Bizimkisi Bir Aşk Hikayesi

6.3K 565 186
                                    

Mete'nin gelirken yarım saat harcadığı yol ikisinin de bir türlü bozmadığı sessizlikle uzadıkça uzuyordu.

Ali kendi dünyasında sorguluyordu kendisini, hiç bu kadar yoğun bir kıskanç hissiyle kavrulmamıştı yüreği. Duygularının yoğunluğu ile kendinden geçmişti.

Öfkeliydi, en çok da kendisine öfkeliydi. Biliyordu Mete'nin sevgisini. Nasıl baktığını, nasıl dokunduğunu, üzerine titrediğini biliyordu. Sesinden, kelimelerine her şeyi o kadar narin ve özenliydi ki. Ali ise aceleci ve dikkasiz davranıyordu.

Konu Mete olunca çok heyecanlı, çok sinirli, çok kıskanç, çok ilgili ne hissediyorsa sınırlarına kadar hissediyordu.

Mavi gözleri kaçamak bakışlarla buldu Mete'yi. Böyle hissetmekten hoşlanmıyordu ama Mete'yi o kadar çok seviyordu ki korkuları bile umurunda değildi artık.

Öpücük kabullenişi olmuştu, Mete'nin aşkını keşfetmek hoşlanmasını sağlamıştı ve şimdi kıskaçlık yüreğini son defa kavurup tamamen pişirmişti. Belki onunki kadar büyük değildi daha ama seviyordu Ali de. Tüm kalbiyle hissediyordu bunu. Başkasıyla olma ihtimali, arkada kalma, unutma ihtimali aklına geldikçe fark ediyordu ne kadar çok sevdiğini.

Ali düşüncelerinin ardında saklanırken Mete de kendi kalbinde boğulmuştu. Öfkeli ya da sinirli değildi, Ali her zamanki Ali'ydi. Tepkilerini her zaman biliyordu. Sadece bir garip hissediyordu. Mutluydu ama bir burukluk vardı içinde.

Ali'nin dudakları dudaklarına değdikçe daha da fazlasını istiyordu ve Ali'den alacağı karşılıktan korkuyordu. Onun duygularını sorgulamak ve kalbini kırmak istemiyordu ama sevmiyordu bu belirsizliği, onlar gittikten sonra arkada kalan eski bir dost olmak istemiyordu.

Babasının vardı öyle bir dostu. Mete annesinden saklanan resimlerle biliyordu kadını. Babası onunla kalacak kadar sevmemişti ama unutabilecek kadar da az değildi duyguları. Ali de aynı sınırda geziyordu, dillendirmese bile anlıyordu Mete bunu. O sınırda kendisi de bulunmuştu. Kalacak kadar sevemeyip unutamayacak kadar aşık olmak...

Ali dilini çözüp konuşsa; Artık durmak istemiyorum, korkmak ya da kaçmak istemiyorum derdi. Sevmek istiyorum, alıp götürmek istiyorum, benimle gelir misin?

Mete onu duymasa bile düşünceleri ona yanıt verir gibi; Ben gidemem ama sen kalacak kadar sever misin? Diyordu.

Motor sustuğunda oluşan sessizlik ikisinin arasındaki sessizliği derinleştirirken ikisi de bundan rahatsız olarak konuşmaya çalıştı.

"Annen..." Ali yalnız olup olmadıklarını sorgularken Mete; "Sadece sen ve ben..." diyerek duymadığı soruya yanıt verdi.

İkisi de kıkırdarken aralarındaki sessiz soğukluk dağıldı. Her zaman bir gülücüktü onları ısıtacak olan. İkisi de birbirlerinin gülüşüne bakarken bir daha aşık oluyordu.

Mete elini kapıya atarak açtı. O kalkmasa Ali kalkacak gibi değildi, o biraz daha oturup öyle güzel bakmaya devam etseydi daha fazla dayanamaz arabada öpmeye başlardı Mete.

Ali'de indikten sonra kilitledi arabayı ve ev anahtarını ona doğru fırlattı. Ali anahtarı havada yakalayarak kapıya yöneldi. Birkaç saniye bekleyip kendisi de açabilirdi kapıyı ama kendi anahtarını Ali de görmek istemişti. Baş parmağındaki yüzüğü takarken de bu düşünce vardı içinde. Yapabiliyorken yapmak istemişti, bir daha şansı olup olmayacağını bilmiyordu. Elinden geliyorken aklına kazımak istiyordu bu anları. Bir gün babası gibi olur da elinde bir resimle aşağı oturursa yokluğun verdiği hasreti değil, eskinin özlemini çekmek istiyordu. Gözlerini kapatınca küçük şeyleri görmek ve mutlu olmak istiyordu.

Ali'nin açtığı kapıdan içeri girdiği gibi elini kavradı mavi gözlü sevdiğinin. Dışarıda ondan uzak kalmak zorundaydı ama gözlerden uzakta bir saniyeyi bile dokunmadan geçirmek istemiyordu.

"Sen yanmışsın." Dedi Ali alayla. Mete'nin elini tutan eline, parmaklarını kavrayarak karşılık verdi.

"Küllerimi denize dökme, havaya dağıt ki takip edebileyim seni. Böylelikle sonsuz uykumda rüyalarımda bir sen olursun.*"

"Seni izleyeyim de rahat yatayım o ebedi mabette. Sen gömdün beni oraya, ellerin üzerime toprak atarken ben güzelliklerine bir türkü yaktım.*" Ali devamını getirdi sözlerin. Bu dizeleri hatırlıyordu. Mete'nin okuduğu bir şiir değildi bu. Metin'di bunu söyleyen. Ali'nin kaşları çatılırken Mete gülümsedi.

"Kulağına gelmiş." Dedi mutlulukla. Birkaç yıl önce Metin, Ali'nin yanına İzmir'e giderken onunla yollamıştı Mete. Metin'in böyle sözleri sevdiğini biliyordu. Bir şairden duyduğunu söylerek mırıldanmıştı. Metin de beğenerek ezberlemişti. Pek umudu yoktu ama belli ki Ali'ye kadar taşımıştı.

"Ulan!" Ali kederle söyledi bu nidayı. "Ne yaptın Mete sen, nasıl bu kadar sevdin?" Sorusunun cevabına ihtiyaç duymayarak uzandı Mete'nin dudaklarına. Öpüyor, duruyor ve araya bir kelime sıkıştırıyordu; "Kavrulduğun gibi şimdi de beni kavuruyorsun. Sensiz nefes alamıyorum." Kelimelerinin arasında nefeslenmek için öpüyordu Mete'yi. Sözleri Mete'yi gülümsettikçe gülüşünden öpüyordu onu.

"Ateş gibisin elim yanıyor ama o kadar parlak ve güzelsin ki bir türlü çekemiyorum, oturup yanışını izliyorum.*" Mete tekrar konuşurken Ali yumdu gözlerini. Kalbine işliyordu her bir kelime.

"Deme öyle." Yalvarırcasına çıktı sesi. "Dudakların her aralandığında acı çekiyorum, önce kederinden dolayı, sonra da konuşurken öpemediğin için." Mete ikinci isteğini gerçekleştirmek için hamle yaptı. Zaten her konuştuklarında değiyordu dudakları birbirlerine ama bu sefer hiçbir konuşmayı almadı arasına.

Ali'nin alt dudağını kavrarken parmakları da ensesindeki hırçın saçlardaydı, onu kendine çektikçe daha da sertleştiriyordu öpücüğünü.

Ali'nin parmaklarını gömleğinin eteklerinde hissettiğinde durması gerektiğini biliyordu ama daha da ileri giderek onu az önce kapadıkları kapıya dayadı. Ali onun bu hareketinden güç alarak parmaklarını Mete'nin teninde gezdirmeye başladı. Dokunduğu her yeri alev alev yakıyordu. Ben küle döndüm, daha hiçbir şey yakamaz beni bu sözü sadece bir ay önce etmişti oysaki şimdi ateşin bir başka halini tadıyordu, daha önce tatmadığı bu yeni sıcaklık bir başka yakıyordu kalbini.

Kendini zorlayarak ayırdı Ali'den. Başka planları vardı bundan önce, onları yakamazdı.

"Duralım." Dedi anlını Ali'nin anlına dayayarak. Orada soluklanırken gözlerini yumdu. "Şimdi durmazsak daha da duramam." Kalkmaya başladığını hissediyordu. Ali onun bu söylemi ile kıkırdadı.

"Geçen gün pek bir niyetliydin soyunmaya." Dedi alayla.

"Ali..." Uyarır tonunda hınzırlık da vardı. "Ağzımı açarsam kaçarsın bak."

Devamı yarınaa, bakalım neler olacak??

Not: Mete'nin küçük sözleri benim eserim, şairlerden yürütmedim.

-Lisa

UsulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin