23.Bölüm: ÖZGÜR KUŞ

1.3K 1.1K 135
                                    


23.Bölüm:"Ulaştığım yollar çıkarmıyor hayallerimin doruk noktasına. Sildiğim yazılar yenilerinden kötü olmuyor. Okuduğum kitaplar bana seni anlatmıyor. Şarkılar artık sesindeki tınıyı taşımıyor. Her şey birbiriyle o kadar aynı ki ben farklı şeyler görmek için hayallere dalacak kadar çaresiz hissediyorum..."


Gözlerimi açtığımda kendimi beyazlarla döşenmiş bir odanın içerisinde buldum. Turkuaz elbisemin üzerime örtülmüş beyaz yorgan ve dışarıdan içeriye doğru süzülen güneş ışıkları. Dağınık saçlarımla doğrulduğumda yaşanan olayları sindirmeye çalışıyordum. Cama doğru yaklaşıp dışarıya baktığım sırada ormanlık bir alanda olduğumu anladım. Tahminen 2 katlı olan bu eve kadar uzanan ağaçlar, uğranmamış bir yer olduğunu anımsatıyordu. Gökyüzü mavi ve ben onun bir parçasıyken dışlanmış gibi hissettim. Şuan yanımda Can yok, sevdiğim, istediğim, özlediğim o insan yok. Kimin var olduğu da umurumda olan bir konu değil. Derin bir nefes alıp son kez baktım dışlanmış bütünlüğüme. Gökyüzü ayaklar altına alınacakmış kaybedince parçasını. Bu yüzden mi esir almış güneş? Bu yüzden mi mevsimlerin gereksiz düzensizliği? Öyleyse çizmeyeceğim bulutları. Onları hak etmeyen bir evren var gözlerimin önünde. Boşa gitmeyecek nadir manzaraların sessiz çığlıkları. Hoşça kal kanatlarım. Bedenimde olmasanız bile ruhumda buluşmak dileğiyle...

Kapının kilitli olduğunu bile bile açmaya çalıştım. Gücümün sınırlarını zorlayarak oldukça sağlam olan bu kapının açılacağını sandım. Ben imkansızların yer aldığı listede şansımla birinciye yerleşmişmiş biriydim. Ağlamak istesem de akmıyordu gözlerimden bir damla yaş, olduğum yerde gözlerimi duvara kenetleyip düşündüm. Ne düşünmem gerektiğini bilmeden zihnim eskilerin ağlamaklı sesini duydu. Arkamı dönerek serbestçe akan birkaç damla yaşın ardından fısıldadım.

"Özgür kuş denen varlık öldü derken doğmak için direniyor yeniden, şimdi nefes alıyorum Can, ama yaşamak bu değil. Bedenimin aldığı yaralar, düşlediğimden fazla. Ama şunu unutma sevgilim. Seni seviyorum, ve tam kalbime yerleştirecekken varlığını ruhuma can çekiştiriyor ayrı kalmak..."

Kelimelerim birer birer onun zihnine ilişmek için yola koyulurken kapı açıldı. Arkamı dönüp kim olduğuna bakmak gibi bir hataya düşmedim. Zarar vermek isteseydi, böyle bir düşünce içerisine girseydi sabah ilk gördüğüm güneş ışıkları değil toprağın karanlığı olurdu. Kapattım gözlerimi, ilk defa kendimi kaderin kollarına bıraktım. Olacaksa olsun dedim, yaralanacaksam eğer kanasın dizlerim. Aksın gözlerimden yaşlar ve sussun yalvaran kalbim.

Tahminen Can'ın babasıydı. O çirkef gülümseme bir kez daha karşıma çıkmak için sabırsızlanıyordu. Kirli zihni, yadırganacak kadar kötü sözleri ve olmaması gereken bir geçmişiyle görünecekti karşımda.

Ellerimi saran bir el, belime doğru dolanan bir kol ve biçimsiz nefesler...

Korkuyla sarsılan bedenim ve içime dolan bir his...

Tanıdıklık.

Hızlıca arkamı dönerek karşımdaki yüze baktım.

"Çağatay..."

Gözlerim korkuyla açılırken ilk defa şaşırdığımı hissettim. Hep derdim ki ben büyüyeli yıllar oldu ve şaşıracağım, korkacağım, canımın acıyacağı olaylar artık yıkmak için yeterli bir sebep değil. Büyüdüm ve artık mutlu olacağım. Ayaklarımın üzerinde yaşamayı öğreneceğim. Büyüdüm ve bu benim bilmeden kazandığım kaybedişlerimdenmiş.

