Ali sandalyeye neredeyse çökercesine oturdu. Dağılmış kahve saçları ve nefessiz hali gözlerindeki ızdırap dolu bakışları açıklıyordu.
O herkesle konuşmak, tanışmak ve herkese hizmet etmek zorundayken arkadaşları bir masada oturmuş, bardaklarındaki içkileri içiyordu.
Hamamdan birkaç saat sonra Necdet'in kahvesine gelmişti herkes. Arkadaşları, zavallı mavişe bunun tek günlük olduğu konusunda telkin veriyorlardı.
"Bu benim kına gecem mi?" Daha düğün tarihi bile belli değildi ama yine de öyle hissediyordu Ali. Arkadaşları onun bu söylemi ile kahkahaya boğuldu.
"Ne ağladın be Ali be!" Dedi Metin. "Bak kayınbaban ne çok seviyor seni, tüm günü o ödedi." En azından para cebinden çıkmıyordu ama böylelikle kendini yeni gelin gibi hissediyordu. Sanki damat tarafı onlardı da el bebek gül bebek besliyorlardı Ali'yi. Canan'ın da bir yerde kendi annesinden böyle çektiğini tahmin ederek onun için de üzüldü.
Gömleğini çekip bırakarak biraz hava yapmaya çalıştı kendisine.
"Beni buradan kurtaran olursa on yıl kölesi olurum." Dedi masadaki gençlere doğru.
"Yerine geçecek elli kişi sayarım." Dedi Kemal gülerek. "Canan çok güzel kız." Ali'den önce Ahmet ve Mete yanıt verdi ona. Mete, Ahmet'in konuştuğunu fark ederek kendi cümlesini yarıda böldü.
"Ayıp oluyor Marul." Dedi Ahmet uyarıcı bir tonla. Kıvırcık çocuk tek kaşını kaldırarak baktı ona.
"Cümleyi bitirseydim Ahmet. Ali'den önce yanıt verdin maşallah." Bardağındaki içkiyi kafasına dikti.
"Yengen artık o senin." Dedi Metin, Ahmet'i destekleyerek. "Aman dikkat." Laf atışması devam ederken Ali hiç oralı değildi. Hala sıcaktan yanıyordu.
Mete masadaki kağıt altlıkları ona doğru uzattı. Ali onları alarak hava yapması için yellemeye başladı.
"Biraz daha oyun havası duyarsam kusarım." Dedi Ali, Mete'ye doğru eğilerek.
Mete de yaklaşık iki saattir diğerleri gibi içtiği için kara gözleri alkollün etkisiyle mayışmıştı.
"Derdini alsın diye sana da verirdim İzmir'li." Bardağını kaldırarak neyi ima ettiğini gösterdi. "Ama şimdi izleniyorsun laf etmesinler arkandan, sonra kötü gelin derler." Dudakları alayla kıvrıldı. Hepsi Ali'ye gelin gibi davranıldığının farkındaydı.
"Mete!" Dedi Ali uyarır bir tonda. Mete yine de gülmeye devam etti. "Senin dilin çok uzadı Edib, dikkat et de kesmeyeyim." Tüm gün Ferdi, Metin ve Mete tarafından dalga geçilmişti Ali.
"Kessene..." Dedi Mete misilleme yaparak. Kaşları kalkıp indi ama yarım dakika bile sürmedi inadı. Hemen sonra elini çenesine koyarak masaya dayandı. Kafasını hafifçe yana yatırdı. Normalde arkaya sabitlediği saçları hamamdan sonra düzeltilmediği için dağınıktı ve hareketi ile anlına döküldü.
Böyle daha iyi diye düşündü Ali ama yanlış anlaşılmamak için söylemedi Mete'ye.
Mete tekrar doldurduğu bardağına uzandı ve tek dikişte yarısını bitirdi.
"Edib..." Dedi Ali onu uyarırcasına. "Sen de bir hal var, anlat bakalım." Sabahtan beri diline gelen soruyu daha fazla tutamadı içinde. Mete'nin kara gözleri üzerinde dururken garip bir parıltı vardı içinde.
Dudakları istemsizce yukarı doğru kıvrıldı, belli etmemek için birbirine bastırdı Mete ama saklayamadı. Sonunda pes ederek sesli bir nefes verdi ve kendini tutmayarak gülümsedi.