"Kabul ediyorum." İki kelime odada bulunan iki kişinin yüreğine su serperken bir diğerini kor alevlere attı.
Ali tüm gece düşünmüştü. Bu sefer kendi odasında, kendi camında oturarak düşünmüştü. Kendisi mi mutsuz olmalıydı, yoksa diğer herkesi hayal kırıklığına mı uğratmalıydı? Hangisinin yükü daha ağırdı. Seçimi belliydi.
Ondan şimdi oturmuştu ailesinin karşısına. Yüzüne sahte bir gülüş kondurmuştu. Onu buruk görmelerini istememişti. O, bu kadarını düşünürken ailesi sözlerinin mutluluğunu yaşıyordu.
"Bir şartım var; Canan'ı da alıp gideceğim." Annesinin gülüşü sekteye uğrasa da babası başını onaylarca salladı.
"Hele bir evlenin, istediğiniz gibi giderseniz. Büyük şehir görür kızcağız da."
Ali'nin isteği de buydu. Canan'ı bir eş olarak değil, bir yoldaş olarak görecekti. Öyle alışacaktı ona, madem Mete'nin dediği gibi sevmesi bir ömür sürüyordu. O da bir ömür arkadaş olurdu kızla. Onu da peşinden götürüp bir şans vermek istiyordu.
Bir başkasıyla olsa, onu buraya bağlayacaklardı. Tanıdığı bildiği bütün kadınlar gibi olacaktı Canan'ın da sonu. Böyle avuttu Ali kendini. Büyük şehri görür kendi istediğine karar verir ayrılırdı ondan. Kendisi ise hep istediği gibi gitmiş olurdu. İkisinin boynundaki ipleri böyle gevşetmiş olacaktı ama biri daha vardı, gözleri acıyla kavrulan biri. Ali ona da yardım edecekti ama önceliği Canan'a verdi ve kızı görmeye gitti. Bugün eşi olarak kabul ettiği kızı ilk defa görecekti.
Kapısına gidemezdi ama uzağa da Canan gelemezdi. Kıza haber vericek bir telefon numarası bile bulamadı Ali. Onun için Metin'e söyledi. O da Canan'ın arkadaşlarına ulaştı ve bu sayede Canan da duymuş oldu.
Böylelikle ailesinden önce haber almış oldu Ali'nin fikrini. Evlenmek istemese görmeye gelmezdi. Haberi duyunca garip bir hal salındı Canan'ın kalbine.
Ali de diğerleri gibiydi, onu da istememişti. Ali'nin tek farkı bu sefer ona soran olmamıştı. Annesinin söylemleri gibi olmamıştı. Babası gelmiş; "Ali ile evleniyorsun." Demiş üç kelime ile bitirmişti genç kızın hayallerini.
Canan evinin arkasındaki bostana gitmek için çıkmıştı evden. Arkadaşı onun için gözcülük ederken o bayır aşağı koşar adımlarla inmişti.
Terleyen ellerini elbisesinin eteklerine sürerek gerginliğini geçirmek istedi ama Ali'yi köşede gördüğü anda anladı ki ne kadar denese de geçmezdi bu korku.
Hayatını geçireceği kişiyi ilk defa gerçekten gördü. Resimlerin arkasından birçok sefer görmüştü ama yüz yüze gelmek başkaydı.
Yakışıklıydı maviş oğlan ama bir önemi yoktu Canan için. Gecelerce uğruna ağladığı o değildi, gönlünde olan o değildi. Ali'ye doğru attığı her adımda geriye gitmek istedi ama yine de yürüdü.
"Ali..." Dedi fısıltıdan daha yüksek olmayan sesi ile. İsmi anarken çatlamıştı sesi. Ali ona doğru dönerek baktı.
Kendine bakan yeşil gözleri gördü. Birbirine bastırdığı dudakları ve önünde oynadığı parmakları duygularını ele veriyordu Canan'ın.
"Hoş geldin Canan." Dedi Ali elini ensesine atarken. O da Canan gibi ne yapacağını, ellerini nereye koyacağını bilememişti.
Canan kafasını hafifçe sallayarak karşılık verdi sözüne.
"Çok tutmayacağım, sadece bir şeyler söylemek için geldim." Merakla baktı yeşil gözler.
Güzeldi Canan, saf bir güzelliği vardı. Bembeyaz teninde parlayan pembe dudakları ve pembe yanakları, yüzünün incisi kocaman yeşil gözleriyle masum görünüyordu.
Onu gören bir başkası olsa aşık olurdu ama Ali güzelliğinden önce bakışlarındaki kederi gördü. Annesinin dediğinin aksine kızın da istemediğini anlıyordu.
"Diğerlerine kalsa evlenmeden göremezdim seni ama söyleyeceklerimi önceden duymanı istedim.
Buraya gelirken içinde bir istek varsa, biraz hevesin varsa sonra üzülme diye gelmiştim ama söylediklerinin aksine senin de bu evliliği istemediğini görüyorum. Ben de senin gibiyim Canan."
"O zaman neden geldin? İstemiyorum deyiverseydin Ali." Hevesin verdiği aceleyle konuştu kız. "Ben diyemem ama sen dersin, seni dinlerler." Bir umut gördü Ali'nin mavi gözlerinde.
"Yapamam Canan. Benim için de kolay değil." Ali, yeşil gözlerin tekrar hayal kırıklığı ile dolmasını izledi.
"Ben sadece elimden geleni yapacağımı söylemeye geldim. Evlensek de seni sevemeyeceğimi söylemeye geldim.
Tek bir şartla kabul ettim evliliği, o da buradan çekip gitmek. Seni de büyük şehire götürmek istiyorum. Birlikte yaşar, ayaklarımızın üzerinde durur sonra da ayrılırız. Buraya dönmek, onların eline bakmak zorunda kalmazsın." Canan derin bir nefes aldı, sevmeyeceğini biliyordu bunun için sevilmeyecek olmak da yaralamadı onu ama Ali'nin iyi gördüğü bu sözler yüreğine su serpmiyordu. Gitse de kalsa da sonuçta onun karısı olacaktı.
Düşüncesiyle kollarını göğsünde birleştirdi. Bir refleks olarak yapmıştı bu hareketi, içten içe korumak istemişti kendini.
"Bundan sonra kardeşimsin sen benim, dokunmam ben sana. Korkma benden." Ali onun tepkisini görerek konuştu. "Dahasını yapmak isterdim ama elimden fazlası gelmez."
"Teşekkür ederim." Dedi Canan. Anlıyordu Ali'yi, müteşekkirdi ona. En azından acısının bir kısmını siliyordu Ali. Bir başkası olsa, umursamazdı Canan'ı. Sevmiyorsa başka kadına gider, sonra eve döner Canan'ı da kullanırdı.
"Senin derdin, benim derdimdir Canan." Kız bu sözle burukça gülümsedi.
Buluştukları kulübenin arkasından gelen adım seslerini işittiklerinde ikisi de korkuyla baktı o tarafa.
"Eyvah!" Dedi Canan geriye doğru adım atarak. Zaten aralarında bir metreden fazla mesafe vardı ama görenlerin neler diyeceğini biliyordu, bunun için daha da geri kaçtı.
Sonra görmeyi hiç beklemedikleri biri çıktı adımların sahibi.
Canan rahatlarcasına nefes verirken Ali endişeyle baktı kara gözlere. Mete'nin bakışları bir Canan'a bir de Ali'ye kondu. Sonra Canan'da durdu.
"Mete, sen miydin kardeşim?" Dedi Canan rahatlama dolu gülümsemesi ile. Ali onun gösterdiği yakınlık ile gözlerinı kısarak baktı kıza. Tanıştıklarını tahmin ediyordu ama bu kadar yakın olduklarını bilmiyordu. Hiç belli etmemişti Mete.
"Babanın isteği vardı." Dedi Mete. Hala inatla kıza bakıyordu.
"Gel, birlikte gidelim eve." Dedi Canan kolunu Mete'ye uzatarak.
Mete kıza doğru gelip kolunu tuttu ve Ali'ye hiç bakmadan yürümeye çalıştı.
"Mete!" Ali, Mete'nin ondan kaçtığını görüyordu.
"Sonra İzmir'li..." Dedi Mete.
Ali aptallık ettiğini şimdi görüyordu. Belli ki kardeş dediği kızla yakıştırmıştı Mete'yi ama sinirlenmesi için bir nedeni olmasını beklemişti. Madem kardeş olarak görüyordu Canan'ı neydi sakladığı mesele?
Ali, Canan ile anlaşmış ilk sorununu çözmüş, kızı boğazındaki ipten kurtarmıştı. Sırada Mete vardı. Onu da alacaktı dar ağacından. Ona yardım etmek istemesinin ilk nedeni acısını görmesiydi ama zamanla merakı öncelikli neden oluyordu.
Usul usul düşelim mi sevdaya? Bence yeterince dayandık, fazlasıyla acı çektik :)
-Lisa
![](https://img.wattpad.com/cover/249675155-288-k500894.jpg)