5.Bölüm:

18.6K 241 12
                                    

"İyi olmanı neye borçluyuz?"

Araba ile olan temasını keserek sırtını dikleştirdi ve arkasını döndü. Tişörtünün altında görünen kol kaslarını gevşetti ve esnek vücudunu öne eğip sürücü kapısını açtı. Kafasını kendine doğru çekti, kafasını kaldırmadan koyulaşan gözleri ile kaşlarının altından bana baktı.

"Uzun süre ters giden işlerim yoluna girmeye başladı, belki de sen, bana uğurlu gelmişsindir." dedi arabaya binerken.

Ağzım açık kalmıştı. Rahatlamış olan bu çocuğu izlemekten son derece keyif aldığımı söyleyebilirdim. Arabayı çalıştırdığında kapıyı açıp araba yerleştim. Debriyaja basıp aracı birinci vitese takarken, "Kemerini tak, lütfen." dedi incecik sesiyle.

Emniyet kemerini taktım. Yüzünü bana çevirmeden, dikkatle yolu izlerken, aptal sırıtışıma karşılık,"Ne?" dedi.

"Yok bir şey."

Bunu söylerken yüzümdeki tebessümü silmedim. Yüksek sesle kahkaha attı.

"Aklında her ne geçiyorsa söyle, lütfen."

"Beni şaşırtıyorsun, çok.." Ellerimi havaya kaldırdım kahkaham arabanın içini doldururken. "çok değişik görünüyorsun." Dudaklarımın arasında çıkan son kelime kötü bir şey ifade etmişim gibi çıksa da dert etmedim. Harry, bana bakmıyor olsa da gözünün kenarları ile beni süzdüğünü hissediyordum. Rahatsız edici görünen bakışları yumuşamıştı, rahatlamıştı ve de onun yanında kendimi ilk defa bu kadar rahat hissediyordum. Vücudum gerilmiyor, gözlerimi parmaklarımdan ayırmadan oturmuyordum veya dakikalarca oturduğum yerde huzursuzca yere kenetlenmiş hissetmiyordum kendimi. Dünyanın dışında,kimsenin olmadığı bir yerdeydik sanki. Etrafta bizi kuşkulandıran, rahatsız edecek isimler yoktu. O yaşıyor hissi veriyordu, tenine işlemiş soğuk hava ve ciddi ifadesi yoktu. Yüzü canlanmıştı, kahkaha atıyordu ve arada espri yapıyordu. Espri konusunda ne kadar kötü olduğunu da kanıtlamıştı. Söylediği şeylere en çok kendisi gülüyordu. Hararetle bir şeyden söz ettikten sonra dönüp tepkimi kontrol ediyordu. Yaptığı espriler korkunçtu, dönüp bana baktığında yüzüme belli belirsiz bir gülümseme yerleştiriyordum.

Debriyaja ayağını koyduğunda, "Evet, benim korkunç esprilerimden kötü olmayan ama yine de korkunç görünen ve acı çekiyormuş hissi verdirten gülümsemeyi yüzünden silebilirsin." dedikten sonra fren pedalına ayağını koyup arabayı durdurdu, vitesi boşa adı ve el frenini çekti.

"Üzgünüm." Düşündüm. "Çok mu belli ettim?"

"Hayır, belli etmedin. Bu konularda kötü olduğumu Kevin ve Hector sık sık bana hatırlatıyorlar."

"Bu senin için kötü olmalı."

"Ah! Tahmin edemezsin bunu. O iki serserinin diline düşmeyi asla istemezsin."

Kemerini çıkarırdı, kapıyı açtı ve arabadan indi. Vücudumu çevirdim, arabanın kapısını açtım, arabadan indiğimde Harry, arabanın etrafında dönüp yanıma yaklaştı. Ellerini arka cebine koydu, gövdesini öne eğdi.

Dudaklarını araladı, yavaşça, "Hadi, geçelim." dedi ve ardından bahçe kapısından girdi. Onu takip edip bahçeye girdim. Sırt kasları tişörtünün altında belli oluyordu, ellerini cebinden çıkarmadı evin giriş kapısına ulaşana kadar. Durdu, yanına ulaştığımda arkasında, birkaç santim ötesinde durdum. Uzun ince parmakları ile dar pantolonunun cebinden anahtarı beceriksizce çıkarmak için uzun uğraş verdi. Çenesini kendisine çekerken gülümsediğini gördüm. Dudaklarında ki çocuksu görünen gülümsemesi ona genç bir görünüm verdi. Kapının anahtarını bulmak için verdiği uğraşı bu defa da kilidi kapıya koymak için harcarken, kahkaha atmamak için dudağımı ısırdım. Uzun uğraşından ve dudağımı kanatmadan kapıyı açtı. içeriye geçti, yüzünü çevirip kapıda dururken kapıyı araladı. Rahat bir tavır tanırken içeriye girdim.

Eliyle salonu gösterip, "Lütfen, içeriye geç."dedi.

Salona dönüp yürüdüm. İçeriye geçtiğimde beynim bana Justin'i hatırlatmıştı. Beynimin gerek duyulmayan zaman, yer ve durumlarda mesai yaptığını biliyordum. Umarım benim yüzümden kendini kötü hissetmiyordur.

Arkamda, salon kapısının yanında duran Harry boğazını temizlerken öksürdü. Başımı geriye attım ve ona döndüm. Harry, bir yunan tanrısı kadar güzel görünüyordu odanın bir köşesinde. Yüz çizgilerine Jackson Pollock'un fırçası değmiş gibiydi, eşsiz ve kusursuz görünüyordu. Karmakarışık, çözümlenmesi zor, anlaşılmayan yüz hatlarının hiçbiri birbirine benzemiyordu, özenle çizilmiş kusursuz bir sanat eserinden farkı yoktu. İnsanın dokunmak için can attığı ama dokunduğunda her şeyi bozacakmış gibi his veriyordu.

Uzun süre yüzüne odaklanmış bulurken kendimi, bana ağzı açık kalmış gülümsediğinin farkına vardım. Kendimi tam bir aptal gibi hissederken kızardım.

Muzip bir tavırla, "Uzun süre bana öyle bakacaksan oturmamız gerekebilir." dedi.

Afallayarak gülümsedim. Yerimde huzursuzca kıpırdanırken odanın diğer ucundan benim yanıma geldi. Hissiyatımı örtmek için debelenirken dudaklarımı birbirine bastırdım. Yüzü buğulanmış bir camın arkasında kalmıştı, ruhu ve ifadesi okunmuyordu. Kendi etrafında ördüğü duvarın geçilmesine izin vermiyordu, bu ona bir savaşçı gibi bir izlenim veriyordu.

Bu kalkanın nedeni nedir Harry?

"Bana neden öyle bakıyorsun?"

"Nasıl bakıyorum?"

"Kayıp bir şeyi arıyor gibi."

Tam üstüne basmıştı. Onda eksik bir şey vardı, bulunamayacak gizemli bir sırrı vardı sanki.

"Belki de bunu yapıyorumdur, kayıp parçayı arıyorumdur."

Keskin yüz hatları kendini belli etti. Meydan okurcasına dudaklarının arasından bir gülümseme belirdi.

"Olmayan bir şeyi aramak mantıklı değil, Olivia." diye fısıldadı acı dolu sesiyle.

"Olmayan?"

"Film izleyelim mi?"

Önümden geçti, salona kapısına doğru yürüdü.

Eliyle televizyonun olduğu bölümü göstererek, "Tüm filmler orada." dedi. "Sen filmi seç, bende yiyecek bir şeyler hazırlayacağım."

Ne yani tespitim doğru muydu? Gerçekten bir şey mi saklıyordu?

Filmlerin koyulduğu dolabın önünde durdum. Aklım onunla ilgili onlarca soru ile dolarken, uzun süredir izlemek istediğim film gözüme çarptı. Filmi dolaptan aldım, DVD player'ı açtım ve filmi koydum. Koltukların birine yerleştim. Elimdeki film DVD'sini kenara koyup sırtımı geriye yasladım.

Kısa bir süre sonra Harry geri döndü. Elindeki tepsiyi sehpaya koydu ve yanına oturdu ardından. Koltuğun üzerine koyduğum DVD'yi alıp inceledi, gözleri ile kısa bir süre kapağı inceledi ve DVD'nin arkasını okudu.

"Sıkıcı bir film seçmediğine memnun oldum."

"İzledin mi?"

DVD'yi bırakıp sırtını geriye yasladı. "Hayır, filmi Hector önermişti, izleme fırsatım olmadı ama onun önerileri her zaman iyidir."

"Siz uzun süredir tanışıyorsunuz değil mi?"

"4 yıl oldu aşağı yukarı."

"Lise öncesi tanıştığınızı düşünmüştüm. Aranızda güçlü bir bağ var, 4 yıl gibi bir sürede bu bağın oluşması güzel olmalı."

"Öyle, kendilerine güveniyorum."

Filmi oynatıp gözünü televizyona dikti. Daha fazla sormayı bırakıp filmi izledim.

Film bitti.

"Bunu kasten mi yapıyorsun? Sana soru sormamam için sürekli raya bir şeyler koyuyorsun."

Beni hazırlıksızca yakalayıp sıcak nefesini içime üfledi. Islak dudakları, dudaklarımı ıslatırken eli saçlarımın arsında dolandı.

Dakikalar boyunca düzensizce çıkan nefesimizin sonunda bana eziyet gibi gelen yorgunlukla gün batarken gözlerim kapanmıştı.

LabirentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin