Herkese selamlar aşklarım ballarım. Yeni bölümle geldim. Hayatım o kadar karmaşıktı ki valla hazır bölümleri bile düzenleyip atmaya pek fırsat bulamadım. İnstagramdan takip ederseniz orada paylaşıyorum. Başıma neler geldi neler şans eseri yaşıyorum bu hayatı :D Neyse siz beğenmeden arkadaşlarınızla çevrenizle hikayelerimizi paylaşmadan geçmeyin olur mu? Yorum atarsanız hikayemiz başkalarının önüne de düşer ve ailemiz büyür. Bu arada tiktokta falan editler paylaşıyorum. Sizler de paylaşırsanız beni etiketleyebilirsiniz :)
Böğürtlen mucizesi(Beşik Kertmesi) almak isteyenler ama ikinci kitabı bekleyenler varsa kitabınızı şimdiden temin etmenizi tavsiye ederim. Hem fiyatlar sürekli artıyor hem de ilk kitap satıldıkça ikinci kitabın çıkış tarihi öne çekilir. Fuarlar başladı oradan da kitabımızı temin edebilirsiniz. Alırsanız bana da resim atın olur mu?
Sizi seviyorum ve bölümle baş başa bırakıyorum. Yorumlarınızı okumayı sabırsızlıkla bekliyorum.
Başlamadan önce buraya bir ⚓ emojisi bırakalım mı?
⚓⚓⚓⚓⚓⚓⚓
10. BÖLÜM
Bölüm Şarkısı:
Pinhani- Dünyadan UzakYolculuklar bana göre bir nevi anahtardı. Yeni hayatlara ve yeni insanlara açılan kapıların anahtarıydılar. Bundan seneler önce kaybolmuş bir anahtar geçti elime. Yanımda annem vardı. O anahtar bize Gürcistan'ın, Batum'un kapılarını açmıştı. Ancak yol arkadaşım o anahtarı elimden alıp beni geldiğimiz yoldan geri göndermişti. O günden sonra kimseyle bir anahtarı paylaşmadım. O anahtar hangi kapıyı açacak olursa olsun ben bir başımaydım. Çünkü dönüş zamanımı kendi başıma belirlememin tek yoluydu yalnız kalmak. Çünkü başkası varsa anahtarı kaybedip yolda da kalabiliyordu insan...
Bugün yıllar sonra ilk kez o anahtarı bir başkasıyla paylaşıyordum. Ve aslında biliyordum ki anahtarı paylaşsam da yine bir başımaydım...
"Üstüne bir şal alsaydın keşke, üşüyeceksin..." diyen yol arkadaşıma baktım. Düşünceli ve kibar cümlesi, ardında başka anlamlar gizliyordu. Dişlerinin arasından çıkan sözcükleri bize o başka anlamlar hakkında ipucu veriyordu çünkü...
"Klimanın havasını biraz azalt." Dedi, o başka duyguların asıl muhatabı olan kişi, yani eltim. Yani gelinliğimi tasarlayan insan...
"Emredersiniz yengeciğim. İsterseniz alevli meyve tabağı da uzatayım arkaya..." diyen Derya göz ucuyla bana bakıp yola dönünce güldüm. Muhtemelen rol yapıyordu. Çünkü bana kıskanç biri olduğunu söylemişti bir keresinde... Sırf insanlar ona 'Ne geniş adam!' demesin diyeydi bu tepkileri...
Ne yalan söyleyeyim az kaldı ben bile inanacağım kıskandığına...
Tabi o kadar da değildi... Sevgilisinin bekâretini bile sorun etmeyen, insanların giyim kuşamına saygı duyan ve bana karşı en ufak bir şey hissetmeyen Kaptan'cığımızın beni kıskanmayacağına emindim... Onun kıskanç biri olması başka konularla ilgiliydi...
Telefonum titredi. Mesaj hemen arkamızda oturan arkadaşımdan gelmişti.
Gözde:
-Daha yırtmaç detayıyla yüzleşmedi ve şu an tek tepkisi straplez olmasına...
Doğru diyordu. İnşallah kalp krizi geçirme rolü falan yapmazdı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAPTAN-I DERYA
Ficción GeneralDüştüm ey Gönül! Gözden, yürekten, elden ayaktan... Bilemezdim böyle olacağını. Ben ki iflah olmaz, serseri bir kızdım. Tek derdim Galata'nın yamacında bir ömür geçirmekten ibaretken Karadeniz'de boğuldum. Abi bildiğimle evlenmekten kaçarken ateşle...