Herkese selamlar. Beni İnstagram'dan takip edenler görmüşlerdir sanırım. Orada bir duyuru yayınladım. Bu duyuruyu buraya da ekleyeceğim. Bu sistem şu an hem benim emeğim hem hikayeye değer veren herkes için en iyisi olacak. Önce duyuruyu okuyun lütfen bölüme geçmeden önce. Hakkaniyet açısından en uygun çözümün bu olduğunu düşünüyorum.
"Merhaba arkadaşlar.
Bildiğiniz üzere aylardır Ç.T'ye bölüm gelmiyor. Sebebi düşük etkileşim sonucu intihar eden hevesim maalesef ama artık yeniden yazmak ve hevesimi yeniden kazanmak adına yeni bir çözüm buldum. Hem kendi açımdan hem de sizin açınızdan adil olacağına inanıyorum. Plan şu.
Bir hafta on gün aralıklarla bölüm gelecek (bu plan hem Ç.T hem de Kaptan-ı Derya için geçerli) ancak nasıl gelecek. Sınır kalkacak mı?
Sınır hem kalkacak hem kalacak. Şöyle ki kaç beğeni gelirse o minvalde kelime aralığında bölüm gelecek.
100 beğeni mi gelmiş? 1000 küsur kelimelik bölüm gelir 200 beğeni mi gelmiş? 2000 küsur kelimelik bölüm gelir. 300 e 3000 kelime 500 e 5 bin kelime. Ne hevesim ölsün ne merak edenler olsun. Hem bana da zaman kalır böylece"
Umarım hepimiz için en iyisi olur. Verdiğim emek böylece boşa gitmez...
⚓⚓⚓⚓⚓⚓⚓
30. BÖLÜM
Eve geldiğimizde salonun ışıkları yanıyordu. Bir de Nilay ve Murat Abi'nin odası yanıyordu. Sabah Melike ile konuştuklarımız geldi aklıma. Murat Abi ile tartışmışlardı ama Yaprak da genel de tartışmalarının çok uzamadığını ve yine uzamayacağını düşündüğünü söylemişti.
Derya'ya "Haberin var mı, Nilay ve Murat Abi sabah biraz bozukmuş?" diye sordum yine el ele eve doğru yürürken. Yüzüme baktığını hissedince Nilay'ların penceresinden bakışlarımı çekip ona döndüm.
Gözleri yumuşak bakıyordu, ifadesi yumuşaktı ama ifadesi ne anlama geliyordu bilmiyorum. Belki beni küçük bir çocuk olarak görüp şefkat besliyordu.
Belki de gerçekten bizden hoşlanmaya başlamıştır Asu-de? Niye bunu kabul etmemekte direniyorsun?
Sonunda hayal kırıklığına uğrayıp üzülmemek için mesela? Ayrıca seni tanımıyor niye senden hoşlansın? Hoşlansa benden hoşlanıyordur yani!
Değişik...
"Evet..." İç sesime cevap veremeden Derya bana cevap verdi.
"Sebebini biliyor musun? Konuştun mu abinle?"
Başıyla onayladı. Merak ettim ama 'neden?' diye soramadım çünkü ben dış kapının dış mandalıydım. O an bu farkındalığın ağırlığı çöreklendi yüreğime.
"Mina'nın annesi dönmüş. Murat Abimi aramış ve Mina'yı görmek istediğini söylemiş."
Şaşkınlıkla kaşlarım havalandı. Mina'nın annesinin Mina'yı istemediğini duymuştum. Şimdi geri dönmesi çok garipti. Belki pişman olup özlemişti ama bilmiyorum garipti sadece...
"Nilay bunu istememiş mi?" Sanmıyordum açıkçası. Mesela ben olsam ya da Melike olsa istemeyebilirdik. Bizim yüzümüz Nilay'a göre kat kat daha az yumuşak ama Nilay vicdanın beden bulmuş hali gibi. İstemediğini, engel olduğunu sanmıyorum.
"Mina bunu istememiş."
Kaşlarım havalandı. "Nilay Mina ile konuşmaya ve ikna etmeye çalışmış ama Mina katiyen annesiyle görüşmeyi kabul etmemiş. Onu kaçıracağından, babasından ve bizden ayıracağından korkuyormuş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAPTAN-I DERYA
General FictionDüştüm ey Gönül! Gözden, yürekten, elden ayaktan... Bilemezdim böyle olacağını. Ben ki iflah olmaz, serseri bir kızdım. Tek derdim Galata'nın yamacında bir ömür geçirmekten ibaretken Karadeniz'de boğuldum. Abi bildiğimle evlenmekten kaçarken ateşle...