En Karanlık Gecenin Şafağı

8.2K 467 228
                                    

Başlangıçtaki söz dışındaki italik yazılar rüyaları belirtmek için.

Şafak, gecenin en karanlık zamanından sonra söker. Eski bir sözdü Ali'nin aklında dönüp duran. Sözü kendine her söylediğinde gecenin en kara tonunun üstüne çöktüğünü düşünürdü.

Önce Mete'nin sevdası karartmıştı gününü. Sonra karanlık sandığı aşkın, karanlığın içinde parlayan ay olduğunu anlamıştı. Ondan sonra çokça gördü Ali en kara geceleri. Şafak sökmüş müydü o gecelerden sonra? Sökmüş olsa, cam ardından sevgilisini hayatta tutmaya çalışan doktorları izler miydi?

Şimdi yine kara bir gecede hapis olduğundan şafağa oldukça uzak hissediyordu. Yine de umutlu bir düşünce belirdi kalbinde. Şafak hiç sökmemişti belki ama Ali, kara gecede Mete ile mutlu olmaya alışmıştı. Aydınlığa ihtiyacı yoktu artık.

Derince bir nefesle şişirdi göğsünü. Kalbi atıyordu çünkü karşısında, monitörde Mete'nin de kalbinin attığını görüyordu. Onun aldığı kadar nefes alıyordu.

"Ali..." Metin konuştuğunda Ali ona doğru dönmedi. Gözlerini ayırırsa Mete'yi yine kaybedecekmiş gibi hissediyordu. "Git de şu yarana bir baktır oğlum. Bak Mete yanımızda, yaşıyor, daha iyi de olacak." Metin üçüncü defa aynı sözleri söylüyordu. Ali diğer ikisinde olduğu gibi bu sefer de duymadı onu.

"Mete uyandığında seni böyle görürse daha kötü olur biliyorsun." Mavi gözler sonunda kondu Metin'in üzerine. Çaresizlik o kadar yoğundu ki gözlerinde Metin, birkaç saniyelik bakışla bile söylemek istediği her şeyi duydu. "Uyanacak." Dedi arkadaşına teselli vermek isteyerek. Mavi gözlerdeki sorunun bu olduğunu biliyordu. Ali birinden daha duymak için çaresizce yalvarıyordu.

"Sen git, görün doktoruna. Geldiğinde uyanmış olacak Mete." Kalbi atıyor, nefes alıyordu. Doktorlar bir şey söylememişti ama Metin kuzenini herkesten iyi tanıyordu. Savaşçıydı Mete, kimse duramazdı önünde. İki darbe ile devrilecek biri değildi.

"Öldüğümü sanıyordu Metin." Çatlayarak çıkan sesindeki acı Metin'e de titrek bir nefes aldırdı. "Kalkması için nedeni..."

"Var." Diyerek kesti arkadaşını. "Var, kalkacak da, sen daha iyi biliyorsun Ali. Yüreği acı ile kavrulurken bile ayaktaydı o. Şimdi seni bir daha görmeden gitmez. Belki öldüğünü sanıyor, belki o mezarına gideceğini düşünüyor ama emin ol ona bile gider." Ali gözlerini tekrardan kondurdu Mete'ye. Bu sefer sözlerin verdiği buruk bir gülüş vardı dudaklarında. Metin haklıydı, bunun için bile açardı gözlerini.

"Geleyim mi seninle?" Ali parmaklarını sıkı sıkıya tuttuğu kapı kolundan ayırınca konuştu Metin. Uzaklaşmaya çalışıyordu Ali. Yarasından mı, yoksa ayrılmak istememesinden dolayı mı yavaş olduğunu bilmiyordu Metin. Rengi atmış, yorgunlukla çökmüştü. Doğru düzgün düşünebiliyor gibi bile durmuyordu.

"Mete ile kal." Dedi Ali yanıt olarak. "Doktorlar çıkınca haber ver bana." Metin başıyla onayladı onu.

"Uyanırsa..." Cümleyi nefesiyle kesti ve kendisini düzelterek bir daha söyledi. "Uyanınca burada olmazsam..."

"İlk iş burada olduğunu söyleyeceğim. Sen yeter ki git kardeşim, hadi." Destek verircesine sıvazladı omzunu.

Geriye doğru bir adım attı Ali. Arkasına dönmeden önce son bir defa baktı Mete'ye doğru. Uyuyordu Mete, tıpkı onu bıraktığı gecede olduğu gibi. Ondan sonrası hiç yaşanmamış gibi olacaktı. Ali iyileşecek ve öyle gelecekti Mete'nin yanına. Tıpkı bıraktığı zamanki gibi uzanacakti yanına. İzleyemediği uyanışını bu sefer görecekti. Sonra orada durduracaktı dünyayı, başka hiçbir şeye, hiç kimseye ihtiyaçları yoktu. Zamana bile...

UsulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin