Herkese selamlar. Ben geldim hem de bomba gibi bir bölümle... çok seveceğiniz. Çok eğlenceli bir bölüm oldu. Eğer hikayenin başka bir adı olsa Asude'nin maceraları olurdu. Çok seveceğinize inandığım bu bölümle sizi baş başa bırakıyorum ve güzel yorumlarınızı heyecanla bekliyorum. O yüzden siz de beğenip yorum yaparsanız çok mutlu olurum ve bu mutlulukla daha uzun yazarım. O yüzden size iyi okumalar😍😍😍
3. BÖLÜM
Planımı yapmıştım. Amacım sadece kurtulmak değildi. İçimdeki kinli eğitmen ders vermek istiyordu aynı zamanda. O sapık Ferman sadece bensizlikle ıslah olmazdı. Zira benimle evlenmek istemesinin tek sebebinin de benim istememem olduğuna emindim. Aklı sıra beni kötü gösterecekti kendisi de iyilik meleği olacaktı. İstediği gibi olabilirdi.
Onu düşündüğünden daha melek gösterecektim ben. Rezil ederek...
O sabah tüm o sahte yüzlere hiçbir şey yokmuş gibi gülümsemiştim. Sonra onları uğurlarken de aynı sevimsiz sırıtkan maskemi takmıştım. Ferman'ın suratına bile bakmıyordum. Bu rol için midem baya hassastı, zira hemen ağzıma geliyordu.
Bu gece istemem olacaktı. Pazartesi de nişanım... Ancak rızamı almadan beni veren ailem, nişanı da bensiz yapmak zorunda kalacaklardı. Ve bunu da nişanda fark edeceklerdi. Tüm diğer herkesle birlikte.
Benim 'Pavyon'da çalışmamla tüm Fatsa'ya rezil olduğunu düşünen dedeme rezil olmak kelimesinin tanımını o gün yapacaktım.
Süslendim, püslendim ve aynı renk tonlarında olmasa da sahneye çıkarken yaptığım makyajla aynı ağırlıkta bir makyajla, mint yeşili dizlerimin bir karış üstünde biten, kolsuz ve hacı dedem için ekstra ahlaksızlık belirtileri taşıyan elbisemle misafirlerin karşısına çıktım. Tam o an dedem şiddetle öksürmeye başladı. Sanırsam tükürüğü boğazına kaçmıştı.
Üstümdeki şaşkın ve ayıplayan bakışlara aldırmadan yemek masasının sandalyesini çekip karşılarına oturdum ve ayak ayak üstüne attım.
Bugün Ferman'ın kuzenleri de gelmişti ve Ferman'dan beter olmasınlar hepsinin kaşı gözü ayrı oynuyordu. Ben gelince kaşlarını olmasa da gözlerini münasip bir yerimde topladılar.
Babam öksürüp gözleriyle bana düzgün oturmamı işaret edince toparlandım. Daha en başından kışkırtırsam gece çabuk biterdi ve eğlenemezdim.
"Hoş geldiniz." dedim yine masum bir tavırla. Bu defa öpmeme sebebimi açıklamadan arkama yaslandım. Sanki istenecek kız ben değildim.
"Asude kızım sen istersen mutfağa git de kahveler hazırsa onları getir." diyen babama saf saf baktım.
"Hazır olunca Gülbeyaz Abla getirir baba. Ne gerek var?" diye sordum.
Elbette onları vazgeçirmek için böyle davrandığımı biliyorlardı ve karşı taraf da bizimkiler de vazgeçmeyecekti. Ancak ben o kadar küçük oynamıyordum işte...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAPTAN-I DERYA
General FictionDüştüm ey Gönül! Gözden, yürekten, elden ayaktan... Bilemezdim böyle olacağını. Ben ki iflah olmaz, serseri bir kızdım. Tek derdim Galata'nın yamacında bir ömür geçirmekten ibaretken Karadeniz'de boğuldum. Abi bildiğimle evlenmekten kaçarken ateşle...