9.BÖLÜM: Bu aşk

2.1K 1.6K 197
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




9.Bölüm:"Kafeslere hapsedilmiş yürekler vardır.

Demirleri en içlere kadar saplanan, kimsenin haberi olmadan pas tutan ve yaralayan.
Kötü zihinli insanlar vardır dışarıya göstermemek için bin türlü düşünce tarafından esir alınan .
Alevler içinde yanarken suya ihtiyaç duymayan ruhların olduğu gibi.
Alışmışsındır artık, bu bana birinin yokluğunda düşülen acı okyanusunda boğulurken birkaç ince yüreğin sessiz çığlıklarını hatırlatıyor..."



Üzerimi değiştirip yatağa uzandım. Düşüncelerden sıyrılmak için yeni aldığım kitaplarından birini okumaya başladım. İlk satırlar hep duygusaldı, hisler canlı, yazılanlar yaşanıyormuş gibiydi. Kendimi o dünyadan alamayacak kadar bağlanmıştım. Sayfalar geçtikçe daha iyi hissettim. Kahramanların sadece kitaplarda olacağını bilerek okuyordum. Ve bunu bile bile aşık oluyordum. Bazen kendimizi soyutlamak için hayal dünyasında bile rahat durmazdık. Ve ben onlardan biriydim. Kitabı komodinin üzerine bıraktım. Her şey beni sıkmaya başlamıştı. Korkularımı unutup endişelerimle beraber yaşamak biraz zor geliyordu. Şimdi birkaç gül koklayıp bahçede Bulut'la oynamak isterdim. Can'ın sessizce kapıdan içeriye girerek bizi mutlu etmesini, annemin camdan gülümseyerek bakmasını isterdim. İsteklerim çok fazlaydı. Gerçekleşir umuduyla kurduğum hayalleri sürdürmekte zorlanıyordum.

Telefonumu alıp o şarkılardan birini açtım. En sevdiklerim arasında yer alıyorlardı. Bakışlarımı duvara kenetledim. Keşfedilmemiş olmasının verdiği heyecan, güzel olmasının verdiği vazgeçilmezlik vardı üzerinde.

Daha önce hiç sevmemiş biri tarafından sevilmeliydim. Aşkı ona ilk ben yaşatmalıydım. Bütün hislerini en doruk noktasında yaşamalıydı. Bazen ağlamalı bazen gülmeyi öğrenmeliydi. Özel olmalıydı sevgi, kimsenin onu eleştirmesine izin vermeyecek kadar korumacı davranmalıydı. Özlerken içi gitmeliydi, camda bekleyen bir saksı kadar sabırlı, kurumamak için su bekleyen çiçek kadar güzel olmalıydı. Ve ben onu bulduğumda bırakmayacak kadar aklım başımda olmalıydı. Bazen olanaklar zorlasa da umut hep vardı.

Birkaç tane şarkı dinleyip kendimi düşünceler kafesine kapatmayı başarmıştım bir kez daha...

O sırada birinin kapıyı açmaya çalışması beni kendime getirmeyi başarmıştı. Yataktan doğrulupq bulutu görünmeyecek bir yere yerleştirdim. Yavaş adımlarla zorlanmaya başlayan kapının yanına ilerleyip kilidi açtım. Karşımda dün gördüğüm hemşire vardı. Odaya girmeye çalışmadığı için sevinmiştim. Doğrulup konuşmasını beklediğim sırada koluma dokunup kazağımı dirseğime kadar sıyırdı. İğnenin bıraktığı morluğa baktıktan sonra konuşmaya başladı.

"Çağla hanım seni odasında bekliyor."

Başımla onay verip odadan çıktım. Tekrar kilitlersem dikkat çekeceğimi düşünerek hamle yapmadım. Uzun koridorda hemşireyi takip ederek aşağıya indik. Odanın önüne geldiğimde hemşire yanımdan uzaklaştı. Ben de üzerimi düzeltip kapıyı tıklattım. Ses geldiğinde yavaşça açarak içeriye girdim. Burası benim odamın bulunduğu yer üzerinde değildi. Manzara çok farklıydı.

"Hoş geldin."

Eliyle gösterdiği yere oturup bakışlarımı ona yönelttim.

"Hoş buldum."

Gülümsemeye çalışıyordum. Her şeyin güzel olduğunu düşünerek hareket ediyordum.

"Seni merak ettim, iyi misin?"

