Sana Vuruldum

8.6K 794 176
                                    

Mete

"Bir şarkı borcun var." Dedi Ali, Mete'ye doğru. Ahmet fısıldamıştı kulağına Mete'nin sesinin güzelliğini.

Hepsi diretse de Mete sahneye çıkıp şarkı söylememişti. Şimdi meyhaneden çıkarken sonrası için borç istiyordu Ali.

"Yine 'Sonra İzmir'li' deyip geçiştirme gerçek bir söz ver." Elini Mete'nin omzuna koydu.

"Tamam be İzmir'li! Sana bir şarkı sözüm olsun." Dedi Mete onun bu şirin haline daha fazla dayanamayarak. "Ama şarkıyı ben seçerim." Madem bu kadar istiyordu, bu gece yaptığı gibi Mete'nin ona söylemek istediği şarkılardan biri söylenecekti.

"Olur, olur." Dedi Ali otuz iki diş sırıtarak.

*

Bütün yol saçmaladı durdu beş genç. En büyük gülme nedenleri de alkolle saçmalayan Ali'ydi. Hiçbiri böyle görmemişti onu. Bir ayda içmediği kadarını birkaç gündür içiyordu Ali. Mete ikinci seferdir eşlik ediyordu ona bu haldeyken.

Köye giden yolda ilerledikçe birbir ayrıldılar. En son Ahmet'in de gitmesiyle evleri yolun sonunda, yan yana olan Ali ve Mete kaldı sadece.

Evlerine doğru ilerlemeye devam ederken Ali sessizliğe gömülmüştü. Mete göz ucuyla bakıyordu ona. Yamuk adımlarını gördükçe gülüyordu kendince. Ali gittikten sonra değişir sanmıştı Mete. Öğretmen olmuştu maviş ama hala kendisi çocuktu.

Mete bir melodi mırıldanmaya başlayınca Ali başını kaldırarak baktı.

Kendine söylediği için oldukça kısık tutuyordu tonu. Ali daha iyi duyabilmek için yaklaştı ona.

Mete'nin söylediği melodi Ali'ye yabancı değildi. Lisedeyken neredeyse her gün söylüyordu bunu. Mete de oradan öğrenmişti şarkıyı. O günden sonra ne zaman duysa, ne zaman söylese sadece Ali oluyordu aklında.

"Sana vuruldum." Dedi Ali, Mete'yi hafifçe koluyla dürterken. Şarkının sözleriydi bunlar. Tam Mete orayı mırıldanırken şarkıyı tanıyarak söylemişti.

"Yaktın, yıktın, kül ettin, erittin beni." Diye devam etti Ali.

"Mecnun'a döndürdün, mahvettin beni." Mete sonunda dilini çözerek söyledi şarkıyı. İçtiği içkilerle daha fazla tutamıyordu kendini. Ali'nin zorlamaları işini zorlaştırırken istemese de düşürdü gardını.

Yolun ortasında durarak baktı Ali'ye. Ali onun durduğunu fark edemeyerek adım attı ama Mete kolundan yakalayıp kendine çekti onu. Ali karşı koymayarak yaklaştı Mete'ye

"Aşık gibi sevmezsen, kardeş gibi sev beni." Lisede bu sözü çok tekrarlamıştı Mete. Ali o zamanlar da olduğu gibi şimdi de kendisi için uğraşıyor, yanına çağırıyordu. Son olaydan sonra acısını, aşkını anlamaya çalışıyordu ama yaptığı ters tepiyordu. Mete yıllarca boşu boşuna kaçmamıştı sevdiğinden. Onun yanında olmak gardını düşünüyordu. Her bir hareketten sonra devamı için adım atıyor kendini ortaya çıkarıyordu.

Eskiden kardeş gibi sev diyebiliyordu ama artık o kadar yorulmuştu ki yüreği kaldırmıyordu.

Ali'nin alkolden bayıklaşan bakışları çoktan orayı terk ettiğini gösteriyordu. Bundan güç alarak bir adım attı Mete ona doğru. Aralarında hala bir adımlık mesafe vardı.

