"Eeee, başlamayacak mısınız?"
Annemden gelen soruyla gerginlikle yerimde kıpırdandım. Bir elimi Chanyeol tutuyordu. Diğer elim ise karnımdaydı. Şu an güç alabileceğim tek şey onlardı: Chanyeol ve minik fasulyemiz.
Bu arada annemin beni aramasının ardından beş gün geçmişti. Chanyeol ile oturup konuşmuş ve bunu bütün aileye anlatmanın daha doğru olacağını düşünmüştük. Sonuç: salonda boş kalmayan koltuklar ve bize biraz kızgın biraz da meraklı bakan gözlerdi. Öyle ki Haesook Teyze bile bir köşede sessizce bekliyordu.
"Eğer Kyungsoo yanlışlıkla ağzından kaçırmasaydı-"
"Anne! Yeter."
Nihayet konuşabilmiştim. Anlattıkları kadarıyla Kyungsoo annemle telefonda konuşurken yanlışlıkla ağzından kaçırmıştı. Ona kızmıyordum çünkü bunu saklamak bizim suçumuzdu. Doğru olan onlara söylemekti ama birbirimize dalmıştık ve bu konuyu onlara anlatmak ikimizin de aklından çıkmıştı. Gerçi daha önce söyleseydik de farklı bir tepki alacağımızı sanmıyordum. Chanyeol'un ailesi biraz daha rahattı çünkü onlar zaten biliyorlardı. Yani minik fasulyemizin ikimizin olduğunu...
"Chanyeol'un minik fasulyemizin gerçek babası olduğunu ben de sonradan öğrendim ama sakın bunun için onu suçlamayın çünkü ikimizin de geçerli sebepleri vardı. İkimiz de birbirimizi kaybetmekten korktuğumuz için oldu bunların hepsi. Birbirimize karşı olan sevgimizi daha önce fark edemedik işte. Ben onu suçlamıyorum. Siz de suçlamayın ve bu akşam hep birlikte güzel bir yemek yiyelim."
*************************
"Sana gerçekten inanamıyorum."
Chanyeol sessizce fısıldamıştı. Bu gece annemler burada kalacaklardı ve yanımızdaki odada kalıyorlardı. O gün eşya siparişi verememiştik. Onları uyandırmamak için ayrı bir çaba sarf ediyordu Chanyeol.
"Minik fasulyemin ve büyük fasulyemin üzülmesini istemezdim. Sonuçta ilk zamanlarda sen de benim üzülmemem için bir sürü şey yapmıştın Chan. Bırak da bu kadarını yapayım."
"Hepsini seni sevdiğim için yaptığımı biliyorsun. Eğer karnında başka birinin de çocuğunu taşısaydın seni gene sevecektim. Ve tabi minik fasulyemizi de."
Hafifçe kıkırdadım. Yüzlerimiz birbirine dönüktü ve Chanyeol kollarıyla beni tamamen hapsetmişti. Bu üniversitedeyken de beni huzurlu hissettiriyordu şimdi de.
"Seni seviyorum Chan. Bunu artık sana rahatça söylemek çok mutlu ediyor beni."
"İnan bana beni de. Artık seni özgürce, korkmadan, hesap vermeden, istediğim gibi sevebileceğim. En önemlisi bir bebe-"
"Minik fasulye! Eğer bir daha unutursan seninle konuşmam."
Ne yapayım bu konuda biraz takıntılıydım. O benim minik fasulyemdi. Bizim...
"Tamam, tamam koca bebek. Bebek olan sendin unuttum."
"Yaa, Chanyeol!"
Şakasına göğsüne vurmam onun kahkahalarını arttırmıştı. Onu gülerken izlemek... Sanırım en güzel manzaram bu olabilirdi artık.
"Seni çok seviyorum."
"Ben de sizi çok seviyorum."
*********************
"Sizi seviyorum, kendinize dikkat edin."
"Sen de. Torunuma iyi bakın. Ve tabi sen Chanyeol, oğluma iyi bak."
