Herkese selamlar. Yeni bölüm geldi. Gecikme çok fazla olmadı ama yine de fazladan yazdım bu bölümü çünkü içerik olarak çok fazla olay yoktu içinde. Geçiş bölümü gibi oldu. Ben de diğer bölüme sarkmasın diye bu bölümde toparlamak istedim. Bölüm sonundan da anlaşılacağı üzere oldukça hareketli bölümler bekliyor bizi. Olaylar silsilesi olarak ben finali gördüm ama kısa kısa yazdığım için kaç bölüme tekabül ediyor söylemesi zor. Eski düzenimizde olsaydık muhtemelen 37. Bölümü göremezdik ama :D neyse sağlık olsun. Dediğim gibi hikayeyi okuyan/okuyacak tanıdıklarınız varsa onlara okumasını söyleyin çünkü çok yüksek bir ihtimalle kitapların çoğunu kaldıracağım :) Bölümlerin uzunluğu sizin beğeni ve yorumlarınıza göre bunu da hatırlatıp sizi bölümle baş başa bırakayım. Keyifli okumalar.
⚓⚓⚓⚓⚓⚓⚓
Yine çıktığım bir yolculuk hüzne bulanmıştı. Oysa ya tedavidir ya umuttur diye düşünmüştüm. Her zaman iyi düşününce iyi olmadığını da görmüş olduk. Annemi o halde görünce aklımı yitirmiş ve sinir krizi geçirmiştim. Derya beni sakinleştirmeye çalışınca ise sakinleşmek zorunda kalmıştım çünkü onun annemle ilgilenmesi gerekiyordu.
Annemi öyle gördüğümde ilk önce öldüğünü düşünmüştüm ancak yaşıyordu. Yaşamak buysa...
Derya hemen annemin yatış pozisyonunu değiştirmiş, daha rahat nefes alması için biraz doğrultmuştu. Hemen ambulansı aramıştık. Ambulansın sesini duyduğumuzda ise Derya balkona çıkıp sağlıkçılara vakit kazandırmıştı.
Sonrası ise çok hızlı gelişti. En son Derya bana bakıp "Onu sakinleştir." Dediğinde Onur Can'ı fark edebilmiştim. O da benim gibi hıçkırıklar eşliğinde ağlıyordu. Rengi solmuştu. Bana kıyasla daha kötü hissettiğini biliyordum ama ona ne yapacağımı bilmiyordum. Onu tanımıyordum, onu sevmiyordum. Onunla muhatap olmak istemiyordum. Derya yeniden "Asude lütfen kendine gel!" dedi gözlerimin içine bakarak. O an gözlerimdeki tereddüttü görünce sanırım anladı asıl sorunun ne olduğunu.
"Saçmalama Asude! Şu an aklını başına alman lazım. Benim annenle gitmem gerekiyor. Yaptığımız ilk yardımı anlatmam ve hakkında bilgi almam lazım. Sen de kardeşini sakinleştirip peşimizden geleceksin. Lütfen!"
Onur Can'a baktım. Annemin ardından olduğu yerde durmuş hıçkırarak ağlıyordu. İlk kez. Yüreğim ona bakınca sızladı. Ne olursa olsun kim olursa olsun o bir çocuktu. Normal şartlarda Derya'ya 'o benim kardeşim değil' diye çıkışırdım ama şartlar normal değildi elbette.
Başımla onu onayladığımda Derya hızla annemin arkasından gitti. Onur Can'a bakıp derin bir nefes aldım. Ben herhangi bir yetişkindim ve bu çocuğu sakinleştirmeliydim. Bu yüzden yanına varıp bir dizimin üstüne çömeldim. Onur Can beni görünce yüzündeki bariz korkuyla birkaç adım geri attı.
Benden korkuyordu, her zamanki gibi...
Derin bir nefes alıp en makul ses tonuyla konuşmayı denedim.
"Korkma. Anneme yani annene-" derin bir nefes verdim. Niye bu kadar zordu? "Annemize bir şey olmayacak."
Bir şey söylemedi ama kısa bir an duraksayıp ardından ağlamaya devam etti. Henüz 6 yaşında bebeklikten tam çıkmamış bir çocuktu. Mina'yı görene kadar bir çocukla hiç samimiyetim olmamıştı. Bebekleri de bir iki severdim geçerdim. Çocuklarla nasıl iletişim kurulur bilmiyordum. Tek tecrübem Mina'ydı. Erkek çocukları da aynı mıdır emin değilim.
"Yanına gideceğiz, o yüzden ağlama."
Sözlerimi duyunca ağlaması bıçak gibi kesildi ama hâlâ iç çekmeye devam ediyordu. Gözlerindeki çekince ve korku da yerli yerindeydi. Ben galiba öcüydüm... Herkes için...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAPTAN-I DERYA
General FictionDüştüm ey Gönül! Gözden, yürekten, elden ayaktan... Bilemezdim böyle olacağını. Ben ki iflah olmaz, serseri bir kızdım. Tek derdim Galata'nın yamacında bir ömür geçirmekten ibaretken Karadeniz'de boğuldum. Abi bildiğimle evlenmekten kaçarken ateşle...