"Geceye kadar böyle kalsak, ben yine sen git demeden gidemem." Şimdiden yarım saat olmuştu. Ali uyku ve uyanıklık arasında gidip geliyordu ama Mete, Ali'nin varlığını bile bile yumamıyordu gözlerini.
Ali git gide daha da yaklaşmış en son kolunu da Mete'ye atmıştı. Sanki gitmesin diye tutuyor gibiydi.
"Git demem." Dedi Ali uykulu sesiyle. Daha da sıkılaştırdı kolunu.
"İşe gitmem lazım." Boş olsa o da gitmek istemezdi. Yedi yıl sürmüştü bu huzura ulaşması. Doymadan çekip gidebilmek çok zordu onun için. Özellikle döndüğünde Ali'yi bulabileceğinden emin değilken.
"Birkaç saat geç aç dükkanı." Ali böyle konuşuyordu, sanki dilinden çıkan her şeyi yapması kolaymış gibi. Mete hiçbir zaman hatırlatmamıştı onun kadar cesur olmadığını ona. Sadece bu olay için değil, dudaklarının her açılışında böyleydi Ali. İlk bakışta sessiz, sakin, aklı başında duruyordu ama deli bir yanı vardı. Başına buyruk ve cesur bir hali vardı. Canan'la evliliği kabul etmesine en çok bunun için şaşırmıştı Mete. Boyun eğen biri olmamıştı hiçbir zaman.
"Şarkı söylesem kalır mısın?" Ali son kurşunlarını şirinliğe kullanıyordu, son şansını deniyordu. Mete onun bu sorusuna karşılık gülümsedi.
"Bu kadar çok istiyor musun kalmamı?" Bir saat önce bunun yaşanacağını hayal bile edemezdi.
"İstemesem bu kadar zorlar mıyım?" Çocuksu bir sinirle söylendi Ali. Ali'ye normal gelebilirdi ama Mete çatılmış kaşları ve sinirle kısılan gözleri gördükçe sevmek istiyordu onu.
"Neden istiyorsun?" Mete'nin bir nedeni vardı. Mete seviyordu Ali'yi, aşıktı ona. Ali'nin gösterecek nasıl bir nedeni vardı?
Ali doğrularak oturdu, yine hayal kırıklığı ile bakıyordu mavi gözleri.
"Bu kadar mı inanmıyorsun bana? Kapıdan çıktığın gibi kalbimden de çıkmayacaksın. Çıkabilecek olsan çıkarırdım ama gördüğün gibi öyle bir şansım yok." Ali'nin sözlerinin ardından Mete'de doğruldu. Kendi gözlerini görmese de Ali'ye eş bir hayal kırıklığı ile baktığını biliyordu.
"Sorun da bu ya! Ben çıkarabilecek olsam bile çıkarmazdım seni. Ben aşığım İzmir'li, sen daha ne hissettiğini bile bilmiyorsun. Ben de mutlu olmak istiyorum ama korkuyorum işte. Seni yeni bulmuşken, yine kaybetmekten korkuyorum. Artık eskiye de dönemem, bir defa seninle nefes aldım, yokluğunda boğulamam." Bunun için yapma demişti Ali'ye. Yine o ana gidebilseler bu sefer yapma diyemezdi çünkü ilk defa nefes alabilmişti o dudaklarla, ilk defa yüreği dinlenmişti. İlk defa kalbinin dalgası durulmuştu.
"Sana seni seviyorum diyemem, bu senin aşkına hakaret olur Mete. Ben, senin kadar sevdiğime inanmadan demem bunu sana ama şu kadarını söyleyeyim; ben senin için savaşırım, sen yapamazsın ama bunu. Sen, kendin karar verirsin neyin benim için iyi olacağına sonra kendini yakar, beni kurtarırsın ama ben buna göz yummam. Belki senin, beni sevdiğin kadar sevemem seni ama gerektiği gibi davranırım. Yedi yılda kendine göstermediğin değeri gösteririm sana, yakmam seni. Yedi yılın izini silemem ama yenisi de eklemem. Sen, benimle gelemeyecek kadar çok değer verirsin herkese bense sadece seni kurtaracak kadar bencil davranırım.
Bunu yapacağımı biliyordum, bunun için korktum ama yine de o adımı attım ben. O öpücük sadece senin için değil, benim içinde geri dönülmez bir yoldu. Bu saatten sonra sevgini göre göre, seni ne kadar çok istediğimi bile bile gidemem ben senden. Deli gibi korkuyorum ama yapamam bunu."
Öylece bakakaldı Mete. Duydukları ağır geliyordu kalbine. Acı vermiyor, mutlu ediyordu ama yine de olacakların bilincinde olduğu için sindirmesi de zordu.
"Şimdi ben sana diyorum ki Edib; sen, beni kalbinden çıkarmazsan, gerekirse sen iyi ol diye ben kendimi o kalpten zorla çıkartırım çünkü sen kendine bu iyiliği hiç yapmadın." Mete yedi yıl boyunca Ali zarar görmesin diye hep kendinden vermiş, eksile eksile kalmamıştı. O zamanlar seven oydu, şimdiyse Ali de değer veriyordu ona ve kendi değer verdiği kişinin incinmesine izin vermeyecekti.
"Kalbimden gitmeni istemiyorum." Kendini, kalbini Ali içindeyken seviyordu sadece.
"İstemiyorsun ama kırılmayayım diye yaklaşmıyorsun bile." Ali, Mete'ye doğru kayarak yaklaştı yine. Mete'nin aralarına koyduğu mesafeden rahatsız oluyordu artık.
"Seviyorum diyemeyebilirim ama istiyorum derim." Yakalarından tutarak çekti Mete'yi kendine.
Dudaklarını birleştirerek Mete'nin alt dudağını kavradı. Ensesine yükselen el de aynı şekilde çekti Ali'yi. Su içer, nefes alır gibi öpüyordu Mete. Daha Ali bile farkında değildi ama en çok böyle sevişine aşık oluyordu.
Dudaklarında hissettiği sıcaklık, öptükçe ıslanan dudaklar ve tenine değen nefes, hepsi sarhoş ediyordu esmer oğlanı. Nefes nefese kalmadan ayrılamıyordu bunlardan.
"Unutur gibi oldun, öpeyim dedim." Dedi Ali ayrıldıkları gibi. Onun alaylı haline karşılık Mete'de güldü. Sonra Ali'nin kalbini aleve veren o ilk sözleri söyledi bir daha.
"Çok aşığım be İzmir'li!" Yine aynı tonda, aynı aşkla söylemişti. "Sakın gitme benden."
"Gidersem seni de alır öyle giderim." Dedi Ali. Mete hazır değildi gidişlere, onun için ya kalan ya giden vardı. Ali ikisini de aynı tarafa çekecekti.
Nasıl gidiyor, eğleniyor muyuz?
Şöyle güzel bir duygu aktarımı istiyorum. Fikir, istek, düşünce ne varsa yazın buraya.
Bir de küçük bir sorum var, kapaktakileri çocuklarım olarak hayal eden var mı? Yoksa benim gibi aklınızda mı kurdunuz?
Ben kaçar, çoook seviliyorsunuz.
-Lisa