TANITIM
Düştüm ey Gönül! Gözden, yürekten, elden ayaktan...
Bilemezdim böyle olacağını. Ben ki iflah olmaz, serseri bir kızdım. Tek derdim Galata'nın yamacında bir ömür geçirmekten ibaretken Karadeniz'de boğuldum.
Yağmurdan kaçarken ateşle nikâhlandı yüreğim.
Ama sen bilemezdin bu aciz beni! Görmemeliydin gözlerimde çağlayan seni! Varsın sen yine beni dilbaz bil. Ben yanarım ateşinde, kül olurum ama asla sönmem. Varsın sen görme beni, yine sev sarı saçlı mavi gözlünü ama gülme de yüzüme, çünkü ben ilk kelimesini henüz söylememiş bir bebekten farksızım. Gülüşlerine de aldanırım, dokunuşlarına da.
İlk kelimem sen olursun o zaman ben savrulurum.
-----
Yandım ey can, cayır cayır kor alev oldum.
Nerden bilecektim kara gözlerinin Karadeniz'den tehlikeli olacağını. Hani o yaramaz bir kız çocuğuydu sadece? Nereden bilirdim o yaramaz çocuğun kalbimin zillerine basıp kaçacağını?
Hani aşk bir kez olurdu? Yoksa ona kadar olanlar aşk mı değildi? Oysa o hayatıma girdiğinde kalbim başkasındaydı... Bende bile değildi! Nasıl ele geçirdi ruhumu?
Dilbaz'ım, Telli Turnam...
Galata'n olsam ayrılmasan yamacımdan...
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
"Elimi bırak yoksa çığlık atarım! Hayatın biter oğlum inatlaşma benimle!" dedim kaşlarımı çatarken. Yağmurdan kaçarken tsunamiye tutulmuştum tabiri caizse.
"Hele bi dene yeminim olsun atarım seni suya!" diyen adam anladığım kadarıyla benden de deliydi.
"Ne işin var bizim gemide?"
Bu soruyu sormasını geciktirebildiğim kadar geciktirmiştim ancak ona laf yetiştireceğim diye ne yalan uyduracağımı düşünmeyi unutmuştum. O yüzdendi saçmalamam. Yoksa aslında profesyonelleşmiştim yalan konusunda.
"Asıl senin ne işin var nişanlımın gemisinde? Bu gemi benim nişanlımın!"
Elimi bıraktı. Şaşkın gözlerindeki puslu kararsızlık doğru yerden girdiğimi gösteriyordu yalana. En berbat yalanım bile artık gün kurtarıyordu. Batum'a vardığımızda inip gözden kayboldum mu bitmişti işte, kurtulmuş olacaktım.
"Ne dedin?" diye sordu aradan geçen saniyelerin ardından. Anlaşılan oldukça korkunç biriydi bu geminin sahibi. Gözlerindeki korkuya bakacak olursak!
"Duydun işte! Nişanlım eğer bana böyle davranıldığını öğrenirse asıl sen kendini hırçın Karadeniz sularında bulursun.!" Bulmuştum bir delik giriyordum oraya bilmiyordum bile sonunda aydınlık var mı yok mu? Düşünmüyordum.
Sinirle güldü.
"Tanıştığıma memnun oldum çok sevgili nişanlım. Ben Derya! Kaptan-ı Derya!"
Keşke düşünseydim. Keşke kafamın içindeki yarım kiloluk et dilimden başka şeye de çalışsaydı!
Hayretle baktım yüzüne ama o önce dibime kadar geldi ardından duymayı asla beklemediğim sözleri sarf etti.
"Demek o sensin ve ben tüm çabalarıma rağmen sana yakalandım, Öyle mi?"
-------------
Herkse yine yeni yeniden merhaba. Böğürtlen Mucizesi'nin ikinci kitabını bitirmeme az kaldı. Onu teslim eder etmez Kaptan-ı Derya sürecimiz başlayacak. Bölümler yeniden gözden geçirilerek belirli gün aralıklarla gelecek. Tabi bu biraz da size bağlı olacak. Ben de o sırada hikayenin yeni bölümlerini yazarım. Adapte olurum yeniden. Çünkü Asude ve Derya'yı yazmayı inanılmaz özledim. Öyle böyle değil. Yakında görüşmek üzere...
Hikayenin başrolleri: Derya ve Asude :)
İnstagram: busbckr/ busras.typwriter
Twitter: Busras.typwriter
Threads: busbckrYayınlanan hikâyelerim
-Beşik Kertmesi //
Böğürtlen Mucizesi (final- Kitap oldu)
-Küp Şeker(final)
-Güzel Delikanlı(final)
-Zincir Sokağı Sakinleri (final)
-Ç.T adaletkoridoru.com (devam)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAPTAN-I DERYA
General FictionDüştüm ey Gönül! Gözden, yürekten, elden ayaktan... Bilemezdim böyle olacağını. Ben ki iflah olmaz, serseri bir kızdım. Tek derdim Galata'nın yamacında bir ömür geçirmekten ibaretken Karadeniz'de boğuldum. Abi bildiğimle evlenmekten kaçarken ateşle...