Lanet olsun. Nasıl olurdu? Çantasına baktığımda bilekliğimi düşürmüştüm ve farketmemişmiydim? Sanırım resmine baktıktan sonra düşler alemine daldığım için farketmemiştim.
'Yoksa... sen benim çantamı mı karıştırdın?'
İşte şimdi bittin Marita. Şimdi ne söyleyecektim. Evet diyemezdim. Hayır da diyemezdim çünlü bilekliğim çantasının içinden çıkmıştı.
'Zengin biri beş parasız birinin çantasına neden bakar ki?'
Tanrım hiçbir şey söyleyemiyordum. Hatta şuan nefes almayı bile unutmuş gibiydim.
'Yoksa....
Kuşkulu bir şekilde bakarak bir adım daha yaklaşmıştı.'Yoksa sen...bana aşık mısın?'
Duyduğum şeyle şaşkınlığımı nasıl gizlerim diye düşünüyordum. Hadi Marita birşeyler söylemelisin...
"Saçmalama lütfen..."
Aferin Marita alkışlıyorum seni. Düzgün bir şey söylesen şaşardım zaten. Kendi iç sesimle çelişirken Yoongi bir anda gülmeye başlamıştı.
'Doğru öyle bir şey saçmalık olurdu....
Ahh işler nasıl berbat edilir isimli soruya cevap olarak beni suna bilirlerdi ama o an aklıma başka bir şey gelmemişti.
'Sadece şaka yapıyordum. Bilekliği üzerimde buldum. Sanırım bana sarılırken takılıp kalmış. Bende nasıl olduğunu anlamadım'
Umursamazca omuz silktiğinde derin bir nefes almıştım. Bir an az kalsın kalbime iniyordu. Gerçi işleri pekte yoluna koymuş sayılmam. Keşke saçmalama demek yerine başka bir şey söyleseydim.
'Uykun gelmişti değil mi?'
"Ahh evet öyle"
Çadırlara doğru gittiğimde peşimden geldiğini farketmiştim. Neden gitmiyordu bu çocuk. Onu bu kadar çok görmeye kalbim alışık değildi.
Çadırımın yanına vardığımda içeri girecekken durup benim çadırıma baktığını farkettim.
Başımı çadırdan çıkararak seslenmiştim
"Ne oldu?"
'Içeri gir ve biraz kenara kaysana'
Neden böyle birşey söylediğini anlamasamda içeri girerek çadırın bir köşesine geçmiştim.
Biranda çadırın içine girdiğinde ne olduğunu anlamadan kocaman olmuş gözlerle ona bakıyordum.
'Hiç misafirperver durmuyorsun'
"Sen... neden buraya geldin?"
'Gerçekten misafirperver değilsin'
Ne misafirperverliğinden bahsediyordu? Bir şey söylemeden çadırıma girmiş ve gidecekmiş gibi durmuyordu. Kalbime inecekti birazdan ve o misafirperverlikten bahsediyordu.
'Şimdi insanlara rahatsızlık vermeyelim. Lambayı kapatalım'
Neee? Lambayı mı kapatalım? Olduğum yerde hala kıpırdamadan oturuyordum.
Lambayı kapattığında hala yerimdem kımıldamadan oturmaya devam etmiştim.
"Sen neden benim çadırımdasın?"
'Ahh gerçekten... Benim çadırımda tam dört kişi var ve ben öyle kalabalığa gelemem. Sende biliyorsun kapalı ve dar alanda kalamıyorum. Tek kişi olduğuna göre en geniş çadır seninki ve ayrıca takım arkadaşı olduğumuzu düşünüyordum'
Tamam klostrofobisi olduğunu biliyordum ama kızlar ve erkekler aynı çadırda kalamazdıki.
"Biliyorsun kızlar ve erkekler aynı çadırda olamaz. Öğretmenler öğrenirse sorun olabilir"
Bir süre sessizliğin ardından telefonumu alarak işığını açtığımda aynı benim gibi oturarak tam karşımda dikildiğini gördüm.
Yüzü bu kadar yakın olunca işığı açmamla az kalsın bağıracaktım.
'O zaman öğretmenler öğrenmesin. Kimsenin bilmesine gerek yok değil mi?'
Bakışlarında ikna edici bir ifade vardı ve hayır bile diyemeden başımı sallayarak onaylamıştım.
Yavaşça yere uzanarak bana sırtını dönmüştü. Ne yani öylece yerde mi uzanacaktı.
"Yoongi? Yerde altında yumşak bir şey olmadan uyuyabileceğine emin misin? Öğretmenden uyku tulumu alabilirim"
Arkaya dönerek telefonumu elimden çekip alarak işığını kapatmıştı.
'Sadece uyu. Beni düşünme'
Yavaşça uyku tulumunun içine girerek ona doğru dönmüştüm. O bana sırtını dönmüş olsada şuan yanımda olması iyi hissettirmişti. Beni düşünme demesi kolaydı. Üzgünüm Yoongi her an seni düşünmemi sağlayan kalbime laf geçiremiyorum.
Buraya ne sebeple geldiği tam olarak bilmiyordum ama şuan burda olduğu için oldukça mutluydum.
Acaba hemen uyumuş muydu? Yavaşça doğrularak çantamın üzerindeki gömleğimi alarak rahatsız etmeden üzerine örtmüştüm. Tekrar uyku tulumuna sokulduğumda bir anlık kıpırdanmasıyla gözlerimi kapatmıştım. Sessizlik devam ettiğinde gözlerimi yavaşça açmıştım. Bana doğru dönmüş uyuyordu.
Sanırım bu görüntüyü saatlerce izleyebilirdim. Şuanki halinin resmini çizebilmek için yüzünün her noktasını dikkatle izlemiştim.
Bazen hayatım kayıp gidiyormuş ve tek yapabildiğim izleyip ağlamakmış gibi hissediyordum ama sonra biranda herşey değişiyordu. Bir şeylere olan inamım tam kaybolmuşken tekrar yerine geliyordu. Tıpkı ona olan duygularımı rafa kaldırma düşüncesi aklımdayken tam tersi ona daha çok bağlanmam gibi...
MinYoongi şuan burda olmakla aslında bana neler yaptığından habersizsin. Hayır kesinlikle seni suçlamıyorum. Sadece...sen farkında olmadan beni daha çok kendine bağlıyorsun ve ben buna karşı çıkmıyorum. Biliyor musun içimde nelerle savaştığımı?.
Gerçi bende senin içinde taşımak zorunda olduğun o ağır yüklerden ve senin sorunlarından habersizim. Ama bir gün bizi boğan bu şeyleri bir birimizle paylaşmayı çok isterdim Yoongi.
Beni sevmeni çok isterdim... ama biliyorum buna belkide hakkım yok. Kendim gibi başkalarınada mutsuzluğumu bulaştırmaya hakkım yok. Ama yinede seni sevmekten vazgeçmeyeceğim. İyi geceler MinYoongi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Different Worlds /Farklı dünyalar |MYG|
FanfictionDudaklarımı kanlı dudaklarına bastırdığımda gözlerindeki ifadeyi hiç bir zaman unutmayacağımı biliyordum. Büyük ihtimal o da bu öpücüğü asla unutamayacaktı. Gözlerimi kapattım ve o bakışları sonsuza kadar zihnime kazıdım İki farklı karakterin kendi...