Herkese merhabalar. Mutlu seneler olsun hepimize. Çok zor bir seneyi geride bıraktık. Allah bu seneyi aratmasın inşallah. Seneyi şükürlerle bitirelim. Savaşların olmadığı çocukların ölmediği insanların yurdundan edilmediği, annelerin evlat acısı ile sınanmadığı, kalbimiz kadar güzel bir senemiz olsun. Hepimiz bu yıl amaçlarımızı gerçekleştirelim inşallah.
Senenin ilk günü şerefine upuzun ve oldukça olaylı Kadın dayanışmalı bir bölümle geldim. Umarım beğenirsiniz ve bunu yorumlarla dile getirirsiniz.
İyi okumalar...
Oy sınırı; 330
Yorum sınırı;300İnstagram: Busras.typwriter/Busbckr
Twitter(X): Busrastypwriter
Tiktok: Busras.typwriter
⚓⚓⚓⚓⚓⚓⚓
21. Bölüm
Bölüm şarkıları;
Hiraizerdüş- Ölmüşüm Ölmekten
Emre Fel- Sen Aslı'dan da güzelsin(Cumhur)Einstein'ın 'Bir balığı ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirecektir." sözündeki balık gibi hissettiğim bir gündü bugün. Ağaca tırmanmak da avukatlık hayatımdı sanırım çünkü şu an kendimi gerçekten aptal gibi hissediyordum. Önümdeki dosyalarla ne yapmam gerektiğini bile bilmiyordum.
Birilerinin ayak işini yapmaktan her zaman nefret etmiş olsam da şu an biri benden çay, kahve istesin diye gördüğüm an gözlerinin içine bakıyordum resmen. Yeter ki bu masadan kalkayım kafasındaydım yani.
Bugün anladığım kadarıyla yoğun bir gündü. Zaten Melike, hafta sonunu da çalışarak geçirdiği için bu tahmin edilebilirdi.
Melike odasından çıktığında "Zahide Gül Hikmet'in dosyasını odama getirebilir misin?" diye sordu ve mutfağa doğru ilerledi. "Nereye?" diye sordum ben de hemen ayaklanarak.
"Kahve alacağım. İster misin sen de?"
Gözlerimi büyüttüm. "Saçmalama Melike. Geç otur, ayrıca telefondan bana söyleyebilirdin ikisini de. Sen geç ben getiririm." dedim. Başını iki yana salladı. "Ayaklarım var, kendim alırım hayatım."
Ben de neden kimse benden bir şey istemiyor diyordum. Melike'nin eltisi olduğum içinmiş! Eltim böyle yaparsa, onlar da çekinirdi tabi. Ne ayıp!
"Melike hemen odana gidip oturmazsan istifamı vereceğim." diyerek kesin ve kararlı bir şekilde tehdit ettiğimde omuzlarını düşürüp odasına geçti. Zahide Gül Hikmet dosyasını bulup masamın üstüne bıraktıktan sonra Sırayla Atilla Bey ve Onur Bey'in odasını arayıp ne içmek istediklerini sordum. Bin bir itiraz çabasına rağmen kafama göre de olsa getireceğimi söyleyerek ikna ettim onları. Onur Bey şekersiz granül kahve istedi. Melike'nin de sütlü ve şekersiz içtiğini biliyordum. Atilla Bey ise kupa bardakta demli bir çay istemişti. Mutfağa geçip içeceklerini hazırladım ve masamın üstündeki müvekkil dosyasını da alıp Melike'nin odasına geçtim. Bu odada Melike'nin masasının dışında bir masa daha vardı. Zaten Melike büroda kendisi dışında dörtkişinin olduğunu ve bunların hepsinin de erkek olduğunu söylemişti. Yani henüz tanışmadığım iki kişi daha vardı. Bunlardan birinin yurtdışında olduğunu söylediğine göre bir kişi daha gelecekti.
"Al bakalım." dedikten sonra kahve bardağını ona uzattım. Bardağı elimden alırken koltukaltıma sıkıştırdığım dosyayı ona uzattım. "Ama bu dosya kapanmış?" diye de bilgilendirme mecburiyetinde hissettim kendimi. Neden bilmem...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAPTAN-I DERYA
General FictionDüştüm ey Gönül! Gözden, yürekten, elden ayaktan... Bilemezdim böyle olacağını. Ben ki iflah olmaz, serseri bir kızdım. Tek derdim Galata'nın yamacında bir ömür geçirmekten ibaretken Karadeniz'de boğuldum. Abi bildiğimle evlenmekten kaçarken ateşle...