"Ben bu şarkıyı saymam, ben söyledim bunu." Hala şarkılardan bahsediyordu Ali. Abartılı yaptığı mimiklerle oldukça şirin görünüyordu. Mete onun bu haline karşılık gülümsedi.

"Korkma İzmir'li benim senin için çok başka bir şarkım var." Altı yıl ardından dinlediği şarkı bu değildi. Onu söylecekti Ali'ye ama zamanı geldiğinde.

Ali yine abartılı bir şekilde salladı kafasını. Bu hareketi ile saçları önüne düştü. Mete düşen tutama baktı.

Aklına gelen şeyi şimdi yapmazsa, Ali'yi bir daha bu halde bulamayabileceğini düşünerek elini kaldırdı. Büyük bir şey değildi bu hareket ama yine de normalde yapmazdı Mete.

Düşen tutamı ileri itti ama parmağını çektiği anda saç geri geldi. Yerine sabitlemek için kalan saçlarına da dokundu ve iyice geriye bastırdı asi tutamı.

Ali hala boş boş bakıyordu ona. Mete'nin gözleri aşık olduğu, içinde kaybolduğu mavi denizine bakarken şefkatle gölgelendi.

"Dalgalandım da duruldum, binlerce güzel gördüm de bir tek sana vuruldum." Dedi şarkıyı değiştirip kendisine uyarlayarak. Ali hala tepki vermiyor sadece bakıyordu. Mavi gözlerden aldığı cesaretle parmağını aşağı indirdi Mete.

Ali gözlerini yumarken Mete kesik bir nefes aldı. Mavişin farkında olmadığı, umursamayarak kapanan gözlerinden belliydi ama Mete umursuyordu. Parmakları Ali'nin yanaklarına kaydı.

Yukarı doğru kıvrılan dudaklarla zaten zar zor aldığı nefes kalakaldı boğazında. Bir an için farkında olduğunu düşündü. Farkında olduğunu ve hoşuna gittiğini hayal etti. Hoşuna gitse böyle güzel gülümserdi.

Parmaklarını çekmesi gerektiğini biliyordu ama kıpırdatamadı.

Ali bir adım atarak aralarındaki mesafeyi kapattı.

"Beni eve bırakma Mete." Gözleri hala yumuluydu. Yorgunlukla başını Mete'nin omzuna yasladı yine. İlk sefer olduğu gibi öylece donakaldı Mete. Parmakları Ali'nin hareketi ile saçlarına kaydı.

"Beni bırakma." Dedi Ali tekrar. Sesi daha da kısılmıştı. Az önceki cümleyi söylemek istemiş ama tamamlayamamıştı. Dudaklarından dökülmeyen kelimeler cümlenin tüm akışını değiştirdi. Başka bir mana saklıydı bu söylediğinde. Mete, Ali'nin bunu kast etmediğini biliyordu ama yine de inanmak istedi tatlı yalana.

Tek elini Mete'ye atarak güç aldı Ali. Mete, onun dizlerinin titrediğini fark etti. Birkaç saniyenin ardından dayanamayarak kendini Mete'ye bıraktı.

Mete, sarılırcasına kavradı onu. Kendine has güzel kokusu doldu esmer oğlanın burnuna. Bu kokuyu uzun süre sonra ilk defa alıyordu.

"Bırakmayacağım." Dedi titrek sesiyle. Başka bir karşılık vermesi gerekiyordu, ama yapamıyordu. Ali bu kadar yanındayken karşı koyamıyordu ona.

Minik şeyler oluyor ama gerçekten oturup Mete'nin açısından baksanız, bunların çok büyük olduğunu görebilirsiniz. Onların arasında bizim arkadaşlarımızla aramızda olan bağ yok.

Genelde kızlar birbirlerine çok yaklaşır ama erkeklerin omuzlarında toplumun üzerlerine koyduğu tabular var.

Mete gibi yıllarca uzaktan yanan biri için ufak dokunuşlar bile çok kıymetli.

O, kendini her şeyin imkansızlığına inandırmış biri.

-Lisa

UsulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin