Gözlerim kapanmak üzereyken koluma sıcak elleri dokundu. Vücudumu çevirerek sırt üstü uzandım. Yatağın kenarına oturuyordu, yüzü ifadesiz bir şekilde.
"Williams, buraya gelmemi istediğini söyledi."
"Güvende olduğunu bilmek istiyorum." dedi fısıltıyla.
"Bunu hep yapamazsın."
"Neden yapamam?" dedi. "Bunu yapmam gerekiyorsa yaparım. Son nefesimi soluyana kadar seni yanımda tutabilirim."
Yine o bilinmeyen bakışları ortaya çıktı.
"Bu ilginç."
"İlginç olan nedir?"
Elini yan tarafıma yerleştirdi.
"Dokuz gündür bu anı rüyamda görüyordum." dedim usulca. "Ben uyumak için yatağı girdiğimde sende yatağın kenarına oturuyordun ve uzun uzun konuşuyorduk. Benim sıkıcı konuşmalarımı dinliyordun tebessüm ederek. Sonunda ise kayboluyordun, geri dönmen için arkandan sesleniyordum... dönmüyordun."
Dudaklarımın arasından uzun bir nefes verdim.
"Her seferinde ağlayarak uyanıyordum. Korkunç dokuz gece geçirdim."
Başını geriye atarak dizlerini kendisine çekti.
"Benim için de pek parlak olduğu söylenemez." dedi.
Bacaklarımı kendime çekerek yataktan doğruldum. Yastığı düzelttim ve sırtımı geriye yaslayarak oturdum. Eli göz hizama geldiğinde gözlerim büyüdü. Ellerini gördüğümü farkettiğinde elini dizlerinin arasına koydu. Öne eğilerek dizlerimin üstünde durdum. Titreyen ellerimle dizlerinin arasına sakladığı eline uzandım. Göz kapaklarımda biriken yaşlar yanaklarımdan süzüldü.
"Olmuyor. Özür dilerim."dedim titreyen sesimle.
"Ben sana zarar verirken ben, sana zarar veriyorum.""Küçük bir yara."dedi beni sakinleştirmeye çalışarak.
"Derin..." hıçkırıklarım boğazımda düğüm oldu.
"Derin yüzülmüş.""Önemli değil, Olivia."
Yüzümü iki avcunun içine alıp başımı kaldırdı.
"Nefes al." dedi.
Kesik kesik nefes alıp verirken beni sarsarak kendime getirmeye çalıştı. Ona sokularak kollarımı boynuna sardım. Elini saniyeler içinde sırtımda hissettim. Sırtımı sıvazlayarak beni sakinleştirmeye çalıştı. Beni kendine çekerek kucağına oturttu. Başımı omzuna yasladım, elim tişörtüne gitti, tişörtünü çekiştirerek onu kendime çektim. Çenesini başımın üzerine koyarak yüzümü avuçlarının arasına aldı.
Uzun bir süre öylece kaldık. Harry'nin yüzüme temas eden eli dışında yaşamaya dair hiçbir sinyal yoktu. Eli, yanağım, dudaklarım ve saçlarım arasında köprü kurmuştu. Yumuşak dokunuşunu özlemiştim.
"Uyumadan önce seni yıkayalım."
Altımda hareket ederek bacaklarını çekmeye çalıştı, işini kolaylaştırmak için geri çekildim.
"Elin su ile temas etmemesi gerekir. Bu canını acıtır."
Yataktan kalktı.
"Elimi daha fazla dert etme." diye mırıldandı.
Ayaklarımı yataktan sarkıtarak ona döndüm.
"Küveti doldurup geri döneceğim." dedi ve banyoya yöneldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Labirent
FanfictionHayatı kaybetmenin kıyısına yaklaşanlar, onu daha iyi tanırlar. Cover by @BlueHolland