Ali arkadaşlarından ayrıldığında dönüşünün yarattığı dalgalanmayı yitirmişti ve deniz gibi sakinleşmişti. Saat neredeyse onu bulurken anca dönmüştü evine.
Annesi onu kapıda karşılarken sabah bıraktığı gibi değildi. Dışarıdaki ayakkabılardan babasının evde olmadığını anlamıştı ve annesinin gözü yaşlı hali endişelendirdi genç oğlanı.
Kapı ardından kapandığı anda sarıldı kadına. Nedeninin babası olduğunu düşünüyordu. Mutlu bir aile sayılırlardı ama bazen babasının eve gelmediği geceler oluyordu.
Ne olduğunu sormadan öptü annesinin saçlarını.
"Konuşalım oğul." Dedi kadın oğlunun göğsünde dinlenirken. Ali'nin gözleri yumuldu ve annesinin söylemi ile derin bir nefes aldı.
Annesi, babası ne yaparsa yapsın anlatmazdı ona. Başka bir şey vardı bunun altında, kendisiyle ilgili bir şey.
Koltuğa otururken yutkunması ile hareket eden adem elmasını gördü yaşlı kadın. Oğlunun durumu anladığının farkındaydı.
"Ali'm." Dedi okşar gibi sesiyle ama Ali rahatsız hissetti. Kadın ne diyeceğini nasıl başlayacağını bilmiyordu.
Oğlu yokken kendisini nasıl ikna ettiklerini düşünmüştü ama aklına bir şansı olmadığı gelmişti. Yıllar önce onu ikna etmeye çalışmak yerine eşinin gücü ve görüntüsü ile avutmak istemişlerdi.
"Kız çok güzel, bir görsen." Dedi kendisine yapılanın aynısını oğluna yaparak.
"İstemiyorum anne." Ali diğerleri gibi görüntüyü umursamıyordu. Sevdiği kızlar hiçbir zaman en güzelleri olmamıştı.
Kadın derin bir nefes aldı. Oğlunu nasıl ikna edeceğini bilmiyordu.
"Ali sana seçenek sunmuyoruz oğlum, tıpkı senin giderken bize sunmadığın gibi. Ne desen he dedik oğlum, bir sözün bir isteğin geri çevrilmedi.
Baban ne çalıştıysa sana yolladı. Tek yavrumuzsun diye seni el üstünde tuttuk. Her şeyden çok değer verdik ama sen, senden istediğimiz ilk şeyde bize yüz çeviriyorsun." Annesi oğlunu canını en çok yakan yerden vururken oğlu sadece ofladı.
"Anne bahsettiğimiz şey evlilik!" Kendini tutamayarak sesini yükseltti. "Daha adını yeni öğrendiğim, yüzünü bırak kalbini bilmediğim bir kızla bir ömür geçirmemi istiyorsunuz." Öyle rahat söylüyordu kadın sanki bahsettiği oğlunun hayatı değildi. Sanki ondan istedikleri şey basit bir şeydi.
"Başka seçeneğim yok ki Ali. Olsa sorardım sana. Ne istiyorsun, kimi seviyorsun? Derdim ama bana da soran olmadı oğlum. Baban geldi, lafını etti, ikna et dedi. Devamı var mı sanıyorsun ya da babanın bir seçeneği var mı sanıyorsun? Söz konusu gururumuz..." Kadın anlatması gerekenden fazlasını söylediğini fark ederek sustu. Dizlerini çevirerek yan döndü ve kollarını bağladı. Ali annesini böyle küskün görmekten nefret ediyordu. Ali onun ellerini kavrayarak kendine doğru döndürdü.
"Anne..." Sesinde yalvaran bir ton yoktu. Daha çok uyarıyordu. Burada söylemezse gidip öğrenirdi Ali.
"Ben bilmem oğul." Kadın gözlerini kaçırmaya çalıştı.
"Ya sen söylersin ya da iner Necdet'ten öğrenirim." Ses tonu kahvenin sahibine, annesine sorduğu kadar kibar sormayacağını gösteriyordu. Kadın anlatmadan önce derince bir nefes aldı. Yapmaya çalıştığı şeyi yıkmak, oğlunu ikinci babası olacak kişiyle karşı karşıya getirmek istemiyordu.
"Babanın borçları vardı, alacaklıları vardı. Yanımızda bir tek Necdet durdu." Sadece iki cümle ile özetlediği olay oğluna aktarmaya çalıştığı kadar basit değildi ama bu kadarını bilmesi yeterdi Ali'nin.
"Gururumuz söz konusu Ali. Dahası yok." Borç... Ali'nin kimden alındığını bilmesine gerek yoktu. Ne kadar olduğunu da bilmesi bir şeyi değiştirmezdi. Ali bedeliydi bu işin.
"Gururunuz ve benim hayatım arasında seçim yapıyorsunuz." El üstünde tuttukları oğulları seçtikleri taraf değildi.
"Büyükler sözü kesmişler, bize ne demek düşer?" Yaşlı kadın çocukluğundan beri böyle öğrenmişti. Bu durumda aile büyüğü babasıydı ve çoktan sözünü söylemişti.
"Kızın hayatını yakıyorsun anne. Ben iki gün sonra kapının önüne koysam ne olacak? Çekip gitsem? Kimse laf etmeyecek ama o kızın öyle bir şansı var mı? Buraya dönebilicek mi? Ailesinin yüzüne bakabilecek mi?"
"Oğlum deme öyle..." Annesi biliyordu ki Ali'nin sözleri gelecekten bir parçaydı. Mavi gözlerinden belliydi bu. İsimlerini kurtarmak, borçlarını ödemek için yapıyorlardı ama Ali daha kötü leke çalabilirdi alınlarına.
"Kız seviyor mu bari?" Dudakları yukarı doğru kıvrıldı ama gözleri acı çekiyordu.
"Sever oğlum. Kim evlenmeden sevmiş? Biz de zamanla alıştık, sevdik." Seni biriyle evlendirirler, sonradan seversin derler ama sevemezsin. Mete'nin sözleri bir daha yankılandı aklında. Kendinden öncekilerin kaderi buydu. Ondan da bunu bekliyorlardı.
"Ben gördüm kızı bir şey demiyor, o da istiyor seni."
"Sanki konuşma şansı var da. Kaçtığı diye vurulan ilk kişi olmayacağını o da biliyor." Ali'nin alayla söylediği sözler sinirlendirdi annesini.
"Bu köyde senden iyisini mi bulacak Ali? Okumuşsun, şehir görmüşsün, hepsinden de yakışıklısın. Şanslı saysın kendini." Ali ellerini saçlarına atarak hırsla karıştırdı. Bunlar birini sevmeye yetmezdi. Gönlünde biri varsa Canan bu saydıklarını umursar mıydı?
"Dahası yok Ali, sevmesen de başka şansın yok oğlum." Ayağa kalkarak omzunu tuttu Ali'nin. Bir yol daha var demek istedi Ali. Ailesinin sözlerini hiçe sayar çeker giderdi.
Başkalarına zor değildi çekip gitmek ama Ali çökmüş omuzlarıyla, ellerinin arasına sakladığı yüzüyle biliyordu ki başka bir seçeneği yoktu. Bunun için dün gece konu ilk açıldığında daralmıştı kalbi. Ailesine duyduğu saygı ve sevgiydi ellerini bağlayan. Kendisi için yapılan her şeye bir karşılık vermesi gerektiğini biliyordu.