Aşklar Ne İçin Biter?

7.6K 745 213
                                    

Mete

Bir hafta göremedi Mete, Ali'yi. Ferdi ve Metin'in yanında, kahvede, mahallede, köyde hiçbir yerde yoktu. Merkeze de gelmiyor, Canan'a da uğramıyordu.

Mete, Canan'ın ağzını aramıştı ama kız da bilmiyordu nedenini. Ali ondan kaçtıkça daha da kötü hissediyordu Mete.

Düşünceleri o kadar kötüleşmişti ki geceleri uyutmuyordu onu. Karşısına çıksa sövse, dövse bile bir şey demezdi. Karşılık vermeyi bırak, elini kaldırıp durdurmazdı bile onu. Sadece görmek istiyordu. Nefretini bile olsa istiyordu.

Onu korkutan tek bir şey vardı, o da kendi acısını Ali'nin omzuna yüklemek. Asla sevilmemekten, nefret edilmekten korkmamıştı. Duygularının karşılıksız olduğunu biliyordu.

Mete, Ali'nin kendisine yardım etmeye çalıştığını görmüştü ve şimdi bunun acısını çekmesini istemiyordu. Yeterince acı çekiyordu maviş. Zaten Canan'ın derdini üstlenmişti bir de Mete üzerine yük olmak istemiyordu.

Biliyordu ki kendi aşkı yüktü Ali'ye. Oysaki Mete onu bir tüy taşır gibi tam yedi yıl taşımıştı kalbinde. Kalbinde yormayacak kadar hafifti ama aklında o kadat ağırdı ki bir saniye bile çıkmıyordu.

Yine geçti penceresinin camına, gözlerini Ali'nin çekili perdelerine dikti. Oradaydı, o perdeler saklıyordu onu, onlara saklanıyor, kaçıyordu Mete'den ama oradaydı.

"Çık lütfen." Dedi Mete kendi kendine. "Sakınma kendini, benden." Sözlerinin ardından perde hareketlenince heyecanla kocaman açıldı gözleri.

Ali onu duymuşcasına çıktı pencereye, daha doğrusu sadece perdeyi araladı. Mavi gözleri hiçbir yeri bulmadan baktı Mete'nin camına. Belli ki ona bakmak için açmıştı. Donup kalan yüz ifadesi Mete'yi görmeyi beklemediğini gösteriyordu.

İki metre anca vardı evler arasında. Camı açsa, konuşsa duyardı Ali onu ama Mete yapamadı. Dudaklarını birbirine bastırarak baktı ona.

Yüzünde acıdan izler aradı. Onun canını yakıp yapmadığına baktı ve gördüğü her bir detay daha da üzdü onu. Kendisi gibi uykusuzdu Ali de. Gözlerinden, yorgunlukla çökmüş omuzlarından belliydi.

Konuşalım. Mete'nin kıpırdanan dudaklarını gördü Ali ama yanıt vermeden kapattı perdesini.

O gitti ama Mete dakikalar boyunca gidemedi oradan.

*

"Hiçbir vücut ısısı değiştirmiyorsa mevsim normallerini. Sevmek de yok artık, sevmek yok artık, hiç kimseyi!" Sigara dudaklarından ayrıldığı anda şarkının sözleri aldı yerini.

Gözleri aydaydı esmer oğlanın. Ali'nin geldiği gecede olduğu gibi dolunay değildi, yüzünü saklıyordu Mete'den, tıpkı Ali gibi.

"Sen yaz saati uygulaması, ben kış saati, ortak bi takvimimiz bile olmadı! Seni bir saat ileri almışlar, beni bir saat geri." Ali ve Mete çok farklıydı birbirlerinden. Ailelerinde başlıyordu bu zıtlık.

Herkes çok severdi Ali'nin ailesini, babasına saygı duyar, annesini severlerdi. İyi insanlardı onlar, güler yüzlü, eli açık, sevecen.

Mutlu bir ailede büyümüştü maviş. Zaten bunun için herkese el uzatıyordu, sevgiyi görmüştü. Sevmeyi, sevilmeyi biliyor; seviyor, seviliyordu. Yardıma koşuyor, herkesin elinden tutuyordu.

Mete'nin kendisi de ailesi gibi lakaplarla bilinirdi, pek sevgi dolu değildi bunlar. Babasının çevirdiği işler içeri tıkmıştı onu.

Ailesi onun doğumundan beri maddi sıkıntı çekiyordu. Babası kendi soy adlarını taşıyanlarla anlaşamamış, gerçek memleketini terk edip karısının köyüne gelmişti.

Mete burada büyümüştü ama babasının içinde buraya karşı olan sevgisizlik dışarı çıkmış, ailesine bulaşmıştı. Sürekli sorun getiriyor, karısını dövüyor, gizli kapaklı işler çeviriyordu.

Mete sevgisiz bir ailede büyümüştü. Yana yakıla arıyordu sevgiyi, bunu kabul etmek istemese de öyleydi. Yoksa kendisini sevmeyen biri için bu kadar yanar mıydı?

Bu ateş gönlüne düştüğü ilk andan beri biliyordu ki imkansızdı ama yine de sevmişti. Karşılıksı sevgiye alışıktı bünyesi.

"Bilemem, aklın kimde kalır? Bilemem, hatrın kimde kalır?" Mete'nin aklına sayabileceği isimler geliyordu. Ali'nin mavi gözleri aşkla bakmıştı çokça sefer.

"Bilemem aşklar ne için biter?" Kendine sık sık soruyordu bu soruyu. Aşk ne zaman, niçin biterdi? Hiç bitecek miydi?

Kendi düşüncelerinde boğulurken arkasından gelen adımları işitmedi.

Ali onun yanına çökerken gözleri yumuluydu Mete'nin. Sigarası dudaklarında olduğu için sadece melodiyi mırıldanıyordu.

Ali uzunca bir süredir sessizce izliyordu onu, şarkısını duymuştu.

"Mete, aşkın başından aşkın!" Dedi şarkıya eşlik ederek.

Kara gözler açılmadı, cevap da vermedi Mete. Yutkunurken oynayan adem elması değişen tek şey oldu. Sonra bir de kesik bir nefes aldı. Yine de cesaret edip gözlerini açamadı.

"Başımdan aşsın, sana bulaşsın istemedim İzmir'li, özür dilerim." Sevdiği için özür dilemiyordu. Zaten kötü durumdayken üzerine yük bindirdiği için özür diliyordu. Kıyamıyordu ona, acıya boyanan mavi gözlere dayanamıyordu. O çekerdi acıyı Ali yerine.

"Özür dileme Edib." Mete onun kullandığı lakaba karşılık gülümsedi. Ali nefret etmiyor muydu ondan? Böyle anlamak istedi lakabı kullanma nedenini.

"Sevmek de yok artık, sevmek yok." Ali devam etti şarkıya. Kibar bir uyarıydı bu, anlıyordu Mete. Sevme beni demeye dili dönmüyordu belli ki. Onu düşünüyordu hala.

"Ali..." Dedi kendini tutamayarak. Ali'nin kibar yaklaşımından alıyordu cesaretini, kalbini kırmıyorsa, bir şansı varmış gibi hissediyordu ama gözleri hala kapalıydı. Eli ona doğru uzandı. Diyecek bir şeyi yoktu, sadece o duyarken söylemek istiyordu ismini.

Mete'nin gözleri kapalıyken çekmedi elini Ali. Mete görmediği için rahatsız olmadı onun sevgisinden ama kirpikler hareketlenip kara gözler aralandığında anlaması için geri kaçtı.

"Yanıma gelme Edib, beni görme. Altı yıl nasıl yaşadıysan öyle yaşa. Kendin sil beni, bana zorla sildirtme." Ettiği son sözler bunlar oldu, sonra da gitti.

Dayanamıyorum bir bölüm daha yazmaya gidiyorum. Ali ve Mete'ye bağımlı oldum.

-Lisa

UsulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin