Gülümseyerek "Merhaba." dedi.
Her zaman kendinden emin ve ciddi bir CEO gibi değildi. Güler yüzlü ve sıcakta bana karşı. Gülümserken gözünün etrafında oluşan kırışıkları, şakaklarına düşen aklar ve üzerinde benim bütün yıl ihtiyaçlarımı karşılayabileceğim bir fiyata sahip lacivert takım elbisesiyle yinede bir CEO görünümündeydi.
"Beni içeri davet etmeyecek misin?"
Üzerimdeki bütün şaşkınlığı yok etmesemde kendime gelip içeri geçmesi için kapıyı araladım."Özür dilerim. Lütfen geç."
Bunun ne anlama geldiğini hala anlamış değildim. Annem öldükten sonra benimle ne konuşmuştu ne de bana gülümsemişti. Salona geçti hemen arkasında kapıyı örtüp bende salona geçtim. Salon kapısının eşiğinde onu izlerken, o salonu inceliyordu. Yüzünü bana çevirdi.
"Zevkli seçimler." Buruk bir gülümsemeyle "Annen gibi." diye ekledi.
"Teşekkürler. Lütfen otur."
Olayın şaşkınlığını biraz da olsa üzerimden atıp ona gülümsedim.
Koltuklardan birine oturdu. Bende yayına oturup her iki elimi kucağıma koydum.
Onun yüzünde de en az benim yüz ifadem gibi anlaşılmazlık vardı.
"Ben nereden başlayacağımı bilmiyorum."
Yüzünde acı çekiyormuş gibi bir ifade vardı. Karşımdaki adam babam olamayacak kadar karışıktı. O herzaman kendinden emin ve ne istediğini ne söylediğini bilen biriydi. Bu konuda ona hiç çekmediğimi defalarca annem ve o bana söylemişlerdi.
"Seni aksattığım ve görmemezlikten geldiğim için üzgünüm."
Babama bu konuda asla kızmamıştım.
Ona hak veriyorum kim sevdiği birini kaybettikten sonra etrafında onu hatırlatacak birşeyi ister ki?
"Senden ne kadar özür dilesem boş."
"Baba." Yanaklarımda o bilindik ıslaklığı hissettim. "Bunun için özür dilemene gerek yok."
"Hayır var.Seni yanlız bırakmamalıydım. Lütfen kendimi affettirmem için zaman ver."
"Sana verecek zamanım var ama affettirmen için yok çünkü bunu yapmana gerek yok.""Gerçekten böyle mi düşünüyorsun."
Gözümü küçük bir kız çocuğu edasıyla kırpıştırıp başımı aşağı yukarı salladım. "Evet."
"Teşekkür ederim." Beni hazırlıksız yakalayıp kollarını etrafıma sarıp beni kucakladı.Babamla ayrıyken yaptığımız şeylerden söz ettik. Bana tüm dikkatini verip pür dikkat dinlemişti beni. Ona mezuniyet töreninden ve mezun olduktan sonra gitmek istediğim üniversiteden söz ettim. Her zamanki gibi onun bana verebileceği birkaç fikri vardı bu konuda. Üniversiteyi takmamam gerektiğini onun bunun halledeceğini söyledi ama bunu nazikçe geri çevirip bunun benim yapmam gerektiğini söyledim. Torpille bir üniversiteye gitme fikri bana korkunç geliyordu. Babamın bana verdiği diğer bir fikir ise bölüm konusuydu, ona göre benim edebiyat bölümü okumak istemem saçmaydı. Bunun benim seçimim olduğunu söyleyip karışmaması için onu nazikçe uyardım... Yolun onu yorduğunu esnemesiyle anladığımda ona odasını gösterdim. Daha sonra odama gidip pijamalarımı üzerime çekip sıcak yorganın içine girdim. Telefonumu elime alıp Sarah'ı aradım. Ona tüm olanları anlattım oda bana annesiyle geçirdiği gününden bahsetti.
İkimiz için de ilginç ve güzel bir gün olmuştu. Sarah ile uzun uzun konuştuktan sonra telefonu kapattık. Telefonu kapatırken mesaj kutuma gelen masajı farkettim. Mesaj kutusunu açtığımda ekranda Harry'den geldiğini belirten bir yazı çıktı.
Mesaj: "Kapıdayım."
Mesajı görmem yerimden sıçramama neden oldu. Saat 01:13'tü ve bunun yanı sıra babam buradaydı. Babamın bu saçma ilişkiyi öğrenmesini veya Harry'i görmesini asla istemiyorum. Zaman kaybetmeden rehberde Harry'nin numarasını bulup ara tuşuna bastım ilk çalışta açtı.
"Seni beklemiyordum. Bana neden haber vermedin?" Ona söz hakkı vermeden konuşmaya başladım.
"Bende beklemiyordum. Kapıyı açmanı bekliyorum."
"Ahhhh. Tabi ama şey..."
"Olivia, senden zor bişey istemedim sadece kapıyı açmanı istiyorum."
"Tabi ama misafirim var."
"Misafir..?" "Kızlarında bunu dert edeceğini sanmıyorum Olivia. Bekliyorum." Cevap vermemi beklemeden telefonu kapattı. Misafirimin kızlar olduğunu düşünüyordu. Sıcak yorganı üzerimden çekip yataktan çıktım. Soğuk zemin çıplak ayaklarımla teması beni ürperti biraz. Ses çıkarmamaya çalışarak kapımı açıp aşağıya indim. Merdivenlerden inerken kendi kendime Harry'e bunu göstereceğime yemin ettim. Gece yarısı beni sıcak yatağımdan çıkartıp soğuk zeminde yürümeme neden olduğu için. New York'ta ki evim bu evden sıcaktı. Evin dışı evin içinden daha sıcak olduğu konusunda size yemin edebilirim. Soğuk kapı kolunu kavrayıp çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Labirent
FanfictionHayatı kaybetmenin kıyısına yaklaşanlar, onu daha iyi tanırlar. Cover by @BlueHolland