Herkese merhabalar. Eğer hala buralardaysanız bir kaç bilgilendirme yapmak istiyorum. Öncelikle uzun zamandır yoktum. Evet, amaçladığım hedeflediğim planlarım vardı ve çok şükür bir sonuç aldım. Atandım arkadaşlar. Artık ben de bir memurum. Henüz işe başlamadım tabi. Bu süreçte çok yoruldum, düştüm kalktım. Pes etmemek için çok çaba verdim. Haliyle yıprandım. Biraz kendimi toparlar toparlamaz yazmaya baaşladım. Maalesef paslanmışım :D Böğürtlen Mucizesi ilk kitabı tamamen yayınladım. Gidip okuyabilirsiniz. Bunun haricinde planlarım aynen devam ediyor. Sadece beklediğim bazı şeyler var. Onlar da hallonunca kitaplarımız pdf olarak yayınlanacak. Hem google kitaplarda hem de shopier gibi bir markette(Henüz bu kesin değil) yayınlamayı düşünüyorum. Bu şekilde daha uygun bir fiyata bölüm beklemeden kitapları okuyabileceksiniz ve ben de emeğimin karşılığını almış olacağım. Arada kimse olmadan emeklerimiz paralarınız suistimal edilmeden b
⚓⚓⚓⚓⚓⚓⚓
39. BÖLÜM
"Anne sana Quantum ile alakalı bir soru sormadık. Bu kadar düşünmeni gerektirecek bir şey değil bu!"
Annem gözlerimin içine çaresizce bakarken Onur Can, sesimi yükselttiğim için anneme daha sıkı sarıldı. Annemi normal odaya almışlardı. Annem kendine gelir gelmez hemen buradan gitmekle alakalı fikrimizi açmıştık ona ama o bize bir cevap vermiyordu. Hayır, bir de nezaketen haber vermiştim yani! Aslında reddetmek gibi bir seçeneği yoktu. Babam kapının önündeydi. İçeri girememişti ama içinin içini yediğine emindim. Onların bu haline mi üzüleyim, kendi derdime mi yanayım şaşırmıştım. Şimdilik kendi derdimi ötelemeyi seçmiştim ama bundan nereye kadar kaçabilirdim bilmiyorum.
"Ufaklık anneyi çok sıkma yaraları acır." dediğimde Onur Can ellerini bıraktı. "Anne özür dilerim." dedi gözleri anında dolarken. Annem onun başını okşayıp "Acımadı canım oğlum." dediğinde gözlerimi devirdim. Tamam, hâlâ biraz sinir oluyordum... Kıskanmak değil bu!
"Polisler gelecek, her şeyi anlatacaksın. O adamı korumayacaksın anne! Sonra biz yarın bu hastaneden çıkacağız ve Türkiye'ye döneceğiz."
Bu kez direkt olarak planı aktarınca kaşları çatıldı.
"O kadar kolay değil Asude. Sen oldu deyince olmuyor!"
"Öyle de güzel oluyor ki! Anne sana seçenek sunmuyorum. Yani en azından bu ülkeden çıkana ve o adamı boşayana kadar herhangi bir ikinci seçeneğin yok."
"Boşanamam." dedi derin bir nefes alarak. Sonra bir şeyler söylemeye çalıştı sanırım ama dinlemedim çünkü çıldırdım. Tam anlamıyla çıldırdım.
"Ya sen ne biçim bir insansın? Madem bu kadar onurun gururun yoktu babamı, bizi niye terk ettin? En azından babam sana bir kez olsun elini kaldırmamıştı!"
Annem beni sakinleştirmeye çalışıyordu ancak susmuyordum. Sonunda kapı açıldı ve babam içeri girdi.
"Ne oluyor burada?" diye sorduğunda işaret parmağımla annemi gösterip "Boşanmayacağım diyor!" dedim. Babamın anneme dönen bakışlarındaki hayal kırıklığını odadaki duvarlar bile anlamıştır. Annem gözlerini yumup bir süre bekledi. Babamla konuşmamıştı hiç. Dünden beri bir kez olsun yüzüne bile bakmamıştı hatta. O yüzden bakışlarını görebildi mi emin değilim. Bunun yerine gözleri aralandığında bana bakmaya devam etti. "Sakin olur musun kızım?"
"Kızım deme bana! Elin adamını bile bırakamıyorsun ama beni çok kolay bıraktın! Kızın mızın değilim ben senin!"
Arkamı dönüp kapıya doğru yürüdüm ve elim kapının kolunu kavradığı anda annemin sesini duydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAPTAN-I DERYA
Ficción GeneralDüştüm ey Gönül! Gözden, yürekten, elden ayaktan... Bilemezdim böyle olacağını. Ben ki iflah olmaz, serseri bir kızdım. Tek derdim Galata'nın yamacında bir ömür geçirmekten ibaretken Karadeniz'de boğuldum. Abi bildiğimle evlenmekten kaçarken ateşle...