Sol gözümden akan yaş çeneme doğru akıp köprücüğüne damladığında yavaşça titredi, ürpermişti.. Kollarını kullanarak beni daha sıkıca sarmaladığında gözlerimi açıp soğuk bedenimi geri çektim. Burnuma kondurduğu minik öpücüğünün bıraktığı sıcak nefes bedenimi terk etmemekte ısrarcıydı... Bi erkek Bi kızı neden burnundan öperdi ki? Parmaklarımla göz yaşlarımı temizleyerek görüntüsünü netleştirdim. Hüzünlü bakışlarının yerini yuva sıcaklığı almıştı.
Başımı yere eğdim. Ben güçlü bir kızdım, onun merhametine ihtiyacım yoktu. Dudaklarımı aralayarak sıcak havayı içime çektikten sonra yutkundum, boğazımdaki düğüm kupkuru olmuş ve yumruk gibi mideme doğru ilerliyordu... Sessizce mırıldandım
"Artık gidebilir miyiz?"
"Ablanı görmeyecek misin?" dediğinde cılız bedenim ayakta durmakta zorlanıyordu. "Gidelim başım dönüyor" diye mırıldandım. Şuan onun küçük mezarını görecek kadar güçlü hissetmiyordum kendimi... Başını tamam anlamında salladığında arkamı dönüp yürümeye başladım. Bana sarılmış ve beni öpmüştü ! Bunu düşündükçe anlamsız bir utanç bedenime yerleşiyor avuç içlerimi terletip, bacaklarımı titretiyordu... Düşmemek için yavaş adımlarla yürümeye devam ettim. Adımlarımı sağlam bastığıma dikkat ediyordum. Yokuşa geldiğimizde duraksadım. Eğilerek bacaklarımın üzerine çöktüm,ayakkabılarımın bağlarını çözüp ayakkabılarımı çıkararak onları çıplak ve özgür bıraktım. Kaya yanıma geldiğinde yavaşça başımı ona çevirip yüzüne baktım. Boş ve anlamsız gözlerle beni süzerek dudaklarını araladı.
"Sana yardım edebilirdim."
"İstemem" dedim sessizce. Ona fazla yakın olmak istemiyordum zira vücudumda hakim olamadığım anlamsız bir heyecan iştahla içimi kemiriyordu. Sonra mı? sonra kemirilen yerler utançla süsleniyor ve duygular silsilesi ruhumun hakimiyetini yok sayarak bedenimi ele geçiriyordu. Yorgun ve çıplak ayaklarımı sıcak toprağa basarak yürümeye başladım. Toprak az da olsa duygularımı dizginlemeye fayda sağlamıştı. Rüzgardan uçuşan topraklar kızıl saçlarımı darma duman edip kirletirken, kirli toprak burun deliklerimi yokluyor lakin onun sıcak nefesini alıp götürmeye yeltenemiyordu. Ulaşılmaz Bi noktadaydı. Bir kez çektiğimde hapsolmuştu içime, çıkaramıyordum... Bedenimde bir yerlerde kaybolmuştu.
Nerede olduğunu bilmiyordum...
******************
Evde ürpertici Bi hava vardı. Mesut bey geceden beri balkonda sigara içiyor, Gülşen Hanım yüksek dozda aldığı ağrı kesicilere rağmen başının ağrısını geçiremediği için, başı türbentle sıkıca bağlanmış bir şekilde yatağında ölü gibi yatıyordu. Necmiye gün boyu mutfakta durmuş kendini oyalayacak bir şeyler üretmişti. Neriman ise odasında hasta gibi yatıp periyodik aralıklarla gülme krizlerine giriyordu...Kapının çalınması ile Necmiye kapıya doğru yürüdü ve kapıyı açtı. Gelen Furkandı, Dün eve hiç gelmediği için yaşanan olayların hiçbirinden haberi yoktu. Furkan gülümseyerek içeri girdiğinde Necmiye tedirgin bakışlarını kardeşinin kömür gözlerinden kaçırdı. Furkan ablasının gözlerinde ki tedirginliği hissederek ona yaklaştı.
"Ne oldu abla?"
Necmiye Furkan'ın kömür gözlerine bakarak onun kirli sakallarını okşadı.
"Benim zavallı çocuğum."
Necmiye, kardeşlerini büyüttüğü için bazen onlara çocuğum diye seslendirdi. Furkan ablasının bulanık kahverengi gözlerine bakarak dudaklarını araladı.
"Abla ne oldu?"
Necmiye arkasını dönerek mutfağa doğru ilerlerken, elini ağzına kapamış, hıçkırıklarını susturmaya çalışıyordu. Furkan ablasının arkasından uzun bacakları ile büyük adımlar atarak ilerleyip mutfağa girdi. Necmiye yemek masasındaki sandalyeye otururken sessizce ağlıyordu. Furkan endişeyle ablasının yanına gelip masadan destek alarak dizlerinin üzerine çöktü ve onun göz hizasına eğildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fenomen Kocam (Düzenleniyor)
Novela Juvenilİlk bölümde tanıtım videosu mevcuttur. ERGEN KİTABI DEĞİL. (sürükleyici) Asya, gardiyanına sevimli gözükmeye çalışan Bir mahkum gibi Kayaya yaklaşırken; Kaya, endişelerinin prangalar ile bedenini ele geçirdiğini düşünen lakin Asyayı tanıdıkça ru...