Kendine has olan tavrı ile yine diğer tarafını gün yüzüne çıkarmıştı. Işığın içeriye sızmasına izin vermeden perdeyi örttü. Bunu hayatının geri kalanında da yapacağına eminim. Güneşin yoluna ışık tutmasına izin vermeden, gözlerini karanlığa mahkum ederek, hayatının geri kalanına devam edecektir. Onu, buna iten geçmişinden asla kurtulmayacaktı. Kurtulma şansı olsa da artık bunu yapmaya korkuyordu, yeni bir yol, ona silinen bir belleği anımsatıyordu. Geçmişini bilmeyen bir çocuğun yapmaya korkuttuğu şey, onu da korkutuyordu. Kendine ait olmayan anılarla doldurduğu hayatını tekrar yazmak, geçmişteki tüm sancıların tekrar ve tekrar yaşanmasına neden olacaktı. Bunun ne kadar zor olduğunu bilmiyorum ama bunu yapmaya korkan Harry ise olayın pek hafife alınmaması gerektiğinin bilincine varıyordum. Bunu düşünmek bazen beni kötü etkiliyordu, onu küçük sığınağında düşünmek zordu. Savunmasızca titreyen bedeni ile o küçük çocuğu orada hayal etmek... hayali bile çok zor iken, onun tüm bu korkunç anları yaşamış olması kabullenecek gibi değildi. Düşünmekte zorluk çekiyordum, onu orada. Hücrelerimin en uç noktasına kadar bir ürperti sarıyordu tüm vücudumu.
Kim, neden ve niçin böyle korkunç bir olayı küçük bir çocuğa yaşatmak ister ki?
Dünyada nefes alan insanların geldiği en son noktayı, insanlıklarını kaybeden canavarların iğrençlikleri gösteriyordu. Her hatayı anlarım ama küçük bir çocuğa yapılan hatayı asla anlamam. Bunun mantıklı bir cevabı veya haklı bulunur bir tarafı yoktu, masum bir çocuğun canını yakmalarını asla ama asla anlamam. Sonuç her ne olursa olsun yapılmaması gereken bir hata ve insafsızlıktı.
4 yaşındaki çocuğu boşluğa itmek kime ne kazandırabilir ki? Onun hayatını düşündüğüm anlarda, çok şanslı olduğumun farkına varıyordum. Annemi kaybettim ama onu tanımaya, anılarımda ona yer edinme şansım oldu. Bu konuda çok şanlıyım. Onu kaybetmeden önce tanıdım ve onu çok iyi anımsıyorum, Harry bu şansı elde edememişti, ona ait anılarını hatırlamayacak kadar küçük yaşta onu kaybetti.
Onun yaşadıklarını ben yaşamış olsaydım ne olurdu, sorusunu kendime sürekli hatırlatıyordum ama şu var ki; soruyu kendime sorduğum an beynim bulanıklaşmaya başlıyordu. Onun kadar güçlü olur muydum, her şeyi tekrar başa sarıp hayatımı tekrar kurar mıydım, hiçbir zaman cevaplarını bulamayacağım sorulardı bunlar. Bu ancak tecrübe sonucu öğrenilebilecek sorulardı, hiç kimsenin edinmek istemediği bir tecrübeydi.
Etrafta bir hayalet gibi gezinmekten farksızdı, kendini bilmeden, ruhun olmadan yaşamaktı.
Tenime dokunan soğuk rüzgar beynimi istila eden düşünceleri alıp beraberinde götürdü. Kollarımı bağlayıp başımı yukarı kaldırdım. Temiz hava burnumu doldururken rüzgardan daha soğuk bir temas hissettim. Başımı kendime çekip yüzümü arkama çevirdim.
"Her şey yolunda mı?"
Ciğerlerimi dolduran rahatlatıcı derin bir nefes aldım. Ona bakmadan başımı salladım.
"Onun sende yarattığı etkiyi, sende onda yaratıyorsun."
Öne bir adım attı. Ellerini rüzgarın bozduğu saçlarının arasına koydu. Saçlarını gelişi güzel geriye doğru yatırdı. İki kolunu boynuna dolarken yüzünü çevirdi.
"Onun hakkında çok şey bilmiyorum, bize kendini anlatmaktan hiç bir zaman yana olmadı ama şunu çok iyi biliyorum; o gerçekten iyi biri. Seni her defasında incitmesi kötü biri olmasından kaynaklanmıyor. O sadece hayatına başkasının hüküm etmemesi, kurduğu yeni hayatının elinden alınmamasını istiyor. Bunu yaparken bazen kırıcı olsa da ona hak veriyorum."
Kollarını doladığı boynunu serbest bıraktı.
"Bu yüzden onu asla suçlayamayız, Olivia."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Labirent
FanfictionHayatı kaybetmenin kıyısına yaklaşanlar, onu daha iyi tanırlar. Cover by @BlueHolland