41.Bölüm: Ritim

660 599 75
                                    

"Belki de sen bir şarkıyı ararken başka bir şarkıda bulduğun melodisindir."

41.Bölüm:"Açtığın şarkı kaybettiğim benliğimi hatırlatıyor. Eğer devam ederse melodi uzun süren boşluğa düşecekmişim gibi hissediyorum. Şimdi olduğum ve gelecekte olacağım kişi ters düşse de bir zamanlar sana şiirler yazan kız olduğumu unutmaman dileğiyle."

Yazarın anlatımıyla

İkisi de habersizce evleneceklerini sanırken kurulan oyunun farkında değillerdi. Irmak, zor da olsa hazırlanışıyla kendiyle gurur duyarken annesini ona karşı kullanacaklarından haberi yoktu. Gerçek bir bayılma söz konusu değildi. Sadece Irmak Can'dan uzaklaşacaktı. O sırada Can ve babasının arasında bir konuşma geçti. Can her ne olursa olsun kabullenecekti. Teklif, Irmak heyecanla uykuya daldığında gece yarısı gelen telefonda sunuldu.

"Irmak kimi seçerse o kazanan olacak. Seni seçerse gidebilirsiniz, annesinin peşinden giderse kaybedersin."

Can bu konuşmayı ciddiye alacak kadar önemli bulmadı. Telefonu kapattı ve yarın hayatlarını birleştirecek kadına sarılıp gözlerini kapattı. Acı çekiyordu, düşünmemek adına açık perdeden dışarıya baktı. Artık bu sondu, bir daha aynı şeyleri yaşamak düştüğün çukura bilerek basmaktı.

Sabahın ilk saatlerinde Can çalan alarmın sesiyle uyandı. Irmak'a bakıp yanağına küçük bir öpücük kondurdu. Gülümseyerek uyuyordu, onu mutlu etmeyi başlarsa da gelecek sorunu bilmesini istemiyordu. Çünkü eğer gerçekten birbirlerini severlerse mutlaka buluşurlardı. Belki bir sahil kenarında, belki bir şiirin ağlamaklı noktasında...

Yavaşça ayağa kalkıp artık içinin yok olmaktan çok iyileştiğini hissettir. Buradaydı, tam kalbine yerleşmişti adı. Eğer bu sorunu da atlatıp evlenirlerse kimsenin bilmediği bir yerde yaşamak için ev almıştı. Bahçesine onları kavuşturan çiçeklerinden koydurmuştu. Irmak her şeyden habersiz, tek varlığının Bulut olduğunu sansa da yeni evcil hayvanlar almıştı. Ağaçlarla bezeli yurt dışındaki o eve gitmek için annesini bırakması gerekiyordu. Can, onu zorlayamaz ya da kırmamak adına kötü sözler söyleyemezdi. Ama beklerdi, onlarca sene geçse de geleceğinden umutlu olurdu. Çünkü gerçekten aşık olmuştu. Bir kütüphane vardı, hatırladınız mı? Orada birbirlerine yabancılık çekmeden konuşmuşlardı.

Sonra tam sekiz ay geçmişti, Can zihninde bunu canlandırdı.

İlk ayında elleri birbirine değmedi. Göz göze gelmemek için Can zemine bakarak yürüyordu. Irmak'ın ondan soğuyacağı hissine kapılarak uzak duruyordu. Eğer gerçekten istemezse ona fazla bağlanmamış olacaktı, isterse bütün kalbiyle sarmalardı.

İkinci ay yavaş da olsa kütüphane dışında buluşmaya başladılar. Irmak, Can'ın alacağı hediyelere hoş bakmasa da kabul etmek zorunda hissediyordu. Geriye çevirmek saygısızca davranmaktı. Geçen günlerde sadece bir kez Can, Irmak insanlara çarpmadan geçebilsin diyerek kolundan tutmuştu. Daha fazla temas etmedi birbirlerine...

Üçüncü ay sanki yıllardır birbirleriyle konuşan arkadaşlarmış gibi şakalaşmaya başladılar. Aşk dolu sözcükler söyleyemiyordu. Ama şaka maksadıyla bazen Irmak koluna dokunuyordu. Can hala tedirgin, hala ondan ayrılacağını düşünüyordu. Çünkü babasını öğrenirse oğlu da babası gibidir diyeceğinden korkuyordu. Bu yüzden ona anlatmayacaktı. Onun kendisi hakkındaki fikirlerini güzelleştirmek adına geçmişinden bahsetmeyecekti.

Dördüncü ay sessizlikleriyle anlaşmaya başladılar. Artık biraz daha yakın, ama hala buluşmalarında konuşacak bir şey bulamıyorlardı. Irmak'ın sessizliği Can'ın zihninde bağırışlara sebep olduğundan artık ikisi de başlarını yere eğmişti. Bu durum ne zaman düzelecek bilmeden korkuyla düşüncelerinin esiri olmuşlardı.

Bulutların ArdındanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin