Ah Yüreğim, Ah!

5.4K 477 287
                                        

Canan

Medyayı Cemile'm değil de Canan'ım diye anlayın :) Şarkı yine Zazaca.

Canan herkesten önce kalkar, bostanı sulamaya gider, sonra döner kardeşleri hayvanları götürsün diye onlara yardım ederdi. En sonunda tekrar eve girer, uyanmış anasına sofrada yardım ederdi. Babasını uyandırır, o yerken kıyafetlerini ütülerdi. Babasını işe gönderir, anca otururdu sofrasına.

Her oturuşunda derin bir nefes verirdi. Dertli olurdu bu nefes ama kendisi bile fark etmezdi. Alışmıştı rutinine.

O günün farkı annesi örgü yaparken titreyen telefonuydu. Kadın için ipleri tutuyordu. Gözleri başında oturduğu camdaydı. Kendini gerçekten dinlenir gibi hissettiği nadir zamanlardandı manzara karşı oturuduğu zamanlar.

Titreşimi hisseden annesi de ses etmedi. Ali ile anılmaya başlandığından beri ses etmiyorlardı kıza. İstediklerini yapıyor, olabilecek en iyi damatla evleniyordu zaten. Bütün varlık nedenini hakkıyla yerine getiriyordu.

Canan ipleri bırakarak çıkardı telefonu cebinden. Mesaj Ali'dendi. Arkadaşları dışında bir Ali mesaj atardı ona. Bir de son zamanlarda biri vardı. Mesaj atmıyor, her gün aynı saatte arıyordu. Canan önceden gün doğmaya yakın beşte kalkardı ama o dört kırk beşte arıyor diye o saatte uyanmaya başlamıştı.

Telefonu titrerdi, Canan açardı. Sonrası sadece sessizlik. Sadece on beş dakika sürerdi bu sessizlik. Canan'ın işi aksasın istemezdi telefondaki. Onu düşünecek kadar düşünceli ama konuşamayacak kadar korkaktı bu kişi.

Silik bir nefes sesi işitirdi Canan. On gündür süren bu aramalarda sadece nefes sesi vardı. Öylece her gün on beş dakika dinliyordu onu. Kim olduğunu biliyordu, biliyordu ama ses etmiyordu. Hiçbir şey yapamazdı Ahmet'e. Elinden hiçbir şey gelmezdi ki. Canan bu yolda çok yanmıştı, suyu olsa kendine dökerdi ama yoktu işte. Yoktu ki Ahmet'ine döksün. Göz yaşlarının onun kalbini söndüreceğini bilse ağlardı onun için ama söndürmezdi.

Canan'ım müsait misin? Bugün seni alayım. Sen olmadan evden salmıyorlar, iş yüklüyorlar. Mete'ye gitmem lazım.

Ali'nin mesajı yüzüne tatlı bir tebessüm kondurdu. İkisini bir arada görmek kalbini ısıtıyordu. Mete yıllarca yanında acı çekmiş, bir gün nedenini söylememişti. Canan nedeninin Ali olduğunu öğrendiği gün onun için uğraşmış, Ali ile konuşmuştu. Şimdi ikisinin bu mutluluğuna ortak gibi hissediyordu. Diğerleri bilse nefret ederlerdi onlardan ama Canan için Mete'nin sevgisi saf ve temizdi. Ali ise sevilebilecek en iyi insandı. Kendi sevdiğinin yapmadığını yapmış, sahip çıkmıştı ona.

Tamam gel, bekliyorum.

*

"Canan sen bu Salih amcanın işini biliyor musun?" Birbirlerini gördükleri ilk anda bunu sormuştu Ali. Aklı Mete'deydi. Mavi gözlerindeki solgun ve düşünceli bakıştan belliydi bu.

"Eh işte diyelim. Neden sordun?" Mete'nin anlattığı kadarını biliyordu Canan da.

"Dün bir adam geldi, Mete'yi sordu. O da  alt mahalleden arkadaşlar diyerek kalktı. Dışarı bir çıktım adamla yumruk yumruğa. Anlatmıyor da! Soruyorum geçiştiriyor ya da detaysız birkaç kelime ediyor." Hiçbir şeyi saklamadan anlattı Canan'a. Kardeşi, dert ortağı, yoldaşıydı Canan.

"Babası ne iş yapar tam bilmiyorum ama..." Ali'ye doğru eğilerek sesini azalttı. "İçeri çok para giriyor, onların üzerine gösteriyorlar. Mete biraz anlattıydı, babası habersizce para almış bu adamlardan. Zamanında getirecekmiş ama tamamlayamamış. Mete o zamanlar lise sondaydı. Sonra bıçakladılar babasını, adam bir ay kaçtı, gitti buradan. Mete annesi yalnız kalmasın diye okula gitmiyordu. Sonra babası dönünce tekrar girdi işe ama nasıl oldu da kabul ettiler bilmiyorum. Mete hep karşıydı, zaten bir gün yine bir yanlışında gelip uyarı için sıkmak istediler de Mete babasını korumak için yaraladı adamı. Sonra içeri girdi zaten." Sözlerinin ardından önce kara bir hüzün çalındı mavi gözlere, sonra yumuldular. Oflarken sinirle soludu da.

UsulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin