17.Bölüm"Ağaçlara sinerse gün batımının en güzel tonu, yılların sonunda anlaşılan duyguların kalp kırıcı yolu, ve nefes almak için direnen ciğerlerime bahşetmek kokunu..."
Dakikalar sonra Bulut'u tekli koltuğa yatırıp biz de birleştirdiğimiz koltuklara geçtik. Duvardaki saate baktığımda gece dört olduğunu gördüm.Gözlerimi kapattığımda sanki her şeyin bir rüyadan ibaret olduğunu düşündüm. Bunca şey hiç olmamış varsaymak gerçekten zordu. Kapalı gözlerimi açmadan birkaç cümle fısıldadım.
"Hiç yerleşmemişsin buraya, ait olmadığını düşündüğün için mi yoksa tekrar mı taşınacaktın?" dediğimde birkaç saniye sonra cevap geldi.
"Kendimi her yere ait hissedemiyorum."
"O yüzden mi yerleşmedin ?"
"Evet. "
"Ama şimdi yeni yerlere gideceğimizi söylüyorsun, oraya da kendini ait hissetmezsen ne yapacağız?"
"Senin olduğun her yere uyum sağlayabilecek kadar güçlü hissediyorum kendimi." dediğinde gülümsemekle yetindim.
O sırada telefonuma gelen bildirimler Can'ın dikkatini çekti. Biraz doğrularak arkamda kalan telefonu almaya çalıştığı sırada
"Önemli değildir." diyerek geçiştirmeye çalışsam da engel olamadım. Aslında daha fazla saklamak istemiyordum, yalanlar üzerine yeni başlangıçlar yapılamazdı. Kilidi açıp ekrana düşen mesajlara göz gezdirdi. Çağatay'ın yeni attığı mesajlara girerken ekranı elimle kapatarak kolundan tuttum.
"Can."
"Bırak Irmak."
"Önemli biri değil moralimiz bozulmasın."
dediğimde sessizce elimi ekrandan çekti. Gelen yazıyı onunla birlikte okurken gerçekten bu durumu nasıl açıklayacağımı bilmiyordum."Irmak, kendini çok zeki sanıyorsun. Her şeyi yapabileceğini düşünen bir çocuktan ibaretsin. Hayal dünyan gerçekler kadar güzel olmuyor. Hiç beklemediğin yerlerden geliyor darbeler. Ama şuna emin olabilirsin Can'ını alacağım. Can'ını... "
Yapamayacağını biliyordum. Kimse onu benden alamazdı. Çünkü içimde yaşıyordu varlığı. Ve insanın içi gizli kalan tek alandı. Can birkaç dakika sonra cevap vermeye başladı.
"Zekilik kavramını bilmeden kullanman ciddi anlamda sorunların olduğunu kanıtlıyor. Söylediğin herhangi bir kelimeyi ciddiye almıyorum çünkü bunu hak edecek bir insan değilsin. Duydum ki yokluğundan faydalanmaya çalışan bir çocukmuşsun. Çabalarının boşa çıktığı için inan ki hiç üzülmedim. Bu arada ben Can... Daha fazla rahatsız edici olarak burada yer alırsan kim kimin canını alıyor denemek isterim. Irmak benimle ve mutlu. Sana artık söz söylemek düşmez..."
yazıp gönderdi. Yaklaşık 5 dakikanın sonunda cevap geldi
"Can... Şu sürekli övülen ama asla gerçekte göremediğimiz ve bir kızı terk edip yıkılışını izleyen Can. Haklısın hiçbir zaman senin kadar acımasız bir benliğe bürünmeyeceğim."
"Yaptıklarım senin ilgi odağın olmuş belli ki büyük bir ihtimal beni sevmiyorsundur o yüzden bu söylediğin kelimelerinden hayranım olduğunu anlayabiliyorum. Gerekli sebeplerim vardı ve ben onu hiçbir zaman yalnız bırakmadım."
"Öyle mi Can bey. En son düştüğü serin sulardan benim kollarımda çıktı." dediğinde Can acı dolu gözleriyle yüzüme baktı.
Gerçekten artık haddini aşan bir konuşma yaşanıyordu. Gözlerinin içine bakarak "Sandığın gibi bir şey değil, dinle beni." dediğimde duraksadı.
"Sana güveniyorum açıklama yapmana gerek yok ." Bu her insanın başına gelmesi gereken bir şeydi. Anlayış ve güven duygusu.
Ben bunları düşünürken o cevap yazmaya başladı.
"Sen sana verilen duyguları yanlış kullanma konusunda ustalaşmış birisin. Aslında hissetmiyorsun sadece öyle olmasını umut ediyorsun. Şuan yanı başımda beni izleyen bir kız var. Bütün ömrümü ona adadığım bir kız. Yaşadığımız onlarca şeyin sonunda zafere ulaştık. Ve ona verdiğim sözü bu sefer tutacağım. Biz ayrılamayız . Anlaman biraz uzun sürebilir ama yadırgamam."