Karşımda duran beden gözleriyle beni süzerken derin bir nefes aldım. Geriye doğru giden ayaklarım duvara çarpmamla birlikte durdu. Dakikalar sonra gözlerime bakarken, bakışları daha merhametli görünüyordu. Ve bu umurumda olacak son konuydu.

"Seçtiğim elbise içinde tahmin ettiğimden daha güzel görünüyorsun." dediğinde gözlerimi üzerimde gezdirip dün kabinde kapıya asılan elbise olduğunu anımsadım. Cevap vermekte zorlandığımı hissederken sesimi sertleştirerek konuşmaya başladım.

"Ne istiyorsun?"

"Fark ettim ki güneşe özenecek kadar saçma düşüncelere girmişsin. Tam da böyle düşündün değil mi küçük kızım?"

"Umurumda değilsin!" diyerek açık kapıdan hızlıca çıktım. Etraf sessiz ve insan yoktu. Ayakkabılarımın olmaması benim için avantaj niteliğindeydi. Merdivenleri inip dış kapıya ulaştığım sırada arkamdan yüksek sesle konuşmaya başladı.

"Ayırdım değil mi sizi? Can'ını alacağım demiştim. Onun olmasa bile seninki ayrı kalarak alınacak. Özgür kuşmuş. Hayal dünyasının pembeliği gün bitince kayboluyor."

"Böyle mi tatmin edeceksin olmayan egonu..."

"Hayır, seninkini yerle bir edeceğim. Her zaman yanında olan birini aniden bırakmanın nasıl bir his olduğunu tatmanı sağlayacağım."

"Her zaman yanımda değildin..."

"Olabilirdim."

"Sana ihtiyacım yok."

"Sadece ihtiyacın olduğu zaman mı istiyorsun insanları Irmak?"

"Ne istiyorsun benden Çağatay?"

"Eskisi gibi olmayı..."

"Anlamıyorsun." dediğimde hafifçe gülümsedi. Arkamı dönüp dış kapıyı açtım. Birkaç adım atıp çimlere değen ayaklarımı yürümesi içim zorlasam da devam etmek istemiyordu. Kışa girecekken gözlerimi kamaştıran güneş, mevsimlerin tıpkı biz gibi alt üst olması evrenin dengesizliği daha fazla üzüyordu beni. Her şey özgün hareket etmeli değil mi ?

Kışın kar yağmalı, ilkbaharda çiçekler açmalı, yazın güneş yakmalı tenleri ve sonbaharda dökülmeli ressamın çizdiği yapraklar. Zamanı geldiğinde ölmeli bedenler, ve doğmalı yeni bebekler. Dünya dönecekse güneşin etrafında yarısı karanlıkta kaldı diye dargın olmamalı. Ve gece göstermeli ayı, yıldızlarla süslemeli karanlığı. Bulutlar dans etmeli yağmurla. İnsan sevmeli bayım. İnsan sevgiyi tattırmalı ruhuna. Doğumundan ölümüne kadar özlemeli sevdiğini. İnsan diyorum, insana sevgi doğru öğretilmeli...

Arkamdan gelip beni kucağına aldığında derin nefeslerimin ardından hıçkırıklarla ağlayışlarım ve kalbime gizlenen iç çekişlerimle Can'ı anımsadım. O günkü düşüncem sonuna kadar haklıydı. "Bu ânı hafızana kazı. Belki de gördüğün son sahnedir..."
Son sahne mi bilmem fakat o ânı hafızama kazıdığım için minnettarım...

"Yıllarca kendimi duygusal sanan bir çocukmuşum. Asıl mesele içimdeki duygu boşluğunu doldurma çabasıymış. Artık inan akmıyor gözlerimden bir damla yaş. Ellerimin titremesine ortak oluyor bedenim. Korkuyorum çıkmaz sokağın başında. Kırmızı gözlerim gösteriyor gelecek haberleri. Ve ben yolun sonunda kaybediyorum içimdeki varlığı... Ağlama küçük kızım. Unutma gittiğin yer olduğun yerden güzel. Seni seviyorum..." 

Bulutların ArdındanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin