30.Bölüm

1K 902 61
                                    

30.Bölüm:"Hangi şarkılar dinlenir yokluğunla savaştığım uçurumun ucunda, hangi melodi dalgalardan daha güzel gelir kulaklara? Mısraların yokluğunu doldurabilir ki kalemimden çıkan bir cümle? Ve tekrar sevebilir mi kalbim, gidenin bıraktığı izi silmekle?"



Kapalı gözlerimi evrenin harikası niteliğindeki gösterisiyle araladım. Nasıl anlatılır, hangi kelimelerle bir cümle oluşturulur bilmiyorum ama bu anı ilk kez hafızanıza kazımak için anlatacağım.

Uykulu gözlerimle başımı hafifçe yukarıya doğru kaldırıyorum. Çoğunluğu kaplayan turkuaz renk özgürlüğün tutsak düşüncelerini serbest bıraktırıyor. Güneş doğmak için erkenden açık pembe rengi gönderip insanların bu görüntü için heyecanlanmasını sağlıyor. Etraf sessiz ve bir o kadar da mükemmelliğini koruyor. Yanımda Can var, tenimde rüzgar, kulaklarımda kuş sesleri.

Yavaşça ayağa kalkarak ayaklarımın altındaki görüntüyü izledim. Renklerin uyumunu, doğanın her canlıyı kabul edişine tanık oldum. Hayatın gözlerimin önünde gerçekliğini izledim. Ve belki de ilk defa bazı şeyleri değiştirmek adına süre verildiğini hissettim.

Ama yanımda dinleyerek ilham alabileceğim bir müzik, coşkuyla söyleyebileceğim bir nakarat yok. Uyum içerisinde kullanabileceğim kelime bütünlüğünü oluşturamamaktayım. İlk defa Can'a karşılık veremiyorum. Olur da güzel ruhunun bir parçasını bana vermek amacıyla birkaç cümle çıkarsa dudaklarından, gözlerimin içerisine umutla bakarsa cevap verememekten korkuyorum.

İçimi sarar ürpertiye yenilip, nefretin kalbime girmesi ihtimaline karşı çıkıyorum. Ve bazen ağladığımı bile fark etmiyorum, ufak damlalar yanaklarımdan kayana kadar.

Düşüncelerimin arasında çekişirken, kendimi zorlayarak birkaç cümle çıkarmak istedim dudaklarımdan. Kendi benliğime geri dönüp bir müddet sakinleşmek istedim.

Düşünüyorum, gözlerimi kapatıp anılara gitmek içim çırpınıyorum. Ama başarabileceğim bir durummuş gibi hissettirmiyor evren. Sanki bir daha asla olmayacakmış, ve ben sonuncusunun anlamını kavrayamayacak kadar tecrübesizmişim.

O sırada, ben durumu anlayıp gözlerimin doluluğunu geçirmeye çalıştığım anda Can uyandı. Kısık sesi kulaklarımla buluşurken hafifçe gülümseyerek gözlerine baktım.

"Irmak, günaydın."

"Günaydın!"

Neşeli görünüp, her şeyin yoluma girdiğimi gösterme amacı
güderek büyük bir gülümseme bahşettim. Ama daha fazlası için iyi bir oyuncu değildim.

"Ne zaman uyandın?"

"Yarım saat oldu galiba."

Yavaş adımlarla koltuğa yönelip yanına oturdum. Olası bir konuşmanın gerçekleşme ihtimalini en aza indirmek amacıyla omzuna başımı yasladım ve tamamiyle yan görünümü alan bu evrene farklı bir bakış açısıyla yaklaştım.

Kendi zihnimde tarttığım olaylar hiçbiri zaman tam anlamıyla iyi işlemezdi. O esnada Can incinin nadirliğini esas almış kelimelerini birer birer döktü dudaklarından.

"Birçok notayla bütünleştirmeye çalışmışım ağlamaklı bakan gözlerinle anlatmak istediklerimi. Şimdi nerde olduğunu bilmeyen zihnime onlarca yalanla avutmaya çalışacağım. Ama bilmeni isterim ki dinmeyen ağrım en yakın şafak vaktinde ellerini uzattığın gökyüzüyle birlikte kaybolacak. Esecek rüzgar, sönecek güneşin habercisi olacak. Ve bazen gözlerimi kapattığımda öleceğini zanneden ruhuma eşlik etmeye çalışan zihnim beni korkutmak için oyunlara katılacak..."

Bulutların ArdındanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin