Selamlarr. Yine ben sevgili dostlar.
Sizlere bir şey danışmak istiyorum okumadan geçmeyin lütfen. Hikaye şuan nasıl gidiyor sizce. Sıkılıyor musunuz mesela. Yorum yapan çok az kişi olduğu için herkesin düşüncesini bilemiyorum. Tamam mı devam mı canlar
Bir de hikayeyle ilgili görmek istediğiniz ve yaşanmasını istediğini kısımları bana söylerseniz güzel olur. Bunları yazmayı isterim. Ama dediğim gibi yorum yapıp düşüncelerinizi paylaşmadığınız için yazma hevesim sönüyor bazen.
Keyifli okumalar
Nisa'dan
Cemal'le kahvaltı yapıyoruz. Her sabah olduğu gibi. Bugün boş olduğumuz için bütün gün evde vakit geçirmeyi düşünüyorduk aslında ama hava da biraz güzel olunca dışarı çıkmaya karar verdik. Çayından son yudumu alıp masadan kalktı. "Ben eve geçiyorum. Duş falan alırım. Sonra da hazırlanırım. Bir saate çıkarız olur mu" Kafamı sallayıp onayladım.
Tam mutfaktan çıkacakken son anda aklıma gelen şeyle durması için seslendim. Bana dönüp merakla baktı. "Biraz işim vardı benim. Uzayabilir belki. İki saat sonra çıkalım" Bir süre yüzümü inceleyip kafasını salladı. Kapıdan bana öpücük atıp evden çıktı.
Bir süredir Barış'a dönüş yapmadığım için dün akşam mesaj atmıştım. Ama yine konuşamadan Cemal gelince ben seni yarın ararım dedim. Şimdi ararsam bu onu bir süre idare eder diye düşünüyorum. Sürekli aramaz en azından.
Bana günde en az beş mesaj atıp onu unuttuğumu ve çok ihmal ettiğimi, bunun onu çok kırdığını söylüyor. Cemal'le aramızın düzeldiği neredeyse iki ay oldu ve bu süre içinde onunla benim evime geldiği günden sonra hiç görüşmedik. Zamanında yanımda çok durdu. Fazlasıyla destek oldu. Şimdi bunların hiçbiri olmamış gibi davranamıyorum. Tamam eskisi gibi yakın değiliz ama düşman da olamam yani.
Görüşmeyi pek düşünmüyorum ama telefon görüşmeleri ara sıra olabilir herhalde. Hem ben aramasam da o sürekli arıyor zaten. Öyle olunca da Cemal söyleniyor bu seni neden sürekli arıyor diye. Böyle olup Cemal'le aramızı bozmaktansa böyle yapmak daha mantıklı bence.
Masayı toplayıp hemen telefonumu almak için salona geldim. Bir an önce şu işi halledip bütün gün rahat etmek istiyorum. Of ne zor iş arada kalmak. Ben Cemal'in çevresinden herkesi seviyorum anlaşıyorum. O üstelik onun da zamanında arkadaşı olan birinden kıskanıyor beni. Ben de onları idare etmek zorunda kalıyorum.
Arayıp telefonu kulağıma götürmüştüm ki kapı çaldı. Hemen telefonu kapatıp kapıya koştum. Cemal'den başkası olmayacağı için hemen açıp gülümsedim. Kim bilir ne unutmuştu yine burda. Ama sandığım gibi o değildi.
"Barış?" Kapıda bana gülümseyen Barış'a şaşkınlıkla baktım. İkinci kez bunu yapıyordu. Üstelik ilkinde neredeyse kovmuştum onu.
"Hiç bakma öyle. Özledim Nisa. Görüşemiyoruz hiç. Kapıdan kovmazsın değil mi" Belli ki Cemal'in tam karşıma taşındığından haberi yoktu. Tedirginlikle karşı daireye bakıp yakalanmamak için içeri geçmesini söyledim. Planım on dakikaya onu postalamaktı.
Salona geçip karşılıklı oturduk. Oturabileceğim en uzak koltuğa oturdum tabi ki. "Geçen sefer kızmıştın habersiz geldim diye ama yine de şansımı denemek istedim. " Gözlerimi devirme isteğimi bastırıp düz bir ifadeyle baktım suratına. Madem kızmışım ne diye tekrarlıyorsun anlamsız davranışını.
"Kızmıştım çünkü bu şekilde konuşamıyoruz bile Barış. O zaman da çıkmak üzereydim şimdi de. Haber versen böyle olmaz." Daha gitmemize bir saatten fazla vardı ama bunu ona söylersem ben çıkana kadar burda dururdu. Sonra olacakları da tahmin etmek hiç zor değil.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERESTİŞ
Teen FictionBirbirinin aynısı olan iki aşık. Kader onları akıllarına hiç gelmeyecek bir yerde birleştirdi. O andan sonra birbirlerinden kopmaları mümkün değildi.