New York'ta ki evim bu evden sıcaktı. Evin dışı evin içinden daha sıcak olduğu konusunda size yemin edebilirim. Soğuk kapı kolunu kavrayıp çevirdim.
Kapıyı fazla aralamadan Harry ani bir hareketle içeri girdi.
"Saatin kaç olduğu hakkında bir fikrin var mı?" diyerek ona huzursuzluğumu belli ettim.
"Üzgünüm, Sadece seni görmek istemiştim."
"Neden?" Sesim bir an sert çıktı istemeden.
"Nedensiz. Bunu istemem için bir nedene ihtiyacım olması gerektiğini bilmiyordum." Bu sefer onun sesi sert bir şekilde çıkmıştı.
"Tabi yok... ama bu saatte görmek istemen garip." Garip kelimesini olabildiğince bastırarak söyledim. Karanlık ve loş gözlerindeki huzursuzluğu görebiliyordum.
"Bu gururumu sadece okşuyor." dedi. Sanki sesi alayla karışık çıkıyor gibiydi ya da ben öyle anlamıştım bilmiyorum.
"Ne? Anlayamadım."
"Anlamaman senin için daha iyi olur."
Sanki sabrımı sınamak için gelmişti eğer öyleyse kesinlikle bundan kalırdım. Onun bu karmaşık cümlelerine her zaman sinir olmuşumdur.
"Lütfen bana mantıklı ve aynı zamanda basit bir açıklamada bulun."
Karşımda hiç bişey söylemeden dudaklarını ıslatıp anlamsızca yüzüme baktı.
Üzerinde uzun siyah kabanı ile başındaki mavi beresiyle muhteşem göründüğünü yeni fark etttim. Top model edasıyla ellerini kabanının cebine koyup bana bir adım yaklaştı.
"Asıl sen şu an mantıksız konuşuyorsun." Bana bir adım daha yaklaştığında önünde kendimi çok küçük hissetim. Yüzünü benimkiyle temas edecek şekilde yakınlaştırdı. Zümrüt yeşili gözleri loş ışıkta bile belli oluyordu. Dünyanın en güzel renk tonu olduğu hakkında içimde ufak bile bir kuşku yoktu. Bana pür dikkat bakması her zaman rahatsız olmama sebep olmuştur. Onun bana şekli her zaman çekinmeme sebep olmuştur. O hiç bir zaman boş ve anlamsız bakmazdı, her zaman insanı rahatsız edecek şekildeki bakışları vardı. Gözlerimi kaçırıp başımı doğru önüme egdim. Soğuk ellerime temas eden ani sıcaklığın etkisiyle irkildim. Elimi tutmadı, ellerimiz sadece yakın bir şekilde duruyordu. Bu bile rahatsız olmama sebep oluyordu. Başını kulağıma doğru eğdi, sıcak nefesinin tenime değmesi gözlerimin istemsizce kapanmasına sebep oldu.
"Benim mantıklı bir açıklamada bulunmam imkansız." dedikten sonra kulak mememi hafifçe dişledi.
"Neden bu kadar mantıksız olduğunu düşünüyorsun?"
"Çünkü ben gereksiz bir adamım ve hiç bir zaman ne kendime ne de bir başkasına yararım dokunmadı."
Bu düşüncesinin annesinin ölümünden kaynaklandığını ve bunun onu ne kadar hırpalattığını anlayabiliyordum.
"Her seferinde kendini suçlamaktan ne zaman vazgeçeceksin?" dedim sakin bir sesle.
Ağızını kulağımdan çekip yüzünü benimki ile sabitledi.
Bir an beni öpeceğini sandım ama yapmadı burnuma hafif bir öpücük kondurdu sadece.
"Yarın yorucu bir gün olacak gidip uyusan iyi olur."
"Gidiyor musun?"
"Kalmamı mı istiyorsun?"
En son düşünebileceğim şeydi bu herhalde... Babam buradayken.
"Hayır...yani şey."
Dolgun pembe dudaklarının düz çizgisinin hafifçe kıvrıldığının belli olacağı şekilde tebessüm etti. Belli aralıklarla verdiği nefesinin yüzüme çarpması rahatsız olmama sebel oluyordu.
"İşte bu yüzden."
"Ne bu yüzden?"
Ona dikkatli bir şekilde bakarken az önce yüzündeki küçük tebesüm ortadan kayboldu. Gözleri karanlıkta dikkatli bir şekilde beni izliyordu. Gözümü kaçırmak istemem yapmam gereken en son şeydi şu an. Eğer gözlerimi kaçırıp başımı önüme eğersem asla bana cevap vermeyeceğini biliyordum. Dikkatimi dağıtmak için yanımda duran sıcak ellerini hareket ettirdi. O ve onun dikkat dağıtıcı hareketleri gerçekten her seferinde işe yarıyordu ama bu sefer izin veremezdim. Sürekli sorularımın cevapsız kalmasından artık sıkılmıştım.
"Bunu yapma."
"Neyi?"
"Neyi kastettiğimi biliyorsun." diyerek yüzümdeki ısrarcı bakışı bir an olsun silmedim.
"Olivia..." sesinin olabildiğince sessiz ve tahrik edici bir şekilde çıkardı.
"Olivia Grey, Ben Harry Edward Styles garipligin ta kendisiyim. Yaptığım her harekete anlam bulmaya çalışma çünkü bu imkansızı bulmak gibi."
Yüzlerimizin arasında 2 cm kalacak şekilde bir aralık vardı. Sıcak elleri benimkileri örtü ve gözlerini kapattı. Ondan kısa olmam ona avantaj sağlıyordu.
Onun eşsiz yüzü şu an ve her zaman dünyanın eşsiz şeyi olacaktı. Islak dudaklarını alnıma bastırdı. Onun hareketi karşısında gözlerimi istemsizce kapattım. Sıcak ve ıslak dudaklarının vücuduma değmesinin ardında vücudumda kasıcı ve güzel birşeyler olduğunu anlamam uzun sürmedi. Gözlerimi açmadan güzel duygunun tadını çıkardım. Dudaklarını alnımdan geri çektiği an vücudum eski soğukluğuna geri döndü.
"İyi geceler hadi git uyu."
Ona bakmak yerine gözlerimi zemine diktim.
"İyi geceler."
Sıcak ellerini soğuk ellerimden çekti. Derin bir iç çekip ellerini kabanının ceplerine soktu. Topuklarının üstünde dönüp kapıya yöneldi. Kapıdan çıkıp ardından kapıyı örttü. Her seferinde bana ilginç bir yönünü gösteren bu çocuk bu sefer de aynı şeyi yapmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Labirent
FanfictionHayatı kaybetmenin kıyısına yaklaşanlar, onu daha iyi tanırlar. Cover by @BlueHolland