Merhaba arkadaşlar öncelikle 2 tanecik duyurum var.
1. Şu ki kitaplarımı takip eden beğenen yorum yapan yeni bölümü merakla bekleyen oldukça büyek bir kitle var ama girip bakıyorum beni çoğu takip etmiyorlar.
Çoğu zaman sizler 'yazar daha iyi yerleri hakediyorsun' diyorsunuz. İşte bu yüzden yazarı takip etmekle başlayabilirsiniz.
Ulen beğendiğiniz halde illa zorla mı takip ettirek.
Öhöm öhöm şimdi hikayemize geçelim...
Yoongi
"Yoongi, bazı şeyleri gözünde çok fazla büyütüyorsun. Hepimiz insanız sonuçta sofranın yada yemeklerin sunulduğu tabakların pahalı olması bir şeyi değiştirmiyor. Önemli olan mutlu olmayı başarmak. Ve sen annenle beraber çok mutlusun o yüzden bu çok güzel. Ayrıca bilmediğin çok şey var. Yani bende hep düşündüğün gibi lüks bir hayat yaşamıyordum"
Konuşmasının ardından tekrar yemeğe devam ettiğinde gerçektende haklı olduğunun farkına varmıştım. Belkide o benden uzakta değildi yada başka dünyalarda değildik. Onu kendime uzak gören belkide bendim.
'Marita, peki bilmediğim o şeyleri öğrenmem mümkün mü?'
"Hmm yani eski Maritayı?... olur. Sanırım yıllar sonra ilk kez biriyle paylaşacağım"
Dikkatle yüzüne odaklanarak söylediklerini dinlemiştim.
"Annem eskiden kendi gibi yabancı biriyle sevgiliydi. İkiside koreli değildi ama korede karşılaşmışlardı. Sonra bir süre beraber çalışmaya ve beraber yaşamaya başlamışlar. Anlayacağın bende evlilik dışı bir çocuk olarak doğmuşum. Ben doğduktan sonra artık eskisi gibi geçinememişler. Para sıkıntıları varmış ve bu yüzden büyük kavgalar etmeye başlamışlar.
Benim küçüklüğümden hatırladığım evimizden taşınmak zorunda kalmamızdı. Daha küçük iki küçük odası olan eski bir eve taşınmıştık.
Etrafimızda yaşayan insanlar annemle babamın evlilik dışı bir bebeklerinin olduğunu öğrendiklerinde onlara kötü şeyler söylerlerdi. Hatta bazen küçük çocuklarıyla oynamama izin vermezlerdi. Annem durmadan söylenip dururdu. Tüm suçın babamda olduğunu bir çocuğa bakamayacaklarını...
Bu yüzden durmadan tartışırlardı. Bazen bir yerlerde çalışmaya başlardı ama onu tanıyan kadınların kötü konuşmaları yüzünden çok fazla dayanamayıp işten ayrılırdı.
Zamanla durumumuz daha kötü bir hal almıştı. Annem artık asıl suçlunun babam değilde ben olduğumu düşünmeye başlamıştı. Yani onlara uğursuzluk getirdiğime inanıyordu. Babamla yalnız kaldığımızda hep böyle olmadığını beni çok sevdiğini aslında annemin de sevdiğini ama belli edemediğini söylerdi.
Bir süre sonra yaşadığımız yerden daha kötü bir yere taşınmak zorunda kalmıştık. Artık annemle babamın durumları tartışma noktasını aşmıştı. Bir kere annem kızarak beni evden dışarı atmıştı. Çok net hatırlıyorum altı yaşındaydım. Hava çok soğuktu ve karanlıktı. O gece çok korkmuştum. Babam da sinirle evden çekip gitmişti. O gece hep gelip benide götürmesini beklemiştim ama gelmemişti hatta hiç gelmemişti.
O günden sonra babama küsmüştüm. Onun beni sevmediğini düşünmüştüm fakat şuan düşünüyorumda yapacak başka bir şeyi yoktu. Annem hep onu suçluyordu. Her gün kavga, her gün yoksulluk, açlık... dayanamamıştı belliki. Sadece benide götürmesini isterdim. Kötü durumda yaşasak bile yinede babamla gitmek isterdim.
Annem şuanki babamla tanıştığında ve evleneceğini söylediğinde çok şaşırmıştım. Sonra kül kedisiyken biranda bir saray prensesine dönüşmüştüm. Bu süre o kadar kısa süren bir zaman sürmüştüki bazen bir hayal yada rüya gibi geliyor.
Öz babamı hep aramaya çalıştım ama hiçbir zaman onu bulamadım.
Üvey babamsa oldukça iyi biriydi. Beni hiç sorgulamadan kabul etmişti. Anneme kör kütük aşık olmuştu. Onun için annemin söylediği her şey o kadar önemliydiki.
Fakat gerçeği bilmiyordu. Annemin kendi öz kızını umursamadığını hatta şiddet uyguladığını hiçbir zaman bilmiyordu. Ona anlatmaya çalışmıştım ama şaka yaptığımı sanarak dinlememişti bile.
Annem için ben bir araçtım. Onun daha çok para elde edebilmesi için bir araç. Hatta beni şuanki zengin arkadaşlarının çocuklarıyla tanıştırarak onlardan biriyle evlendirme hayalleri kuruyor.
Gerçekten hiçbir zaman umrunda olmadım şuanda umrunda olmadığım gibi. O yüzden kaçtım. Artık dayanamıyordum. Kalan tek ailemin bana bu şekilde davranmasına dayanamadım.
Anlayacağın Yoongi, ben senin düşündüğün gibi bir prenses değilim. Ben sadece periden yardım alarak bir kaç saatliğine prenses kılığına giren bir kül kedisiyim"
Tüm söykediklerini başımı eğerek dinlemiştim. Yüzüne ve gözlerine bakmaya cesaretim yoktu. Yada belkide ıslak gözlerimi ondan saklamak istiyordum.
"Bir sorun mu var? Hey merak etme şuan iyiyim. Artık büyüdüm o yüzden bazı şeylere karşı daha dayanıklıyım"
Gülerek konuşmaya çalışıyordu ama yalandan yaptığını çok iyi biliyordum. Çünkü aynı şekilde bende duygularımı saklamaya çalışırdım.
'O kadın sana ne yaptı?'
"Boş ver. Bunları bilmek istemezsin. Gerçeği söylemek gerekirse bende hatırlamak istemiyorum "
Başımı kaldırmadan masadan kalkarak yanına gitmiştim.
Marita
"Yoongi neden böyle tepemde dikiliyorsun? Ayrıca başını kaldıracak mısın?"
Kolumdan nazikçe tutarak ayağa kalkmam için kendine doğru çekmişti.
"Hey yüzüme baksana"
'Sarılmak istiyorum. İzin veriyor musun?"
"Nasıl?"
Ben biranlık düşünmeyi unutmuştum. O yüzden bir şey söylememiştim bile.
Kolları beni sardığında beni göğsüne sıkarak elini başıma koymuştu.
'Biliyor musun bende çok zor zamanlar yaşadım. Sende bu konuda kendimden bir parça bulacağımı asla düşünemedim. Önyargılarımı kırdığın için teşekkür ederim'
Kollarımı yavaşça kaldırarak bende ona sarılmıştım ama artık bir şeyler söylemiyordu, sessizleşmişti...
'O kadının yanına dönmene izin vermeyeceğim. Ne yaparsa yapsın seni ona bırakmayacağım duydun mu beni?'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Different Worlds /Farklı dünyalar |MYG|
FanfictionDudaklarımı kanlı dudaklarına bastırdığımda gözlerindeki ifadeyi hiç bir zaman unutmayacağımı biliyordum. Büyük ihtimal o da bu öpücüğü asla unutamayacaktı. Gözlerimi kapattım ve o bakışları sonsuza kadar zihnime kazıdım İki farklı karakterin kendi...