Yazdığında saçlarıma küçük bir öpücük kondurdu. Bana olan güveni gerçekten içimi rahatlatıyordu. Ve aynı güveni ona vermem gerekiyordu.
Telefonu kenara koyacağım sırada tekrar gelen bildirimle ne hissedeceğimi bilememiştim. Gelen mesaja girip okumaya başladım.
"Irmak ben Çağla. Eğer gitmeseydin bir gün sonra seni çıkaracağımı söylemiştim. Geri dönmene gerek yok, işlemleri ben hallederim.
Cevap vermeden ekranı kapattım. Daha sonra kucağıma düşen telefonu umursamadan gözlerimi de kapattım...
Gözlerimi açtığımda karşımdaki saate baktım. 12.00
Yanımda Can, arka koltukta Bulut. Her şey çok güzel. Etrafımı izlerken Can'ın elini yanağımda hissettiğimde yüzümde büyük bir gülümseme oluştu. Dün gece bir şey yiyemediğimiz için aynı zamanda karnımdan sesler geldi."Kahvaltı yapalım mı ?"
diyerek doğruluğum sırada beni çekerek sarıldı. Gülerek onun üzerine düşerken gerçekten mutlu olduğumu hissettim. Artık mutluyum sanırım. Eğer mutluluk buysa ömrüm boyunca bende kalmasını isteyeceğim nadir duygulardan sadece bir tanesiydi.
Beraber kalkıp o üzerini değiştirirken ben banyoya doğru ilerledim. Kendimi sıcak suyun kollarına bırakırken hala gülümsüyordum. Dakikalar sonra çıkarak üzerimi değiştirdim. Aynada gördüğüm yansıma onunla ilk tanıştığım zamanlardaki Irmak gibiydi. Odaya geri döndüğümde Can'ın saçını tarıyor oluşunu gördüm. Büyük bir kahkaha attım bu duruşuna. O da benimle birlikte gülerken elini tutup mutfağa doğru ilerdim. Dolaptan kahvaltılıkları çıkarıp çayı demlerken Bulut'un koşarak yanımıza gelişi görebileceğim en güzel manzaralarından biriydi. Can onu kucağına alırken bana "Dolapta süt vardı çıkar bakalım." dedi. Çıkarıp bir tabağa döktüğümde Bulut onu iştahla içerken bende çayı demleyip masaya doğru yöneldim.Büyük bir iştah açılmasıyla yemeye başladığımda kendimi oldukça iyi hissediyordum. Belli belirsiz gülücükler arasında kahvaltıyı yaptıktan sonra masayı toplayarak içeriye geçtik. Koltukları düzeltip Bulut'u kucağıma aldım. Can'la karşılıklı oturduğumuz da sessizliği ilk bölen o oldu.
"Nereye gitmek istersin?"
"Bu kadar erken mi gideceğiz?"
"Burada kalmak mı istiyorsun?"
" Burada bizi bulamazlar, ayrıca sağlık durumum da iyiymiş. Neyse boş ver bunları sen neler yaptın onu anlat. Neden gittin Can?"
"Şimdi Irmak iyi dinle ilk ve son kez anlattığım bir konu olacak. Seni bırakmak istemezdim ama mecburdum yani kendimi öyle hissettim. Birkaç saat sonra yaptığım şeyden pişman olup gece saksıların altına bir not koydum. Sen onu bulduğunda beni de bulmuş olacaktın. Günler geçtikçe dayanamadığımı fark ettim. Artık bir şeyleri saklamaktan çok yoruldum. Ben psikolojik destek alıyorum. Annem ilk öldüğü zamanlarda ihtiyacım olmuştu birkaç ay önce de gittiğim seanslarda hastalık tanısı koyuldu. Codard sendromu. Ama artık iyiyim kendimi çok iyi hissediyorum."
Dediğinde aslında bir çok gizli şeyimiz olduğunu fark ettim. Anlatmak istenmeyen şeylerin bir süre sonra istemeye istemeye ortaya çıkmasını izledim defalarca. Şimdi sıra benim miydi? Saklandığım şeyler gün yüzüne mi çıkacaktı ?
"Görünmezlik... Boğulmamak için çırpınışlarım ve kaybolmamak için tutunuşlarım arasındaki korkutucu hisleri tadıyorum..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bulutların Ardından
RomanceBulutların üzerinde bana baktığını düşünüyorum her gece, gitmiş olman bitmiş olduğu anlamına gelmez... YAZDIĞIM KİTAPLAR ÇALINAMAZ, KOPYALANAMAZ. TELİF HAKKI İHLALİYLE HUKUKİ SÜREÇ BAŞLATILIR. YAZDIĞIM BÜTÜN SÖZLER BANA AİTTİR... •TÜM HAKLAR SAKLIDI...