Babam son kez bize sarıldığında kapıda bekleyen taksiye bindiler. Bu gün eve geri dönüyorlardı. Biz de kahvaltıdan sonra şu dizi için söyleşmeyi tekrar görüşmeye gidecektik. Oradan d Luhan'a. Bu gün kontrolüm ve olmam gereken iğnelerim vardı.
İçeri girip ikimiz birlikte güzel bir kahvaltı yaptık. Yani o daha çok beni besledi çünkü bu sıralar pek doymuyordum. Bunun sonucu olarak da her yemekten sonra Chanyeol'u bir güzel fırçalıyordum. O da beni birkaç öpücük ve güzel sözle yumuşatıp övüyordu. Çünkü ihtiyacım vardı!
"Al bakalım."
"Chan, ne gerek vardı şimdi buna?"
Arabaya elinde hırkayla girip benim omzuma atmıştı. Hava o kadar soğuk değildi ki.
"Olsun, üşümeni istemem. Orası belki soğuk olur." Dedikten sonra uzanıp dudaklarıma güzel bir öpücük verdi. Al işte, yumuşamıştım!
**********************
"Tamam."
Bana umutla bakan Chanyeol'a gülümsedim ve geçen seferki görevli kıza da daha az gülümsedim. Pek sevememiştim o kızı.
"O zaman Bay Park şuraya, şuraya ve bir de şuraya imzanızı atmanız gerekiyor."
Chanyeol da hızlıca imzaları attı ve sözleşmeyi kapatıp kıza uzattı. Benim istediğim gibi öpüşme sahneleri dublörle çekilecekti.
"Haftaya pazartesi ses provaları başlayacak efendim. O zaman görüşmek üzere."
Kız odadan çıktıktan sonra nereden geldiğini bilmediğim ve sorgulamadığım da bir cesaretle karşımdaki deri koltukta oturan Chanyeol'un kucağına oturup dudaklarına yapıştım. Hemen bana ayak uydurup belimi sarmıştı kaslı kolları.
Açıkçası hormonlarım etkisini göstermeye başlamıştı. Chanyeol'u fena arzuluyordum ama yapamazdık. Sebebi ise çok tatlı bir varlıktı.
Özlemle yapıştığım dudaklardan hiç istemeyerek de olsa ayrıldım çünkü nefessiz kalmıştım.
"Baek... Böyle şeyleri aniden yapınca aklımı alıyorsun." Chanyeol nefes nefese konuşmuştu. Benim de ondan bir farkım yoktu. Cevap olarak dudaklarına ufak bir öpücük kondurdum ve dikkatlice kucağından kalktım. Kollarımı karnıma doladım ve kapıyı açtım.
"Minik fasulyemizin yanında böyle şeyler söyleme. Ayıp yani. Neyse biz seni arabada bekliyoruz. İşin bitince gel." Önce bana anlamaz gözlerle baktı. Ama çok geçmeden bakışları biraz aşağıya indiğinde neyden bahsettiğimi anlamıştı.
"Benim öyle şeyler söylemem ayıp ama senin beni bu hale getirecek kadar öpmen değil öyle mi?"
Hafifçe omuz silktim. Ne yapayım çok çabuk etkilenmişti o da.
"Tamam siz gidin. Ben bir lavaboya gireyim geliyorum."
Kapıyı kapatarak çıktım odadan. Onu seviyordum, hem de çok. Karnımı okşayarak sessizce konuştum.
"Duydun mu minik fasulyem. Baba benden çok etkileniyormuş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Miraculous Sky - Chanbaek - Mpreg
Fanfic"Sen bile bilemezsin gülüşün bende kaç bahar eder." Baekhyun bir gece yüzünü bile hatırlamadığı biriyle yatar ve hamile kalır. Ne yapacağını bilemeyerek en yakın arkadaşı olan Chanyeol'a sığınır. Chanyeol sayesinde bebeği kabullenir. Sonrasında ise...