45.Bölüm: Ateş Böceği

526 488 33
                                    

45.Bölüm:"Sessizliğime yerleşen acılara bir yenisini eklerken kapatıyorum gözlerimi. Hepsi geçecek sevgilim, her yeni günde yazacağım seni."

 

Adımlarımın sonunda caddeye çıkmıştım. Geldiğim yönden geri giderek ne yapacağını bilmeyen biri gibi hareket ettim. Bir evim vardı ve bunu daha önce kanıtlamıştım, belki de birden çok evim vardı.

O gün sadece omzuna başımı yaslayıp kahvemi içmek isterdim.

Yavaşça yürüdüğüm sokakta rüzgar saçlarımı uçuştururken ağrıyan bacaklarımı biraz dinlendirmek adına kaldırıma oturdum. Ellerimle dizlerimi sarıp gözlerimi kapattım. O an dansımızı anımsadım. İlk dansımızın bizi uçuruma sürükleyecek olan adamın eşliğinde yapmak bile beni üzmemişti. Biz ikimiz, bir dansa kalkmıştık.

Daha fazla düşünürsem ağlamaya başlardım. Kendimi fazlasıyla iyi tanıyacağım saatleri yalnız başıma geçirdiğim için saniyeler sonraki ruh halimi biraz olsun tahmin edebiliyordum. Ayağa kalkıp yoluma devam ettim. Her şey normaldi, sanki on dokuz yaşıma geri dönmüş okul çıkışında kütüphaneye gidiyorum gibi. Birazdan kapıdan gireceğim, etrafa bakınacağım. Herkes kendi halinde takılırken dünya klasikleri bölümüne gideceğim. Can'la yeniden tanışacağım. O anı yaşamayı tekrar tekrar istedim. Fark etmeden akan gözyaşımı silip şimdiye döndüm. Yirmi bir yaşıma gireceğim, onunla kutladığım doğum günümün aksine yalnız yaşıma olacağım. Alışmak değil bu belki biraz beklemek.

Adımlarımı hızlandırıp gelen ilk otobüse atladım. Üzerimde fazla nakit olmadığı hatta belki de zorla yetiştireceğim parayı düşünmeden bindim. Utanç verici olsa da evime gitmek istiyordum. Öğrencilerden biri benim yerime verdiğinde yüzümde tebessüm oluştu. Kendi okul yıllarım gibi, kulaklığı takılı kız.

Dakikalar sonra dördüncü durakta indim. Hava kararmaya başlıyordu. Kuşlar seslerini çıkarırken ağaçlardan uzaklaşıyorlardı. Merdivenleri çıkarken hızlı olmak yerine yavaşladım. Her basamakta belki de anımız vardı, onlarca konuşmamız geçmişti bu boşlukta. Peki ya o ev? Bulut...

Aklıma Bulut'un gelmesiyle birlikte hızlanıp saksının altındaki anahtarı aldım. İçeriye girip küçük kedimin koltukta uyuklayışını gördüğümde içim biraz olsun rahatlatmıştı. Mama kabına bol koyduğum için yeni bitirmeye başlamış. Aç kalmadığına sevinirken ona olan özlemimi gidermek için yanına yaklaşık başına küçük bir öpücük kondurdum. Yumuşak tüylerini yüzümde hissetmek gülümsememi sağlamıştı. Biraz sevip bütün olanları düşündüm, her şeyiyle beni ben yapan parçaları. Yaşadığım onca kötü şey iyileriyle birleşti.

Bulut'un uykusuna devam etmesi için rahat bırakıp doğruldum. Odanın içine göz gezdirdim. Mutlulukla açtığım perde hala bıraktığım gibi, ama bu sefer güneş ışıkları değil batan güneşin turuncu tonu odaya vuruyor. Gelinlik kılıfıyla damatlık kılıfı koltuğun üzerinde duruyor. Oysa ne hayallerle almıştık bunları, bana sürpriz yapmak için uğraşmıştı. Acı tebessümlerimin ardı arkası kesilmiyordu. Birkaç adım atıp masaya ilerledim. Can'ın tarağı öylece duruyor. Saati, parfümü...
Sevdiğim şeyler artık canımı yakmaya başlıyor. Dokunmak istesem de yapamayıp yatak odasına ilerledim. Burada da perdenin bir kısmı açık. Gökyüzünü izlemiştik, beraber yıldızlara bakmıştık. Sonra bana sarılmıştı.

Küçük bir hıçkırık firar ederken göz yaşlarım onu takip etti. Artık kendimi tutamazdım, dolaba ilerleyip kapağı açtım. Özenle katladığı kazakları, ellerime alıp burnuma doğru yaklaştırdım. Deterjan kokusu geliyordu, ama bu bir zamanlar onun tenine değmiş olduğu gerçeğini değiştirmezdi. Ağlayışlarım arasında fısıltılarını sundum.

Bulutların ArdındanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin