43.Bölüm: Dinle

593 524 45
                                    

43.Bölüm:"Bittiyse bizi saran melodi, kapandıysa onlarca anahtar deneyerek açtığım kapı. Her şey olumsuz sonuçlandıysa da kurduğumuz hayallerin en açık tonunda binlerce şiir fısıldadığın tek gecenin sabahında bul beni. Zihninde bir yerde oluşan sevgi kalbini esir alsın. Bundan sonra gelecek olan şarkı ikimizden birini ağlatsın."




Başından damlayan kanlar yerle buluştuğunda yaptığım şeyin ciddiyetini fark etmiştim. Ama bize karşı oynadıkları oyunun yanında az kalırdı. Bedenini incelediğim sırada cebinden düşmek üzere olan bir kağıt parçası dikkatimi çekti. Akan gözyaşlarımı silip yavaşça kağıdı aldım. Üzerinde lekeler oluşsa da hala yazılar okunabiliyordu. Karanlıkta görebiliyordum eserini.

"Yüzüme gün ışığı vuracak, bir müddet yaşlar akacak gözlerinden. Eminim kalbin sıkışıp, yokluğumda beni özleyeceksin. Şimdi ürpertiler esir alacak bedenimi, maviliğin içinde kaybolacağım. Ama sana ulaşmak için gözlerim kapalı da olsa bulabilirim yolu, çünkü zihnime yerleşmiş anılar, hala ellerimde ellerin var. Seni seviyorum sevgilim, hoşça kal."

Haykırışlarım şiddetini arttırırken ikiye katlanmış kağıttan yüzük düştü. Bizim yüzüğümüz, Can'ın yüzüğü. Dizlerimi kendime çekip arkadaki ağaca yaslandım. Kağıdı kalbime bastırıp sonunun ne olacağını bilmeden bana olan aşkını bir kağıda aktarışına tanık oluyorum. Aralarında geçen boğuşmayı fark ettiriyor bana. Can yanıma gelmek için savaşmış, bu gelemese bile benim için yeterli. Gözlerimi kapatıp başımı dizime yasladım. O kadar korkunç bir durumda hala elimden bir şey gelmiyordu. Yüzüğü ellerimde ovuşturup onun parmağında duruşunu hayal ettim. Kötü olduğunu sandığım anların aslında bir ödül olduğunu geç öğrenmiştim. Ama pes etmek için de geç kalmıştım.


 Eğer hiç çabalamasaydım burada bırakabilir polisi arardım, tabi yanımda telefonum olsaydı. Aklına gelen fikirle doğrulup Tolga'ya yöneldim. Ceketinin ceplerini kontrol edip telefonunu bulmaya çalıştım. İç bölmede ağırlık hissedince oraya yöneldim. Kırık telefon avuçlarıma ilişirken çalışıyor olması için içimden dualar ettim. Ve sonra ekran açıldı. Gelen bildirimler gözlerimin önünde sıralanırken kalbimin hızlandığını hissettim. Hepsini bir kenara bırakıp acil aramalar kısmından polisi aradım. 


Açılmasını beklerken dişlediğim dudaklarım kanama başladı, bir günde bu kadar acı çekmiş olmak ve hala devam etmek bünyeme fazla gelse de onun için direnebilirdim. Telefon açıldığında karşıdaki sesin gelmesiyle kendimi toparlayıp konuşmaya başlayacaktım ki Tolga'nın doğrulaması her şeyi tersine çevirdi. Elimdeki telefonu kilitleyip arkama doğru sakladım. Eğer karşıdaki kapatmazsa konuşmamızı duyacak, gerekli işlemi yapacaktı. Kapatırsa yalnız başımaydım.

Üzerime doğru gelirken ayağa kalkmaya çalıştım. Bacaklarımdaki sızı keskinleşmiş, ağrı artık dayanılmaz bir hal almıştı. Şuan istediğim yumuşak bir yatakta öylece uykuya dalmakken gecenin yeni başladığının farkındaydım. Ve bu farkındalık uğruna Tolga'yı atlatmam gerekiyordu, ya da yakalatmam. Bütün olaylardan haberdar olan ve elime düşen tek kişi.

Bakışları beni bulduğunda eli tekrar başına gitti. Çenesi kasıldı, gömleğinden vücudunun da kasıldığı belli oluyordu. Elimdeki yüzüğü sıkıca sarıp Can'ın elini avuçlarımda hissetmek istedim. Gözlerimi kapatıp ne yapacağına baktım. Kaçsam yakalanacak kadar güçsüz, ama karşısında duracak kadar cesurdum. Tolga bilmiyor içimdeki hissi. Farkında değil ondan bir adım öne geçmek için yapacağım şeyleri.

Nefesini çok yakınımda hissedişimle gözlerim aralandı. Karanlık biraz ay ışığıyla aydınlanmıştı. Çok yakınımdaydı, sinirden ne yapacağını bilmeden tavırlarla elini ağaca yasladı. O an ne yapmam gerektiğini biliyordum. Vicdan, binlerce cezadan daha ağır gelebilirdi.

Bulutların ArdındanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin