Yanacak Kalbi Kağıt Parçası Gibi

3K 337 76
                                    

İnce tül içeri girmek için can atan beyaz ay ışıklarını tutamıyor, sadece seyreltiyordu. Üzerindeki işlemeyi ısığa katarak farklı bir güzellik veriyordu silüetiyle. Bu silüet Mete'nin kollarının arasında yatan sevgilisinin yüzüne düşüyordu. Aydan bile güzel olan beyaz teni dahası mümkünmüş gibi parlatıyordu.

Mete, parmaklarını doladığı kahve saçlardan bir türlü ayıramıyordu kendini. Onları okşuyor, bazen uzanıp öpüyor veya kokluyordu.

"Uyu artık." Son dokunuşları üzerine konuştu Ali. Şunun şurasında birkaç saat vardı günün doğmasına. Birçok geceleri olacaktı bunun gibi. Bunu uzatmasının bir anlamı yoktu.

Mete sessiz kalınca mavi gözler saklandıkları yerden çıkarak yukarı doğru kalktı ve kara gözleri buldu.

"Kaç kadeh devirdin, hala uyumuyorsun." Mete içerken Ali orada değildi ama konuşmasından, ayakta duramamasına kadar belliydi ne kadar çok içtiği. Bu haliyle uyanık kalması iyi değildi. Zaten sabah dağılmış olarak uyanacaktı bir de uyumayarak kendisine eziyet ediyordu

"Korkuyorum." Ali soru sormamıştı ama Mete en dürüst haliyle cevapladı onu. Uyumamasının sebebini biliyordu. Ali'yi okşarken aklı da boş durmuyordu. İçeride bitti demişler, başardık diyip öpüşmüş öyle içeri gelmişlerdi ama korkuyordu Mete. Düşünceleri avlıyordu onu, güzel olan hiçbir şey gerçek gelmiyordu.

"Neden?" Ali şimdi soru sordu ama Mete bunu cevaplamadı. Onu tam olarak korkutan şey neydi kestiremiyordu. Belki artık güçsüz hissetmesiydi, belki içten içe hissettiği yalnızlıktı, belki de Ali'yi kaybetmekten korkuyordu.

"Seni kaybetmekten korkuyorum." Birkaç dakikanın ardından yüreğini en çok daraltanı, düşünmekten kaçındığını seçti.

"Saçmalama Mete beni kaybetmeyeceksin." Ali, Mete'nin kollarının arasından sıyrılıp doğrulduğunda sinirlenmişti. O da korkuyordu ama itiraf etmekte Mete kadar güçlü değildi. Birkaç ay önce Mete'nin ona verdiği öğüte uyuyordu ve dillendirmiyordu. Mete böyle demişti; Dillendirirsen gerçek edersin demişti ve Ali onu kaybetmek istemiyordu. Dillendirdiği için sinirleniyordu ona.

"Kaçtık, kurtulduk. Sadece biz de değil, Canan ve Ahmet de kurtuldu." Bunlar Mete'nin bilmediği şeyler değildi. Doğruları ama yine de Mete'nin korkusuna çözüm değillerdi.

"Ben hiç kazanmadım Ali. İstediğim şeyleri hiçbir zaman alamadım. Hep bir şeyler ile idare ettim." Mete de doğrularak oturdu ve göz göze geldi Ali'yle. Gözleriyle birlikte kalplerini de kenetledi. Kırgın bakışları Ali'nin öfkesini saniyeler içinde sildi.

"Babamın sevgisinin yerini para aldı. Annemin benden utanarak kaçınmalarının, susmalarının yerini benimle konuşan yazarlar, kitaplar aldı. Senin sevginin yerini dostluğun aldı. Hep bir şeyler ile idare ettim ben. Şimdi sen karşıma geçip başardık diyince inanamıyorum." O kadar çok kaybetmişti ki kazanmak onu korkutuyordu. Kaybetmeye alışmıştı. Acısı bile hafızasına kazınmıştı ama bu yeni duygu, bu mutluluk bilinmezlik demekti ve bilinmezlik en dehşet verici korkuydu.

"Oradayken bile bu kadar çok korkmuyordum Ali. Şimdi, şimdi çok farklı, bu kadar yaklaşmışken kaybetmek..." Ağladığının farkına Ali baş parmağı ile yaşları yakalayınca vardı. "Kaybetmek istemiyorum çünkü bunun altından kalkamam. Bu sefer olmaz."

"Gözlerime bak sarhoş şair." Mete'nin kalbinde acının ve kederin açtığı yarayı yine acıdan bahsederek onaramazdı. Bunu bildiği için tatlı diliyle konuştu Ali. "Kaybetmek yok, gözlerim göğü gördüğü sürece mavi kalacak. Onlar mavi kaldığı sürece gün de aydınlık olacak. Mavi gökyüzünde kara bulutlara da yağmura da yer yok." Uzanarak öptü yağmurun kaynağı gözleri.

"Sen odana oturmuşsun, perdeni de çekmişsin. Dışarısı aydınlık ama sen o güneşliklerin ardında karanlık sanıyorsun." Mete'yi kendisine çekerek kollarının arasına aldı ve tekrardan uzamasını sağladı. Bu sefer sevgilisinin göğsünde nefeslenen esmer oğlandı.

"Sana geleceği göstermemiz lazım." Dedi Ali kendinden emin bir şekilde. "İster yum gözlerini hayal et, istersen ay ışığına bak. Sen neyi seçersen seç gelecek değişmeyecek." Kendisi Mete'ye bakmayı seçerken Mete gözlerini yummayı seçti.

"Bir yıl kadar sonra, dünya bizi unuttuktan sonra gideceğiz. Her nereye istersek oraya yerleşip yeni bir hayat kuracağız. Sen nereyi seversin bilmem ama ben deniz isterim şimdiden söyleyeyim." Ali'nin hafif uyarıcı tonu Mete'yi gülümsetti. "Küçük bir evimiz olacak çünkü fakiriz. Yani pek bir şey bekleme, pek eşyamız da olmaz."

"Sen, yatak ve kütüphane." Mete kendisi için gereken her şeyi araya sıkıştırarak Ali'yi böldü.

"Sonra bir köpeğimiz de olacak. Sarı olanlardan, hani senin küçükken vardı. Öldü diye günlerce ağlamıştın. Neydi ismi?" Ali hayal meyal hatırlıyordu köpeği ama Mete'nin üzgün gözleri hafızasına kazınmış gibi netti.

"Güneş." Dedi Mete. Bir köpeğe verilecek en garip isimlerden biriydi bu ama Mete çok seviyordu. Kendisini mutlu eden yegâne şey olduğu için güneş demişti ona. O zaman hayatına güneş gibi doğmuştu köpek.

"Güneşimiz olacak ve biz kimsenin bizi bulamayacağı evimizde onunla birlikte yaşayacağız. Her ne olmak istiyorsak o olacağız ve hiç kimse karışamayacak."

"Güzel..." Dedi Mete ama sesinde burukluk vardı. Ali bu tonu hemencecik tanıdı.

"Ne eksik Edib?" Dedi merakla.

"Hiç." Dürüstlüğünü dakikalar öncesinde bıraktı Mete. Bu soruya yanıt verip Ali'yi çıkmazda bırakmak istemiyordu çünkü isteği imkansızdı. Sahip olduğu şey dünyalardan bile güzeldi ama her zaman içinde bir yerlerde tamamen aile olmayı isteyecekti. Ali'nin üstlendiği sahte damatlık bile içten içe mutlu etmişti onu. Diğerlerinin sahip olduğu şeylere sahip olmak isterdi. Ali'den bir parça isterdi, gerçekten özgür ve mutlu olmak isterdi.

"Canan ve Ahmet gelir, gider." Ali geleceğine ekleme yapmayı sürdürdü. "Belki beş, belki altı yıl sonra etrafta dolanan küçük bir çocukları da olur. Belki Mete amcasına hayran bir kız ya da ona benzemek isteyen bir erkek." Mete dile getirmese de Ali yüreğinden geçeni duymuş gibi çözüm buldu ona.

Mete derin bir nefes aldı ve yumduğu gözlerini açtı. Ali'yi üzdüğünü biliyordu. Üzülmenin korkularını geçirmeyeceğini de biliyordu. Güçsüz hissetse de Ali için savaşacağını ve korkularını gerçek kılmayacağına da biliyordu. Bunun için gülümsedi ve konuyu dağıtmak için aklına gelen iyi fikri kullandı.

"Onlarınkini boş ver." İyice kayarak tamamen Ali'nin üzerine çıktı. "Biz daha iyi çocuklar yapabiliriz." Sözlerinin ardından beyaz boynu buldu dudakları.

"Zorlama." Ali bu dudaklara özlem duysa bile Mete'yi omuzlarından iterek tekrardan yatırdı. "Fazla içtin kalkmaz." Dedi alayla.

"Sen öyle san." Mete tekrar hamle yapmaya çalıştı ama Ali'nin kollarından kurtulup kalkabilecek kadar güçlü değildi. Alkol tüm bedenini ele geçirmişti.

"İçen kafamı sikeyim!" Ali, sözlerine karşı güldü. İçmese kafasıyla değil, Ali'yle ilgileniyor olurdu.

"Başka bir gün aşkım." Dedi Ali uzanıp Mete'yi dudağından öpmeden önce.

Kaossuz bölüm istiyorum bunun için uzatabildiğim kadar çok uzattım fakat bundan sonraki böyle olamayacak maalesef. Hazırlanıp gelin, uyarıyorum.

-Lisa

UsulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin