Sarhoş

9.2K 822 194
                                    

Saat on ikiyi vururken Ali, günün çoğunda olduğu gibi yine dışarı attı kendini.

Düşüncelerinden uzaklaşmak istiyordu ama ne kadar çok yürürse yürüsün kurtulamıyordu bir türlü. Nereye giderse gitsin takip edip avlıyorlardı onu.

Bütün köyü turladıktan sonra yine evine geldi ve bu gece yine evi yerine bir yanındaki kapıdaydı. Bu sefer daha cesurca vurdu kapıya.

Kapıyı açan kadın dün geceki gibi meraklı değildi ama bu sefer içeri de buyur etmedi. Oğlunun evde olmadığını söyledi sadece.

Ali, Mete'nin onu akşam için çağırdığını hatırlayarak telefonuna sarıldı.

Esmer oğlandan adresi alıp yola koyulurken bir dal sigarasını da yaktı. Sadece kaçmak uzaklaşmak istiyordu. Sanki bu geceyi atlatsa, yarın olsa her şey düzelecekmiş gibi geliyordu. Bir çözüm bulacak gibiydi, bulamayacağını bilse de öyle hissetti.

*

"Senin yerine ben gidicektim var ya!" Ahmet şişedeki içeceğini kafaya dikmeden önce aynı anda hem dert yanar gibi hem de eğlenir gibi söylemişti cümlesini.

Ali, onlara katılmadan önce de içtiklerini bildiği için hepsinin kafasının uçuk olduğunu tahmin ediyordu. Kendisi geleli bir saat olmuştu ama o bile garip bir sıcaklık hissediyordu içinde. Göz kapakları ağırlaşmış, anlayışı yavaşlamıştı.

Geldiğinden beri ona sordukları şehirden ve ilgi çekici olacak şeylerden bahsetmişti Ali. Mete'nin arkadaşları onu güldürürken aslında kafasını dağıtsın diye yanına geldiği Mete sessizdi.

Arkadaşlarının biraz daha gerisinde, duvarda oturuyordu. Şişeyi kafasına dikerken gözleri Ali'deydi. Ali sokak lambası ile aydınlanan gecede onun bakışlarına karşılık verirken Metin'in onun için kara prens demesini anımsadı. O sözler yüzünden Mete'nin sessizliğinin altında bir şeyler arıyordu.

Buraya geldiği anda aklında bunlar yoktu ama şu an düşünceleri ailesinden ve Canan'dan uzaklaşmıştı. Alkolün güzelliği ile normalde umursamayacağı şeylere odaklanıyordu.

"Neden hep siyah giyiyorsun?" Yanlızken sormak istediği soruyu şimdi herkesin içinde kaçırıyordu dudaklarından. Mete'nin tek kaşı sorgularcasına kalkarken arkadaşları bu soruya güldü.

"Bunu sormak için biraz uzak değil misin?" Kemal uzun süredir yokluğunu kast ederken Ali yanlış anlayarak yakınlığı kast ediyor sandı. Haklı diye düşündü. Mete'ye yakın değildi ama merak etmişti işte.

"Merak ettim." Dedi şişesine dönmeden önce.

"Uçtun mu sen izmirli?" Dedi Mete. Duvardan kalkarak Ali'ye doğru geldi. Kara gözleri Ali de gezindi. Mavi gözlerinde her zamanki sivrilik yoktu, daha yumuşak bakıyordu.

"Öğretmene bak be!" Dedi çocuklardan biri. Kendi aralarında gülüyorlardı. Ali izmire gidip okumuştu sözde, büyükler bunu kıymetli görürdü ama şimdi sarhoş olmuş oğlanın kendilerinden farklı olmadığını görüyorlardı.

"Ben Ali'yi bırakayım, dönerim." Mete diğerlerine doğru konuştu ama cevap veren Ali oldu.

"İstemiyorum, oturacağım." Sarhoş gibi görünmek istemeyerek duruşunu dikleştirdi.

"Yarın yine buradayız. O zaman gelirsin." Mete, Ali'nin karşı koymasını umursamayarak koluna girdi ve oturduğu yerden kaldırdı onu.

Diğerlerine arkasını dönmeden önce küçük bir selam verdi.

En başta Ali'yi peşinden sürükledi ama yola girdiklerinde karşı koymayı bıraktı Ali.

Yolda yürümeye başladıklarında Mete'nin omzundaki kolunu çekmedi. Tek kalsa adım atamayacak kadar sarhoş olduğunu biliyordu. Gözleri yumulurken kafasını da tutamayarak Mete'nin omzuna yasladı. Esmer oğlan anice durdu ama Ali hiç rahatsız olmamış gibi çekmedi kafasını.

"Sarhoşlukla ilgili şiirin var mı Edib?" Dedi kafasını yana kaydırıp Mete'ye bakarak. Onun aksine Mete gözlerini karşıda tutuyordu.

"Var ama bu duruma uygun değil." Dedi tekrar adım atarak.

"Şiir aşk sarhoşluğuyla mı ilgili? Öyleyse kalsın, istemem. Daha çok dert sarhoşluğu lazım bana ama aklıma gelen şarkılar bile aşkla ilgili." Mete'ye eşlik ederek yürüyordu ama konuşurken sürekli durduğu için Mete kolundan çekti onu.

"Beni eve götürme." Dedi Ali tekrar durarak. "Yarından önce gitmek istemiyorum." Mavi gözleri yalvarırcasına baktı Mete'ye.

"Neden?" Dedi esmer oğlan.

"Yükümü bugün taşımak istemiyorum, yarın sırtlanırım. Şimdi sadece unutmak istiyorum."

"Ne yükü?" Canan olayından bahsettiğini anlamıştı ama yeni bir hal vardı üstünde, dün geceden farklı bir hal.

"Canan." Dedi Ali, Mete'nin beklediği gibi. "Müstakbel karım." Konuşmasını acı bir gülüşle sonlandırdı.

Mete onu çekmeyi bırakarak durdu. Gözleri hala karşıdaydı ama soluk alışı hızlanmıştı.

Ali, Mete'nin omzundaki başını kaldırarak elini o omza koydu. "Senden gelip yüzükleri alırız artık." Dedi alayla.

"Sus!" Dedi Mete sertçe. Ali ne olduğunu anlayamazken kara gözler öfkenin en acı tonuyla boyanmış bir şekilde döndü ona.

Ali'nin anlamaz mavi bakışları daha da delirtti onu.

"Kabul etmeyeceğim demiştin." Elleri Ali'nin yakalarına sardı.

"Babam..." Ali, kendisi olarak dert yanmak için açtığı konuyu şimdi annesinin yerini alarak savunmaya çalışıyordu.

"Herkesten bana ne? Dedin." Dedi Mete öfkeyle. "Kızı görünce düşüncen mi değişti?"

"Ne diyorsun amına koyayım?" Ali, Mete'nin tepkisini yeni idrak ediyordu. Yakalarını kavrayan ellere sertçe vurdu ama Mete'nin tutuşundan ayrıldığı anda yeri boyladı. Gücünü ondan alıyordu.

"Kendine gel Mete." Sesi az önceki kadar güçlü çıkmadı ama yine de sinirini korumaya çalıştı. Sorunu olan kendisiydi. Sinirlenmesi, vurup, kırması gereken Ali'ydi. Mete'ye ne oluyordu?

"Kendine gel mi? Kendimdeyim ben İzmirli! Asıl sen kendine gel! Kızı tanımıyorum, sevmiyorum dedin. Görücü usulü kaldı mı? Dedin. Şimdi karşıma çıkmış müstakbel karım diyorsun." O da Ali gibi yere çöktü. Elleri sinirle çekiştirdiği saçlarından yüzüne kaydı.

Ali ona neye bu kadar sinirlendiğini sormak istedi ama alkolün ve yere çarpmanın acısıyla gözleri yumuldu. Kurtulmak istediği geceyi hiç beklemediği bir şekilde kapattı.

UsulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin