Kıskançlık ve aşk iç içe geçmiş ve ayrılamayacak halkalar gibidir. Ayrılamaz. Zıt kutuplar gibidir, mutlaka birbirlerini çekerler...
İkisi de birbiriyle eşittir. Aşık insan kıskanır. Bir insan ne kadar severse o kadar kıskanır. Kıskanmak kısıtlamak değildir. Kıskanan insan onu gözünden bile sakınır, gölgesinden bile kıskanır, başkaları şöyle dursun...
Savaş Kağan TÜRKOĞLU:
Sabah alışık olduğum için erken kalktım. Bir süre yataktan kalkmak istemedim çünkü daha erkendi. Benim kalkmam annemin kalkmasıydı, onu boşuna kaldırmaya gerek yoktu. Kadın her zaman hissediyordu resmen. Anne olmak böyle olsa gerek. Ne zaman mutfağa gitsem arkamdan tıpış tıpış gelir. Özellikle dün akşam Asya'nın elimin kötü olduğunu fark ettirmesiyle biliyordum ki annem laf söyleyecekti.
Kalkıp yüzümü yıkadım ve ihtiyaçlarımı görüp banyo yaptım. Düzenli şekilde tıraş oluyordum. Mesleğim gereği düzenli olmak zorundaydım. Emrimdeki askerleri hizaya koyabilmek için benim örnek olmam lazımdı.
Çıkınca altıma şimdilik eşofman giydim. Saçımın suyunu alırken telefonuma da bakıyordum. Mesajlara cevap verdikten sonra gerekli aramalara geri döndüm.
Biraz daha telefon baktıktan sonra yatağımı topladım. Üstümü değiştirdim ve yavaş adımlarla odadan çıktım. Önce Özgür'ün odasına girdim. Serseri yine geç uyumuş olmuştu. Açık bilgisayarını kapattım, telefonuyla birlikte şarja taktım. Üstünü örtüp çıktım.
Özlem'in odasına geçtiğimde işte benim kardeşim dedim. Hayır doğumunu bilmesem evlatlık diyeceğim ama öz evlat olduğunu biliyorum. Özgür ne kadar dağınıksa Özlem de tertipli ve düzenliydi.
Biriciğimin de üstünü örttüm. Ama birkaç gündür fark ettiğim şey canımı fena sıkıyordu. Kirpikleri hep nemli oluyordu. Anneme söylediğimde bilmediğini söylemişti. Yavaşça kıpırdanan gözlerinden uyumadığını biliyordum ama fark ettirmedim. Yüzüne gelen saçlarını yeniden topladım. Alnını öperken fısıldadım.
"Sen üzülme. Canın sıkılırsa benim canım çıkar biriciğim. Ben hep buradayım biliyorsun dimi?" sesini çıkartmamasıyla ona saygı duyup çıktım. Belki de yengem konuşmalıydı. Sonuçta o kızdı. Ben ne kadar anlayış göstersem de bana anlatmak istemediği şeyler olması normaldi.
Aşağıya inerken yukarı kata çıkan merdivenlere baktım. Anneme de veda etmek isterdim ama buna cesaret edemedim. Karısına deliler gibi aşık bir adam sabahları rahatça uyanmak isterdi. Ne kadar içimde bir ses şerefsizlik yapmamı söylese de yavaşça aşağı indim. Mutfağa geçtiğimde gördüğümle evde yankılanacak kahkahamı bastım. Bana küfür ettiğine emin olduğum babam sinirle bana dönünce ellerimi masumum der gibi kaldırdım.
"Yukarı da sırf bu yüzden çıkmamıştım ama siz hızlı çıktınız."
"Ulan şerefsiz misin lan sen? Küçükken de böyleydin. Büyüdün hala aynısın!"
"Demek ki yaşlanmışsın be babam! Hala yaptığına bak."
"Ulan dingil karıma sarıldım! Sana ne oluyor. Hem şu laflara bak sanki yatakta bastı."
"BATUHAN!" lafı ağzıma tıkan annem babama ağzının payını verirdi. Şimdi olan annemi atlatıp çıkmaktı. Bunun çok mümkün olmayacağını biliyorum.
Zaten dün Laz kızının yaptığından bile beni yataklara yatırabilirdi. Elimi burkmuştu biraz ağrısa da sorun değildi. Ve anneme söylememiştim. O da bunun bilincinde olarak sıkmıştı. Yalan yok beklemiyordum ve ağrımıştı. Annem de eve gelince beni bir güzel haşlamıştı. Deli kız canımı acıttığında hastanelere koşuyordu ama yanlış yaptığımda da itinayla canımı yakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savcı Hanım (Güçlü Kadınlar Serisi - 1)
Ficção GeralAşkın sizi nerede bulacağını bilemezsiniz. O da bilmiyordu bilemezdi. Yine aynı sıradan gün dediğinde o günün aslında son sıradan günü olduğunu bilmiyordu. Aşkın ne kadar güzel, deli ve inatçı olduğunu bilmediği gibi. Vatan aşkıyla yanıp tutuşan ko...