Unuturum Sanmıştım Güzelim

8.5K 784 259
                                    

Uzunca bir süreden sonra ilk defa huzurla uyudu Ali. Ona aylar gibi gelen zaman sadece bir haftaydı. Yine de ömründen ömür götürmüştü ama şimdi gelecekte bir ışık görüyordu Ali. Küçücük bir ışıktı ama boyutunu umursamıyordu, sonuçta oradaydı.

Kalın perdeleri açarken kendi camına eş camda, oturan Mete'yi gördü. Kara gözler Ali daha fark etmeden, fark etmişti onu.

Birkaç saniye için boş boş bakıştılar. Mete'nin gözleri ilk anda Ali'nin çıplak bedeninde dolandı ama sonra mavi gözlerine sabitlendi.

Ali garip durumu bölmek için elini kaldırarak el salladı ama Mete'nin kalkan kaşları yaptığı hareketle durumu daha da garipleştirdiğini gösteriyordu.

Tamam biraz garip diye düşündü Ali. Sabahın yedisinde yarı çıplak bir şekilde komşuna el sallıyordu ama yine de yanıt verebilirdi Mete. En azından kabalık olmasın diye el sallayabilirdi.

Ali, Mete'nin kendisinden kaçtığını biliyordu. Yaptığı şeyden dolayı pişmanlık duyduğunu düşünmüştü ama Ali bile sorun etmiyordu artık. Mete'nin de ondan çekinmesine gerek yoktu. Onun için telefonu eline aldı ve mesaj attı.

Mete'nin gözleri titreyen telefonuna, sonra tekrardan Ali'ye kaydı. Birkaç saniye bakmak istemeyerek durakladı ama Ali karşısındayken de yapamazdı bunu.

Ali mesajda sadece Mete yazmıştı. Mete de telefonu eline alarak sadece Ali yazdı.

Bugün müsait misin? Diye sordu. Bir araya gelip muhabbet ederlerse dilinin daha çabuk çözüleceğini düşünüyordu.

Mesajı yazdıktan sonra Mete'ye baktı. Mesajı okuduktan sonra hızlı bir bakış attı Ali'ye, sonra cevap yazdı.

İşe gitmem gerekiyor, üzgünüm. Mete başka bir mesajı beklemeden yerinden kalktı ve perdeyi çekti. Ali öylece bakakaldı cama. Şimdi sinir olmuştu Mete'ye.

Onun inadına gerçek dostlarına yazdı. Madem o istemiyordu Ali de gerçekten beraber olmak istedikleri ile olurdu.

Zamanında neden Mete'yle yakın arkadaş olmadığını hatırlıyordu. Sürekli kaçıyordu esmer oğlan. O zamanlar bir plan yaptıklarında nezaketten çağırırlardı. Metin'in kuzeniydi sonuçta ama o her seferinde reddederdi.

Ali kapanan perdeye bir daha baktı, şimdi onun inadına evine gidesi vardı ama yine de yapamayacağını biliyordu. Söylene söylene kapattı kendi perdesini.

*

"Ben yarın kız istemeye gideceğim." Dedi Ali kahkaha atarak. Bardağını kafasına dikti ve bardağı masaya çarparcasına koydu.

Metin ve Ferdi onun bu alkolle neşelenmiş ama içten içe acı çeken söylemine karşı burukça gülümsedi.

Bir çare bulmuştu ama yine de tam olarak tatmin değildi, hala istemediği şeylere zorlanıyordu. Birkaç ay sonra boşanacağı evlilik için harcamalar yapması, kendisi ve Canan dışında herkesi mutlu etmesi gerekiyordu.

"İnsanlar düğünden önce barda içer kudurur, biz meyhanedeyiz." Dedi Metin etrafa bakarak. "Bir tane de karı yok."

"Öyle deme be! Jale Abla var ya." Ferdi onun sözleriyle dalga geçerek gösterdi sahnedeki kadını. Kırklarında olan kadın istek parçaları söylüyordu.

"İçim karardı." Ali başını, masaya yasladığı koluna koydu. Sıkışan yanağı ile şirin görünüyordu. "Söylesenize oynak bir şeyler çalsınlar."

"Ahmet mi lan o?" Dedi Ferdi yanında oturan Metin'i dürterek. Metin gözleri kapanmış olan Ali'yi maydanozla gıdıklamaya çalışıyordu. Gözleri içeri yeni giren Ahmet'e kaydı. Onun henen peşinden Mete de göründü.

"Mete de gelmiş, zaten bir yere ayrı gitseler şaşırırım." Ali duyduğu isimle gözlerini açtı ve neredeyse sıçrayarak kalktı ayağa. Uykusundan bir saniyede sıyrılmıştı.

Zaten küçük olan mekanda oldukları için anice kalkması Ahmet'in de Mete'nin de dikkatini çekti.

Ali garsona iki kişilik daha servis açmasını işaret etti ve yeni gelenlere yanlarına gelmeleri için el salladı.

Ferdi yalnız kalmakla ilgili söylenmeye başladı ama Ali onu dinlemedi bile. Aradığı fırsatı bulmuştu ve kaçırmak istemiyordu. Mutluluğu alkolün etkisini bile azaltmıştı bir anda.

Ahmet ve Mete masaya yöneldiklerinde ağzı kulaklarındaydı. Ali, Ahmet'in oturmadan önce uzattığı elini sıktı. Ahmet'le döndüğünden beri konuşmayı bırak doğru düzgün selamlaşamamıştı bile.

"Hoş gelmişsin kardeşim." Dedi Ahmet kibarca. Ali onu başıyla selamlayıp tekrardan çöktü kendi sandalyesine.

Geriye doğru yaslanarak mavi gözlerini hemen yanına oturan Mete'nin üzerine kondurdu. Mete, onun aksine öne doğru yaslandığı için daha rahat görüyordu Ali onu.

"Damat biraz uçtu." Dedi Metin az önce gıdıklamak için kullandığı maydanozu Ali'ye doğru sallarken. "Kusuruna bakmazsınız." Birkaç dakika önce garip garip sorular soran ve yerli yersiz bağıran haline istinaden söylemişti Metin bunu ama Ali hiç öyle değilmiş gibi baktı ona.

"İyiyim ben." Dedi gözlerini tekrardan Mete'ye kaydırarak. "Siz anlatın. Nasılsınız, neler yaptınız?"

Jale Abla yeni şarkısına girerken masadaki sohbet tamamen başlamış oldu. Ahmet, Ali'nin kimler olduğunu hatırlamadığı birkaç isimden bahsetti. Ferdi ve Metin ona eşlik ederken Mete her zamanki gibi sessiz kaldı.

Ali kendi başlattığı muhabbete katılmadı, konuşmasını beklediği kişi Mete'ydi. İnatla bakmayı sürdürdü ona. Mete daha fazla dayanamayarak Ali'nin bakışlarına karşılık verdi. Ali şarkıcı ile aynı anda mırıldanmaya başladı sözleri.

"Arayıp sormasam da, unuttum seni sanma..." Devamını getirmedi ama Mete küçük oyununu anlamıştı. Dudakları yukarı doğru kıvrıldı, gülümsemek istememişti ama kendini tutamadı. 

"İstesen de ulaşamazdın." Dedi Ali'ye doğru eğilerek. İçeride telefon kullanmasına izin yoktu. Olsa da Ali aramazdı onu, biliyordu ama yine de bozmadı maviş oğlanı.

"Seninki aradı mı? Yani içerideyken..." Sorusunun cevabını yukarı kalkan ve sonra tekrar inen kaşlarla aldı.

"Vefasız..." Dedi Ali bardağına uzanarak. Mete başını önüne eğerek büyüyen gülüşünü saklamaya çalıştı.

"Anlatsana, dinleyelim. O günkü sevda sözlerin güzeldi Edib." Ali bardağını yarılayarak geri bıraktı masaya.

"Sonra İzmir'li." Dedi Mete geçiştirerek.

"Dudaklar mühürlü hocam, kerpeten bile açmaz." Dedi Ahmet. Ali'nin sözlerini duymuştu. "On yıldır tanıyorum, daha bana bile açmadı."

Mete konunun kendine gelmesi karşısında ofladı. Ahmet yıllar içerisinde öğrenmişti onun ketumluğunu ama belli ki Ali öğrenmek zorlayacaktı onu.

"Gitti demedin mi oğlum? Madem gitti anlat işte. Kim nereden bilecek?" Diye diretti Ali.

"Kim gitmiş lan?" Dedi Ahmet şaşkınlıkla. Mete ona gittiğini hiçbir zaman söylememişti.

"Saygım var. Dillendirip onun hayatını, düzenini bozmak istemiyorum." Masadaki kimse bu cevaptan hoşnut olmadı.

"Lan!" Metin gözlerini kısarak baktı kuzenine. "Kuzen sen evli birine mi aşık oldun?"

"Abart Ziya* abart!" Dedi Mete karşılık olarak.

"O zaman bu şarkı senden aşığına gelsin Edib." Ali kadehini kaldırarak Mete'ye doğru uzattı. Mete kendi kadehini alarak Ali'nin kadehine vurdu. "Umarım bir yerlerde bu şarkıyı dinliyordur."

Mete içmeden önce; "Dinliyordur." Dedi.

Kadehler içilirken oluşan sessizliği şarkı doldurdu.

"Nasıl da gittin insafsız? Böyle bırakılmaz ki. Unuturum, sanmıştım güzelim, gözüm yollarda kaldı."

Bir kısa bölüm daha yazacağım, yine böyle şarkılı. Ali ve Mete'nin hislerini şarkılarla aktarmayı seviyorum.

*Atma Ziya'ya gönderme.

-Lisa

UsulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin