Mavi gözler tekrardan aralanana kadar rüyalarında bile rahat edemedi Ali. Normalde alkol hafızasını temizlerdi ama dün gece rüyasında inatla aynı anı görüp durmuştu.
Mete'nin gözlerindeki acıyı bir türlü silemedi aklından. Onun için daha aklı yerine gelemeden attı kendini yataktan. Dün soramadığını bugün sormak istiyordu.
"Ali oğlum nereye?" Annesi onu durdurmaya çalışarak kolunu tuttu. "Dün çok korkuttun beni. Arkadaşlarını aradım ama onlarla da değilmişsin, aklım çıktı oğlum." Kadın hızla konuşurken Ali dün geceden kalmalığıyla cümlelerin çoğunu anlayamadı. Sadece bir kısmı dikkatini çekti.
Mete ile kavga etmemişti ama sinirliydi esmer oğlan, onun yüzünden düşmüş ve bir daha kalkamamıştı Ali. Mete'nin gözlerinde olan tek şey acı değildi, saf öfkeyi de görmüştü Ali.
"Beni kim getirdi?" Belki de bayılmasa öfkesiyle kavga çıkaracak gibiydi Mete. Eve bırakmak yerine, düştüğü yerde bırakmasını beklemişti Ali.
"Yan komşunun oğlu Mete." Cevabı aldıktan sonra annesinin kollarının arasından sıyrılarak çıktı Ali. Ardına bakmadan evden ayrıldı.
Telefonu arkadaşlarının, babasının mesajları ile doluyken o birine bile bakmadan aradı Mete'yi, telefonu reddedildi. Kapısına gittiğinde, annesi evde olmadığını söyledi. Ali yine de vazgeçmeyerek merkeze giden otobüse atladı ve iş yerine gitti esmer oğlanın.
Dün gece gördüğü tepkiye neden olan tek bir şey olabilirdi. Uçuk kafası ile o zaman anlayamamıştı ama şimdi görüyordu acının rengini.
Cam kapının önünde durdu. Gözleri içeride, tezgahın arkasında oturan Mete'ye kaydı. Yine siyah giymişti ve beyaz, altın karışımı dükkanda parlıyordu resmen.
Ali kapıyı ittiği anda kapının değdiği çan çıngırdayarak müşterinin geldiğini belli etti. Mete kara gözlerini önünden kaldırarak Ali'ye baktı.
İlk saniyede boş olan bakışları bir saniyede duygularla doldu. Önce öfkeyi seçti Ali, sonra hayal kırıklığını en sonsa adlandıramadığı başka bir duyguyu.
"Neden geldin?" Dedi ayağa kalkarak. Yukarı doğru kıvırdığı siyah gömleğinin altından görünen kolları yumruk yaptığı elleriyle birlikte kasılmıştı.
"Hoş geldin yok mu?" Dedi Ali kapıyı ardından kapatarak. İçeriye baktığında dükkanın boş olduğunu fark etti. Sonunda rahatça konuşabileceklerdi.
"Yok." Bir gece öncesinde gösterdiği güler yüzünün izi bile kalmamıştı dudaklarında. Gözleri dışında duygusuz olan yüzü sert ve soğuktu.
"Mete..." Dedi Ali sakince. Kendisi sakin kalmalıydı yoksa yumruk olan eller kendi yüzünü bulacaktı. Ayrıca onun acısını anlıyordu. "Canan..." Mete'nin gözleri öfkeyle yumulurken çenesi kasıldı.
"Ne oldu? Yengem yüzük için istekte mi bulundu? Ona mı geldin izmirli? Yüzüğünü almaya..." Tezgahın girişinde bulunan tahta kapıyı sertçe vurarak kaldırdı ve Ali'nin karşısına geçti.
"Ya da belki tebrik etmem için gelmişsindir!" Sesi git gide yükselirken o da her cümleyle Ali'yle arasındaki mesafeyi kapatıyordu. "Dün edemedim, özür dilerim." Derin bir nefes aldı ve söylemek yerine ölmek isteyeceği cümleyi zikretti. "Mutluluklar Ali." Sesli bir nefes vererek sonlandırdı cümleyi. Bir daha nefes almaya çalıştı. Ali, onun nefesinin titrediğini duyuyordu.
"Özür dilerim." Buraya derdini sormaya gelmişti ama bu hali gösteriyordu her şeyi. Mete sevdim demişti ama Ali gözlerini yummuş ona Canan'ı anlatmıştı. Arkadaşı, yoldaşı olmaya çalışan çocuğun sevdiği kızdan eşim diye bahsetmişti.
"Şimdi siktir git bir daha da gelme kapıma Ali!" Sesi yüksek başladı ama ismi her söylediğinde öfkesi titriyordu.
"Mete bir dinlesen beni. Suçlu ben değilim anlasan." Ali uzanarak kolundan tutmak, destek olmak istedi ama Mete geri çekildi.
Arkasını dönerek Ali'yi görmekten kaçtı. Hızla inip kalkan göğsü acısından bir parçaydı sadece. Ali arkadan bir tek onu seçebiliyordu.
"İzin ver anlatayım." Dedi Ali tekrardan, belki bir yol bulurlardı birlikte. Canan da Mete'yi seviyorsa, birlik olsalar bir çaresi olurdu belki.
"Evlenecek misin?" Son bir soru sordu Mete.
"Yardım etmezsen zorundayım." Eli Mete'nin omzunu buldu. Bu sadece ona destek vermek için değil, ondan güç almak içindi de.
Mete omzunun üzerinden baktı ona.
"Aşkını görüyorum." Ali sesini yapabildiği kadar yumuşak tutmaya çalıştı ama Mete'nin yüzü taş kesti. Gözleri bile kilitlenip kaldı mavi gözlere.
"Canan'ı sevdiğini anladım ama böyle yaparsan üçümüz de acı çekeriz kardeşim." Mete kara gözlerini göz kapaklarının ardına gizledi.
"Git izmirli." Sesi bir fısıltıdan daha güçlü değildi. "Ben sana yardım edemem." Omzundaki eli itti.
Ali ona şans sunmuştu ama acısı çok tazeydi Mete'nin önce sakinleşmesi gerekiyordu. Bunu istinaden ayrıldı oradan.
O, kapıyı kapatıp çıktığı anda yere çöktü Mete. Ali uzaklaşmadan önce son bir defa baktı Mete'ye onu ve Canan'ı içine çeken, ellerinde kelepçe olan yüzük üçüncü bir kişiyi daha içine alarak onun da hayatını karartıyordu.
Ali'ye ayrı Canan'a ayrı yakarım ama en çok Mete'me yakarım.
-Lisa