İnsanların içinde bayılacağım düşüncesiyle korktuğumu ve bedenimdeki acının sebebi olarak sayacağım küçük iğne parçasını unutursak evet iyiydim.

"İyiyim, sorun yok."

Kolaya kaçmak istemiştim. Onun bunu fark edeceğini bile bile yapmıştım. Pişmen olduğumu söyleyemezdim. Açıklama yapmak daha zor gelecekti.

"İyi olmana sevindim. Kolunda ağrı var mı?"

Ciddiye alınacak kadar fazla değildi. Ayrıca o acılı geçirmek için başka bir iğneye ihtiyacımız vardı.

"Hayır yok, sadece biraz morardı. O da geçer. Sizinle konuşmak istediğim bir konu var."

Hatırladığımı henüz bilmiyorlardı. Onlara söylemek için geç kalsam da en azından şiumdi yeri gelmişken açıklayabilirdim.

"Tabi dinliyorum."

Doktor ellerini masada birleştirip bütün dikkatini bana vermiş gibi gözlerime doğru bakarken biraz geriye çekilerek dudaklarımı araladım.

"Dün gece unuttuğum şeyleri hatırladım. Ve kendimi iyi hissediyorum. Buradan ne zaman çıkabilirim? Net bir tarih veremez misiniz?"

Kollarını masadan çekip sırtını arkaya doğru yasladı. Bakışları önce duvardaki saate daha sonra telefonuna kaydı. Bir cevap vermesini beklerken heyecanım ikiye katlanmıştı.

"Bunu biraz düşüneceğim, hemen karar veremem. Ama en yakın zamanda çıkarsın durumun ciddi değil."

Söylediklerine biraz da olsa sevinmiştim. Ve bu kararı Can'a iletmek için bin an önce odama dönmek istiyordum.

"Teşekkür ederim."

Oturduğum yerden yavaşça kalkıp kapıya doğru ilerledim. Çıktıktan sonra gözlerimi kapatıp küçük bir sevinç yaşamış olsam da bunu bilemeyecekleri için sorun yoktu. Üst kata çıkan merdivenlere yöneldim. Uzun koridorda adım seslerimi dinlerken başımı yerden kaldırıp karşıya doğru baktım.

Çağatay odasında çıkmış öylece bana bakıyordu. Odasının bu katta olduğunu bile bilmiyordum.

Kısık sesle ürkütmemeye çalışarak konuşmaya başladı.

"Nasılsın?"

Bahçede onunla göz göze geldiğim zamanı hatırladım. Hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışarak gülümsedim.

"İyiyim, sen nasılsın?"

Adımlarımı yavaş da olsa odama doğru atıp bana cevap vermesini bekledim. Kapının önüne geldiğimde sesi duyuldu.

"Ben de iyiyim."

Konuşmamızın buraya kadar süreceğini düşünmesem de devam ettirmek istemiyordum. Elimi kapının koluna yerleştirirken dudaklarımı araladım.

"Benim biraz uykum var, sonra konuşuruz."

Başımla onay verip içeriye geçtiğinde kapıyı açtım. İçeriye girdiğimde Bulut üzerime doğru atladı, acıkmıştı. Tabağa biraz su koyup içirdim. Ardından tekrar süt içirmek zorunda olduğumun üzüntüsü içerisinde odada dönmeye başladım. Dolabın alt kısmına akmadığım aklıma geldi.

Konserve içerisinde et vardı son kullanma tarihine bakarak onu açtım. Tabağa döküp önüne koyduğum sırada yiyemeyecek kadar küçük olduğunu düşünüp et parçalarını bıçakla kesmeye başladım. Ardından ne yapacağını izlemek için biraz geriye çekildim. Önce koklayıp ardından büyük bir iştahla yedi.

Bıçağı yıkayıp tekrar yerine koydum. Dolaptan hazırlanmış sandviçlerden birini alıp kahve yaptım. Bulut'un yanına oturarak onunla birlikte yedim. Bu bile mutlu edebiliyordu insanı. Yutkunup göz yaşlarımı silmeye çalışsam da sürekli bir yenisi ekleniyordu. Kendimi durduramadan ağladığım sırada Bulut dizimin üzerine çıkıp kolumu tutuyordu. Başına küçük bir öpücük kondurarak yalnızlığımı paylaşmaya çalıştım. İyi ki varsın dedim odanın içerisinde kısık sesimle. İyi ki bulmuşum seni... 

Bulutların ArdındanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin