Medyadaki şarkı zazaca, bölüm ismini şarkının adı sayabiliriz.
Bölüm sözlüğü:
Edib: Edebiyatla uğraşan kimse.Ali
Ali tüm gece boyunca yürüdü. Gözleri ayaklarından ayrılmadı. Ne gittiği yolun ne de etrafın önemi vardı. Adımlarını sayarak düşünceleri uzaklaştırmak istedi ama yapamadı.
Sinirliydi, sinirliydi çünkü ailesi onları ne kadar sevdiklerini bile bile omzuna yük bindiriyorlardı.
Babası çıkmasına izin vermişti çünkü dönünce kabul etmek zorunda olacağını biliyordu. Tek başına yüzleşsin, sıkıntısını atsın, kabullenip gelsin istemişti ama bilmiyordu ki oğlu dışarı çıktığında gördüğü genç oğlanın tavsiyesi sayesinde olayı görmezden gelerek yok etmeye çalışacaktı.
İlk saatin sonunda İzmir'den bir kız ile görüştüğünü söylemek istedi ama soracaklarını biliyordu. Kızı tanımak isteyeceklerdi ama kız yoktu. Ali sadece derslerine odaklanmıştı. İlgilendiği tek şey köyden çıkmaktı, hayatını kurtarmak istiyordu ama toprağına bağlı anne ve babası asla kabul etmezdi bu planı. Okul için giderken bile kabul etmek istememişlerdi. En iyi üniversiteyi kazandığı için kabul etmişlerdi. Şimdi karşılarına çıkıp baba ben gidiyorum diyemezdi.
Masada kızı istemediğini söylediğinde annesinin gözlerindeki hayal kırıklığını hatırladı. Oysaki asıl hayal kırıklığına uğrayan oydu.
Kafasını kaldırdığında ayaklarının onu gelmeyi beklemediği bir yere getirdiğini fark etti; Canan'ın evine.
Canan'ı hatırlamıyordu, ilk okulu bile birlikte okumamışlardı. Kızı köyde diğerleri ile çok nadir görmüştü. O zamanların üzerinden altı yıl geçmişti. Kahve saçları ve yerden ayırmadığı bakışları aklında olan tek şeydi.
Ali hiçbir zaman sevmemişti, Canan'ı sevemeyeceğini de biliyordu. Onun hayatını yakmak, sevgisiz bir evlilik vermek istemiyordu ama aileleri hayır demeden ikisinin de hayır deme şansı olmayacağını biliyordu. Hem Canan için hem kendisi için hayır dedirtecekti onlara.
Geri döndü, kapının önünde durdu ama bir türlü eli kalkmadı. Yapabilse tek vuruşta açılırdı kapı, annesi onu bekliyor olmalıydı ama bu evden hayır diyerek çıkmıştı. Bugün dönerse siniri geçti, kabul etti, geldi diyeceklerdi. Böyle olmadığını bildiği için birkaç düzine adım daha attı ve yan eve geldi.
Gözleri Mete'nin camına kaydı, soluk bir ışık yanıyordu ama lamba açık değildi. Rahatsız etmek istemiyordu ama yine de kapıya vurdu. Eli bu sefer tutukluk etmeyi bırak düşüncelerini dinlemeden, o daha emin olmadan vurmuştu kapıya.
Güler yüzle karşılandı maviş oğlan, sorgulayıcı bakışlar vardı ama yine de istenmiyor değildi. Her şeyinden kaçtığı köyde buna aşıktı işte. İnsanını seviyordu, onların değerlerini seviyordu.
İçeri alındıktan sonra yavaş yavaş çıktı gıcırdayan tahta merdivenleri. Her adımında neden burada olduğunu sorguluyordu.
Onu eve alan aileye Mete'ye geldiğini söylemişti ama şimdi odasının kapısında dikilirken ne dese yüzsüz olmayacağını düşünüyordu. Eve gidemedim. Sana sormadan kapında bittim. Altı yıldır bir defa seni arayıp, sormadım ama şimdi kapındayım. İçeri buyur etmeyecek misin?
O düşünürken beyaz kapı açıldı. Onu gören kahve gözler büyüdü. Mete öylece kalakalırken, Ali diyecek bir şey bulamayarak gülümsedi. Garip bakışlar devam ederken diyecek bir şey aradı.
"Gelebilir miyim?" En uygun cümlenin bu olduğunu düşündü. Mete hala şaşkınlıkla bakıyordu. Konuşmadan önce yarım dakikayı Ali'ye bakmakla harcadı. Ali onu rahatsız ettiğini düşünerek dudaklarını birbirine bastırdı. Mahçup hissediyordu.