36. BÖLÜM
Bölüm Şarkıları:
Turan Şahin- Ya Anlatamadum
Candan Erçetin- Annem
Bazı yolculuklar hüzündür, bazıları umut, bazıları ise tedavi. Ben hayatım boyunca bu üç yolculuğa da çıkmıştım. Annemle beraber Gürcistan'a taşındığım zaman tedaviydi o yolculuk benim için. Babam beni almaya geldiğinde, yani annem beni gönderdiğinde ise yolculuğun sıfatı hüzün olmuştu. Ordu'dan İstanbul'a doğru çıktığım tüm yolculuklar ise umuttu. Bugün çıkacağımız yolculuk neydi bilemiyorum ama en azından hüzün olmadığı için şükrediyordum. Belki bu yolculuk sonunda Derya ve ben biz olacaktık. Bu açıdan bakarsak bu benim için umuttu. Belki bu yolculuk, beraber geçireceğimiz zaman yaralarımı, yaralarımızı saracaktı. Artık daha iyimser, öfkesi azalmış biri olacaktım. Bu açıdan ise tedaviydi.
"Dikkatli sürün. İyi yolculular." diyerek elimi salladığımda Melike bana öpücüklü el salladı.
"Sizde dikkatli olun. Çok zor biliyorum ama Derya'yı denize atmamaya çalış."
Kahkaha attığımda Derya kolunu omzuma atıp "Ha ha ha çok komik." dedi sahte bir kahkahayla. Omzumdaki kolunu düşünmemeye çalışıp gülümsemeye devam ettim.
"Ben de abimi sağ görmek istiyorum. Başının etini fazla yeme."
Melike Derya'ya orta parmak gösterince benim şaşkınlıkla kaşlarım havalanırken Derya bu kez gerçekten kahkaha atıp omzumdaki kolunu uzatıp o eliyle gözlerimi kapattı.
"Gidin hadi gidin. Karıma kötü örnek olma."
Duha abi ve Melike sürmeye devam ederken Melike bir süre daha camdan elini salladı. Onlar İzmir'e doğru yola çıkarken bizi de limana bırakmışlardı. Derya kolunu omzumdan çekmedi.
"Gittiler." dedim yine de gözlerimle kolunu göstererek. Aslında hiç rahatsız olmuyordum ama kalp krizi geçirirsem sebebini açıklayamazdım.
"Asude." dedi Derya gevşek bir tavırla gülerek. "Bizim gemidekiler çok dedikoducudurlar. Evde bir rol yapıyorsak burada on yapmazsak laf söz çıkarır bunlar."
Gözlerimi kıstım. Sonra burada geçirdiğim neredeyse bir gün boyunca duyduklarım geldi aklıma. Çok haklıydı. Herkes boyna konuşuyordu.
Parmağımla kulak mememi sallayıp "Maalesef biliyorum. O küçük odada bu küçük kulakların neler duyduğunu bilemezsin." Dediğimde ise kahkaha attı.
Gülüşerek gemiye girince daha önceden davete gelmiş olmamıza rağmen gizlice girdiğim o günden beri ilk kez geliyormuş gibi hissettim. Saçma bir özlem ve heyecan vardı üstümde.
"Ne kadar sürer?" diye sordum. Çünkü diğer sefer bindiğimde aslında denizin ortasında bir süre durduğumuzu hatırlıyorum.
"Muhtemelen 8-10 saat falan daha erken de olabilir ama ağır ağır gitsek daha iyi olur. Bugün deniz biraz dalgalı."
Başımla onayladım. Bana uyardı. 10 gün de olsa ben okeydim.
"Sen mi kullanacaksın?" diye sorduğumda göz kırptı. "Benim mi kullanmamı istersin?"
Kıkırdadım. "Yani Kaptan'sın ondan dedim. Yoksa ben karışmam."
Güldü. "Yok bizim Ömer Kaptan var. Kendimi bildim bileli vardır. Bana da sürmeyi o öğretti. O sürecek. Ama tabi biz de bir ara dümeni devralırız."
Başımla onayladım. "Ben bir içeriyi kontrol edeyim demir alalım. Yavaştan çıkalım yola."
Gün daha çok yeni ağarmıştı. Aslında gece çıkacaktık ama Derya dün çok ağır bir ameliyatı asiste etmişti. Yorulduğunu öyle laf arasında söylediğinde ben gece çıkmamak için türlü türlü bahaneler sunup en azından birkaç saat de olsa uyumasını sağlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAPTAN-I DERYA
General FictionDüştüm ey Gönül! Gözden, yürekten, elden ayaktan... Bilemezdim böyle olacağını. Ben ki iflah olmaz, serseri bir kızdım. Tek derdim Galata'nın yamacında bir ömür geçirmekten ibaretken Karadeniz'de boğuldum. Abi bildiğimle evlenmekten kaçarken ateşle...