38.Bölüm: Dokun yaralarıma

719 665 113
                                    

38.Bölüm:"Ve aradığında bulunmazdı aşk. Çünkü kuşlar her pencereye konacak kadar sıradan olmamışlar..."


Gözlerim aralandığında gece yüzünü gösteren manzara sabaha kaymıştı. Bulutlar üzerimize ilişmiş yağmur yağacaktı. Biraz doğrulup duvardaki saate baktım.
07.30

Hava çok soğuktu. Bu sıcak yatağın içinden çıkmak bana işkence gibi gelecekti. Ama Can çoktan gitmişti. Yorganı biraz daha üstüme çekip yastığa sarıldım. Düşüncelerim beni esir almak için deniyordu. Acaba hangi model olacak? Rengi kesin beyazdır. İhtimallerin birçoğunu biliyordum. Belki küçük bir kolyeyle tamamlayacaktı, belki zarif bileklikle. Onun zevkine güveniyorum. Bu yüzden bekleyip görmem gerekiyor. Yavaşça yataktan kalkıp banyoya ilerledim.

Duş almam gerekiyordu. Soğuk suyu açıp kendimi altına attığımda büyük bir ürperti sardı bedenimi. Bir daha bunu yapmayacağıma söz vererek suyu ılık olacak şekilde ayarladım. Kaç dakika geçti bilmiyorum ama çıktığımda tekrar mayışmıştım. Dişlerimi fırçalayıp yüzüme maske yaptım. Üşenmeyişimi şaşkınlık içinde kutladıktan sonra saçlarımdaki havluyu çıkarıp taradım. Dün Can taradığını için fazla karışık değildi. Kurutup maskeyi de çıkardım. Yüzüm çok yumuşak olmuştu, bunu kesinlikle daha fazla yapmalıyım.

Banyodan çıkıp yatağı topladım. Daha sonra oturma odasına ilerledim. Bulut yerde uyuyor, kasvet bütün odalarımıza yayılmıştı. Perdeleri açıp camdan sokağa baktım. Kimse yoktu, ve buna alışmıştım.

Böyle söylemeyecektim. O nehre giderken ne düşündüğünü hatırla Irmak. Artık susturmalısın bu tanımı.
Yavaşça mutfağa ilerleyip güzel bir kahvaltı hazırlamak istedim. Önce saçlarımı topladım, sonra dolaptan kahvaltılıkları çıkardım. Gönül isterdi ki el açma hamura börek yapayım ama bu biraz zaman alırdı. Hazır böreği alıp ısıttım. Çayı da demledikten sonra masaya taşımaya başladım. Güzel olacağını düşündüğüm masa her zamanki gibi olmuştu. Sorun etmeden sandalyelerden birine oturdum. Can gelmeden başlamak istemesem de fazlasıyla açıkmıştım. İrademi zorlayarak bekledim. Beşinci dakika sonunda kapı yavaşça açıldı. Büyük bir ihtimalle beni uyuyor sanıyordu. Elindeki büyük kıyafet kılıflarıyla oturma odasına girdi. Bulut'un yan tarafına özenle yerleştirip saçlarını düzeltti. Traş olmuş sanırım, saçları kısalmıştı.
Kapıya yaslanıp arkasını dönmesini bekledim. Sadece saniyeler sürdü.

Traş olduğu için yüzünde hafif kızarıklar, odayı etkisi altına alan parfüm kokusu ve yaklaşık üç yaş gençleşen Can karşımdaydı. Bu görüntüye daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum. Gidip biraz sevmem gerekiyor. Hızlı adımlarla ilerleyip ellerimi yanaklarıyla buluşturdum.

"Annem sana ne oldu böyle?"

Komiğine gitmiş olacak ki sıkıştırdığım yanaklarının ardından bile gülümsüyordu. Belki canı yanıyor ama sesini çıkarmıyordu. Benim gibi sevgiye karşı zaafı vardı. Ellerimi gevşetip saçlarına yöneldim. Biraz kesilmiş olsa da bana göre güzeldi. Tam dokunacağım sırada bir adım geri çekilerek elimi tuttu.

"Dur bakalım, bozdurmam."

Gülümseyerek söylediği cümleyi kaşlarımı çatarak karşıladım. Aslında bu onun ne tepki vereceğini ölçmek içindi. Saniyeler sonra tuttuğu elimi saçlarına götürdü. Küstüğümü düşünmüştü galiba.

Hafifçe gülümseyip omuzlarına doğru uzandım. Sıkıca sarıldık, belli ilk defa. En son onu bulduğumda bu şekilde hissediyordum. Bilmediğim bir dairenin çatı katında. Başını omzuma gömerek, belimden sıkıca sardı.

"Güzel bir gün."

Kulağıma fısıltılar eşliğinde söylediği kelimelere cevap vermem gerektiğini biliyordum. Gözlerimi kapatıp bütün hislerimi dinlemeye başladım.

Bulutların ArdındanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin