2. Bölüm

3.1K 346 276
                                    

Herkese merhabalar. İkinci bölümle geldim. İlk kez yayınlıyormuş gibi çok heyecanlıyım valla.

Lütfen yorumlarınızı ve oylarınızı esirgemeyin. Burada devam etmemin tek sebebi oy ve yorumlarınız. Özellikle yorumlarınız. Burada okurken ödediğiniz tek ücret bu oluyor. O yüzden kendi özelimde değil insanların emeklerinin karşılığını verin. Teşekkür ediyorum şimden ve sizi hikayeyle baş başa bırakıyorum 💜🩷

 Teşekkür ediyorum şimden ve sizi hikayeyle baş başa bırakıyorum 💜🩷

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

2. Bölüm

Duştan çıktığımda elimdeki havluyla saçlarımı kurutuyordum. Bu kadar şanssız olmamın sebebini irsî algılıyordum çünkü başka bir açıklamam yoktu. Ha belki de mumumun hala yanıyor olması da bir sebep olabilirdi zira yatsıyı geçeli çok olmuştu.

"En çok babama yemin edemeyeceğime üzülüyorum." dedim tekli koltuğa oturup ayaklarımı toplarken.

"Ne yemini?" diye sordu Nazif ancak cevapla çok ilgileniyormuş gibi değildi zira gözleri kapanmış başı arkaya düşmüştü. Yine de cevap verdim. "Yakalanınca, babam beni öldürmeden önce ağzıma bir damla içki koymadım diye yemin edecektim ama bu gece bir damladan biraz daha fazlası ağzıma girmiş bulundu."

Diyar kahkaha attı. "Beğendin mi bari?"

Gözlerimi devirdim. "Ne olduğunu bile bilmiyorum."

"Biraydı." dedi Nazif gözleri yarı açılmıştı. "Nerede görsem tanırım."

Artık ben de nerde görsem tanırdım.

Gözde üçlü koltukta başını Nazif'in dizlerine koymuş uyuyordu. Gerçi bizi duyuyor gibiydi. Çünkü arada mırıldanıyordu.

"Kötü oldu." dedim iç çekerek. "Çok fazla görüntü kaydımız oldu. Bizimkilerin kulağına giderse yandım."

Gözde, gözlerini açmadan konuştu. "Daniela'nın bir buçuk milyon takipçisi var. Sinem, Arın, Bella da beş yüz binden fazla takipçiye sahipler. Dua edelim bir yerde paylaşmasınlar..."

"Of!" dedim dirseğimi koltuğun kenarına koyup yanağımı avucumun içine aldım. Saat sabahın dördüydü. Ve uykusuzluk, açlık bir yana başım çok fena ağrıyordu. Karakoldan, kimseden şikayetçi olmadığım için diğerlerine göre erken de çıkmıştık ama yine de oldukça geç bir saatti.

"Biz kalkalım artık. Hadi Nazif, kızlar yatsın." dedi Diyar ayaklanırken. Nazif mırıldandı ama kalkmadı.

"Kalın burda, sabah oldu zaten. Yarın sınavınız var." dedim. Nazif'in hala alttan üç dersi vardı ve o benden de beterdi lakaytlıkta. Diyar'a göre ise 8 sene okumak Mühendisliğin şanındandı.

"Evet kalalım." dedi Nazif ve bu az önce Diyar'ı duymazdan geldiğini kanıtlıyordu. Güldüm.

"Evin zaten küçük. Siz rahat rahat yatın. Zaten zor bir gündü."

KAPTAN-I DERYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin