38.Bölüm:

4.3K 114 25
                                    

Elimdeki bardağı bıraktım. Lavaboyu bulmak için keşfe çıkmam gerekiyordu acilen, herkesin içinde çeşmenin akmasını istemiyorum. Bana olan korkunç bakışları kendimden iğrenmeme neden olmuştu. Onu paramparça etmiş olduğum düşüncesi kötü olduğunu biliyordum ama onda yarattığım duygusunun bu kadar büyük olduğunu bir nebze olsun aklımdan geçirmemiştim. Lavaboyu bulma işini hızlandırmam gerekiyordu. Adımlarımı hızlandırdım... Tekrar bir kapıyı aralayıp içeriye baktım, nihayet buldum. İçeriye geçip kapıyı kilitledim. Çantamı lavaboya bıraktım, ellerimi lavabonun kenarlarına yerleştirdim ve aynada kendime baktım. Onun korkunç bakışları gözümün önünden gitmiyordu. Dudaklarımı birbirine bastırdım.

Onu parçalamak ve onun "Sen kimsin?" bakışını kazanman zor olmamıştı. Herşeyi bir anda kazanmıştım. Ya da kaybetmiştim. Kanımın sıcaklık ısısı hiç olmadığı kadar yükseldi. Alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. Kalbim çok hızlı atıyor ve vücudumu da artık kontrol edemiyorum. Bunların tüm sebebi ağızımdan çıkan bir sözün neden olması, olayı dayanılmaz yapıyordu.

Lavabonun kenarını daha sert kavradım. Parmaklarım kızarana kadar sıktım. Alt dudağımdan aldığım kan tadıyla başımı kaldırıp aynada tanımadığım kıza baktım. Aynadaki kız bana yabancı geliyordu.

Aptalca bulduğum şeyleri yaşıyordum. Hemde başrol olarak. Üzülen kız karekterini her zaman aptalca buldum. Bir erkek için üzülmek, kendini kaybetmek...

İç sesim benden ilk defa yana olarak "Sen farklısın", dedi beni ayrıştırmaya çalışarak.

Evet, farklı olmuştu bizim ki, aptalca bulduğum şeylerde her zaman iki isimde saçma ve yersiz şeyler için kıskançlık yaparak ayrılırlardı, bizim ise sebebimiz onun parçalanan hayatını diken batırmış olmam. Kabuk tutan yarayı tekrar kanattım.

Onu yeni yeni çözmeye çalışırken kapalı kutu tekrar kapandı. Belki de bir daha hiç açılmamak üzere kapanmıştır.

O, bana kırıcı sözler söylememişti, beni İncitmemişti ve bana kötü birşey yapmamıştı. Söylediğim şeyler yüzünden bu noktaya geldiğimize hala idrak edemiyorum... idrak etmek de istemiyorum.

Titreyen elimle musluğu açarak onları ıslattım. Islak elimi kanayan dudağımı götürerek kanı sildim. Ellerimi bir kez daha yıkadıktan sonra musluğu kapattım. Elimi kurulamak için havluya uzanırken kapının kolu çevrildi, ardından kapı sertçe çalındı. Bütün gece burada kalamazdım ve kapıda ki her kimse onu daha fazla bekletmeden çantamı alarak kapıya yöneldim. Kapının kilidini çevirip kapıyı açtım. Kapının önünde ayakta zor duran bir kız vardı. Omzunu benimkine çarparak içeriye geçti kız.

Ah! Ne parti. Sarah, eğleneceğimi söylemişti halbuki. Sarah'ı bulup buradan gitmeliyiz. Arkamda bir el hissettiğimde duraksadım.

"Hey!" dedi arkamda duran kişi.

Vücudumu döndürmeden başımı geriye çevirdim.

Hayır. Yüzündeki pis sırıtışıyla karşımda duruyordu.

"Seni tekrar görmek ne güzel."

Olduğum yerde sabit kalırken o bana bir adım attı.
Vücudumu tamamen ona çevirip sırtımı dikleştirdim. Dudaklarının arasında bir gülümseme belirdi. Sinir bozucuydu.

"Kuzu yalnız," diye tısladı.

Kuzu yalnız mı? Kuzu ben mi oluyordum. Bu çocuğun suratına bir tane yumruk indirmemek için kendimi zor tutuyordum. Harry'nin onu pataklamasına neden izin vermemiştim ki?

Eli saçlarıma gitti, parmak uçlarıyla onlarla oynuyordu.

"O tam bir aptal."

İçgüdülerim gittikçe onun sağlam bir yumruk hakettiğini konusunda beni inandırıyordu.


LabirentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin