

- Başka ne olabilir ki?

- Bilmiyorum... Benden bu derece gizlemeleri gereken şey herneyse bilmem gerekiyor.

- Tamam, bekle yanına geliyorum.

- Nisan'ın evine gidiyorum oraya gel.

Nisan'ların sitesine gittiğimde yüzünü görmediğim biri tarafından hızla bir ağacın arkasına çekildim. Beni tutan kişiye saldıracakken onu gördüm.

"Selim? Ne yapıyorsun?"

Benim aksime fısıltıyla konuştu.

"Güvenlikten saklanıyorum, Nisan siteye girişimi engellenmeye çalışıyor."

"Seni uzak tutmak için çok çabalıyorlar anlaşılan, gerçekten bir şeyler çeviriyor olmalılar."

"Sonunda işin ciddiyetini anladın, gel hadi zaman kaybetmeyelim duvara tırmanıp içeri atlamalıyız."

Onu arkamda bırakıp site girişine doğru yürüdüm.

"Sen ne yapıyorsun?"

Bu defa ondan uzaklaştığım için sesini yükseltmek zorunda kalmıştı.

"Yasaklı olan sensin, ben değil."

Ona gülümsedim ve neredeyse iki metre yüksekliğindeki duvarı gösterdim.

"İçeride görüşürüz dostum."

Güvenlik görevlisine selam verip Nisan için geldiğimi söyledim. Neyse ki Onur abi beni tanıdığından içeri girmem kolay olmuştu.

Ama Selim'i beklerken birazcık sıkılmıştım. Sonunda kan ter içinde kalan arkadaşım duvarın üstünde göründüğünde üzerime atlaması en son bekledigim şeydi.

"Ne yapıyorsun Selim? Neredeyse boynumu koparıyordun?"

Bana bir pislikmişim gibi bakarak gülümsedi.

"Düşüşümü yavaşlatmaya çalışıyordum dostum."

Üzerimden kalkarak Nisan'ın evine doğru koşar adım ilerlerken ona yetişmem imkansızdı çünkü üzerime düştüğünde ayağımı burkmuştum, hayvan herif.

Sonunda yanına ulaştığımda yüzünde öfkeli bir ifade vardı.

"Nisan eve girmemi de yasaklamış."

Bir müddet sessizce evi izledi ve sonunda evin arka tarafındaki ağacın altına yürüdü. Onu aksak adımlarla takip etmekten başka bir seçeneğim olmadığından amacının ağaca tırmanarak Nisan'ın odasının balkonuna çıkmak olduğunu öğrendim.

Ağaca birlikte tırmanmayı teklif ettiğinde burkulan ayağımı gösterdim.

"Az önce bir hayvan gibi üzerime atladığında ayağımı burkmasaydım seninle seve seve tarzancılık oynardım Selim ama malesef elimde tırmanmaya yarayacak bir çift bacak kalmadı."

"Ha ha çok komik. Beni burada bekle öyleyse. Her ne konuşuyorlarsa bunu duymalıyım."

Ağaca tırmanma konusunda oldukça başarılı olan arkadaşımı şaşkınlıkla izledim. Ağaçtan düşme ihtimaline karşı da biraz geri çekildim. Ağaçtan kaçarken balkonun tam altına gittiğimi ise anlamam çok acı oldu.

Ağaç sayesinde balkona ulaşan akılsız arkadaşım başarısını kutlamak için bana bakarak tamam işareti yaparken dengesini kaybetti ve balkondan aşağıya düştü, tam üzerime.

Onun çığlıkları yüzünden balkona çıkan üçlü ise Selim'i tam üzerimde boylu boyunca yatarken görmeyi beklemiyordu tabii. Sarmaş dolaş olmamız ise uygunsuz yakalanmış bir çift gibi görünmemize neden olduğundan Uğursuz Buğra'nın engellenmeye çalıştığı kahkahaları kızların sessizliğini bölüyordu.

Nisan ve Neva manzaranın anlamını kavradığında bağırarak yanımıza geldiler, arkalarından da uğursuz geldi hem de gülerek.

Bize çok kızdılar, bir yandan da ambulansı aradılar. Çok korkmuşlardı ama Selim de ben de kıpırdayamadığımızdan onları korkmamaları gerektiğine inandıramamıştık.

Kızlar gelen ambulans sesiyle kapıya koşarken yanımızda kalan Buğra Selim'i işaret ederek konuştu.

"Hadi bunu anlıyorum, kardeşini kıskandığı için bu durumda. Peki ya sen Hakan? Açıkçası ben öz kardeşim için bile bu tarz durumlara girmezdim ama senin açıklaman gerçekten de arkadaşının kardeşine abilik yapmak mı?"

Ben ona cevap veremeden, ki ne cevap vereceğimi bilmiyordum, Selim tıslarcasına konuştu.

"Kapa çeneni Buğra. Hastaneden çıktığımda kırılan/incinen her kemiğim için senin bir kemiğini kıracağım."

Gülümseyerek bizden uzaklaşan uğursuz turuncu hiç de korkmuş gibi görünmüyordu.

Aptal Karahindiba Ve DiğerleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin