Bu bölüm biraz kısa bir geçiş bölümü akşam bir bölüm daha gelir.
Ali kendini kahveden dışarı attığı gibi koşmaya başladı. Ciğerlerine girip onu rahatlatmak için direnen hava koşarken hiç yanaşmadı ona.
Ne kadar derince solursa solusun yetmiyordu hava, ne kadar koşarsa koşsun, kaçamıyordu gerçekten.
Düşünceleri de onunla birlikte hareket edip avlamaya devam ediyordu. Mete'yle ilgili unuttuğunu sandığı her şey gün yüzüne çıkıyordu.
Bakışları, gülüşleri, kelimeleri anlam kazanıyordu. Yine de kafasını sallayarak reddeti Ali.
"Hayır!" Dedi bağırarak. Yanlış anlıyor olmalıydı.
"Çok aşığım be İzmir'li." Yüzüne baka baka bu gece etmişti bu cümleyi.
Ali, Mete'nin kırgın bakışlarından sonra hep üzerine düşmüş, derdine ortak olmak, yardım etmek istemişti. Derdini açsın diye uğraşmıştı ama şimdi gerçeği görünce bu düğümden nasıl kurtulacağını bilmiyordu. Ne yapacaktı şimdi? Bu yükü bile bile nasıl kalacaktı?
Ayaklarının onu evine getirdiğini fark ettiğinde kafasını kaldırarak Mete'nin evine baktı.
"Ben şimdi sana nasıl yardım edeceğim?" Dedi Mete'ye konuşarak. Gözleri onun camındaydı.
Canan'ı sevdiğini sanarken bir çıkar yol bulduğunu sanmıştı. Canan da Mete'yi sever, onlar mutlu olur, Ali de kurtulurdu. Her şey böyle olsa herkesi mutlu etmek kolay olurdu ama Mete hiç olmayacak bir sevdaya düşmüştü.
Bütün şiirlerinde söylediği gibi günah olan bir şeyin peşindeydi. Yıllar önce bir şiirin ardından ettiği lafı hatırlıyordu şimdi. O zaman fark edip sormuştu ona neyin günahından bahsettiğini.
"Aşkta günah mı olur oğlum?" Demişti Ali. Oysaki şimdi düşüncesi tam tersiydi. Neden içinde tuttuğunu, neden gizlediğini anlıyordu.
Onu zorladığı için kendine kızıyordu, belki senden daha çok sever demişti ama yapamazdı, sevemezdi Mete'yi.
Kötü davransa biter miydi aşkı? Görmediği altı yılda bitmiş miydi? Hem her zaman kötü davranmıştı ona. Lisede kızlardan bahsederken, başkaları için aşığım diyerek şarkılar söylerken, Canan'la evlenecekken... Ali, her zaman kırmıştı Mete'yi Mete ise her zaman sevmiş, yanında olmuştu onun fakat şimdi başka yolu yoktu.
Hiç yapmadığı kadar fazla yakınlaşmıştı Mete'ye ve bu ikisi için de felâket olmuştu. Ona daha fazla ümit veremezdi. Canını acıtacak olsa da bir defada kesip atması gerekiyordu bu aşkı. Yoksa aynı yarayı kanatıp kanatıp durursa daha fazla kan kaybedecekti Mete. Umut daha öldürücüydü onun için.
Ali cebindeki telefonun titrediğini hissediyordu ama açmaya cesaret edemedi. Öylece baktı Mete'nin evine. Kızgındı ona; böyle sevmeye hakkı yoktu, bu yükü Ali'nin omzuna bindirmeye hakkı yoktu. Kendisine de kızgındı; Mete'yi anlayamadığı, kalbini kırdığı ve daha da kıracağı için.
Ali'ye kızacaksınız ama sevmediği biri için yapacak başka şeyi yok. Hatta diğerlerinin yapacağından çok daha iyi davranıyor.
Olanlar beni de üzüyor ama dayanın kardeşlerim.
-Lisa