8.Bölüm:

11.5K 163 4
                                    

Odama sızan günün ilk ışıkları beni uykunun kollarından çekti. Üzerimdeki ağırlık göz kapaklarıma tepki göstererek açılmalarını istemiyordu, ağırlık göz kapaklarımın tekrar kapanması için uzun bir uğraş verirken yarı ayık bedenim sırt üstü yatağın içinde kıpırdamadan duruyordu. Bedenimden çıkan ruhumun tekrar bedenimi bulması zor oluyordu, kendimi boşlukta hissederdim her sabah, yeni bir gün ışığı doğarken, dünya kendi etrafında döndüğünde...

Kendini unutan ruhsuz bedenim tavanı izliyordu. Dere kenarında hareket eden sakin su gibi vücudumu ağır ağır hareket ettirdim. Sabah soğuğunun vücuduma temas etmesi ile kendime geldim. Çıplak ayaklarımda etrafımda döndüm terliklerimi bulmak için. Ruhuna duygularım geri dönmedi, kendimi hissetmemeye devam ederken açılmayan gözlerim terliklerimi buldu. Doğruldum, ve terliği ayaklarıma geçirdim. Kırılmak üzere olduğunu düşündüğüm kemiklerim kırılmadı.

Dışarıdan kendimi izleseydim, beyni yenilmiş bir zombi olduğumu düşünürdüm, şüphesiz.

Kehanete bürünmüş bir ev gibi sessizdi ev. Tüyler ürpertici sessizliği bozmadan aşağıya indim ve mutfağa girdim. Kahve makinesini çalıştırdım. Dolaptan bir fincan aldım, fincanı tezgaha bıraktım. Bir süre durdum ve ekmeklerin olduğu alt dolabı açtım, kızartmak için dolaptan ekmek aldım ama saniyesinde vazgeçip geri bıraktım. İştahım yoktu, şimdilik kahve yeterliydi.

Kahveyi fincana doldurdum ve salona geçtim.

"Kapıları kilitleme alışkanlığını hala kazanmış değilsin."

Kulaklarımın duyduğu sesle yerimde çivilendim. Korku vücudumu ele geçirirken nefesimi tuttum. Nefes borumun tıkanırken, aklım onunla birlikte uçmuştu. Ne yapacağımı bilemeden yerimde sabit kaldım.

LabirentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin