Son: Sevda

5.6K 363 163
                                    

Bu bölüm hikayede okuyacağınız son bölüm değil. Sadece hikayeye sadık kalan son. Başladığı gibi bitirmek istediğim için bu bölüme son diyorum ama devamında iki özel bölüm de atacağım.

Ayrıca bölümün bir kısmında eski bölümden kesit var o zaman gelecek diye gösterdiğim kısım şimdi geldi diye ekledim.

Ali

Kapıya yapılan üç vuruşu işitti Ali. Gözleri açılana kadar kapalı olduklarını bile bilmiyordu. Gözlerini açtığı yeri tanımıyordu, zaten aklının uğraştığı şey de bu değildi. Birkaç saniye aralıklara yapılan üç vuruşluk sesti Ali'nin dikkat kesildiği. Gelenin kim olduğunu biliyordu. Bu vuruşlara alışmıştı. Ne zaman alıştığını bile bilmiyordu ama sanki saatlerdir bu yerin içinde kapana kısılmıştı ve bu vuruşları dinliyordu.

Çöktüğü yerden kalkarak kapıya gitti. Korkması gerektiğini hissediyordu ama bir türlü korkmuyordu. Dışarıdakilerin ona zarar vereceğini düşünüyordu ama kalbi öyle hissetmiyordu. Bunun için aklını dinlemeyerek uzandı kapı koluna. Açtığında kimi göreceğini düşündüğünü çıkartamıyordu ama Mete'yi görmeyi beklemediğini biliyordu. Aklının köşesinde tuttuğu bu vuruşları Mete'nin de yaptığını bilinçli olarak bilmiyordu fakat içten içe dikkat etmiş ve Mete'yi böyle getirmişti karşısına.

Ali bir çok şey söylemek istedi Mete'ye. Konuşmak, söylemek, feryat etmek istedi ama yapamadı. Öylece baktı Mete'ye. Sonra kendi sesini işitti.

"Biz ağlamayacağız, tüm dünya ağlayacak Mete ama biz ağlamayacağız." Mete'ye söylemişti bu sözleri. Her şeyin bittiğine böyle ikna etmeye çalışmıştı onu. O zamanlar Ali de bir sonu olduğuna inanıyordu.

Sözlere rağmen bir yaş düştü Mete'nin gözünden. Ali uzanmak, yakalamak istedi o yaşı. Elini kaldırdı ama parmakları bir türlü değmiyordu Mete'ye. Ali uzadıkça uzaklaşıyordu sanki.

Ağlama demek istedi. Ağlama Mete'm kalbim dayanmaz, ağlama. Mete'nin gözlerindeki acıyı okuyabiliyordu. Biliyordu ki acının da gözyaşının da rengi Ali'ydi. Buydu zaten kalbini kavuran.

Ali umut vermişti ona. Kollarında uyutmuş, sözleri ile kanayan yarasını dindirmişti. Sonra da bırakıp gitmişti.

İstemedim Mete, gitmek istemedim! Aklı bağırıyor, sesini duyurmaya çalışıyordu ama dudakları aralanmıyordu bir türlü. Dayanamayarak elini dudaklarına götürdüğünde fark etti ağzının üzerindeki parmakları, onu susturan elleri. O an anladı ki ne gözyaşlarının ne de gidişlerin suçlusu kendisiydi.

Onu durduran ellerin sahiplerini göremiyordu ama bilmesi için görmesine gerek yoktu. Aynı ellerin Mete'yi de kollarından tuttuğunu görüyordu. Dokundukları her yerden kanıyordu esmer oğlan.

"Beni al." Diyebildi Ali sonunda. "Beni al ama ona dokunma." Aynı sözler Mete'nin dilinde de can buldu.

Ali tek bir an için yumdu gözlerini sonrasında tekrar açıldıklarında ne Mete vardı ne de eller. Boş beyaz tavana bakıyordu gözleri. Bir an için ne olduğunu anlayamadı. Devamlı sesler duyuyordu; konuşmalar ve biplemeler kulağındaydı. Kuruyan boğazını, bedeninin acısını hissediyordu ama hiçbir şeye tepki veremedi. Sadece tavana bakakaldı.

Tek bir isim dönüyordu aklında; Mete. O isimde onu her şeyin cevabı olan soruya götürüyordu. Ne olmuştu? Sonra aklında dönen aşağılamaya ve küfürlerle kulak verdi. Bedenini parçalayan kurşunu tekrardan vurulmuşçasına hissetti ama buna da kaşlarını çatmaktan başka tepki veremedi.

Daha sonradan anladı bir hastanede olduğunu. O anda derince bir nefes aldı. Dikiş atılmış yarasını gerse ve canını yaksa da yapabileceği en derin şekilde soludu. Ali bitti sanmıştı ama kabus bitmiyordu.

UsulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin